Savaşlar, İttihat ve Terakki Partisi lider kadrosunu siyasal olarak yıpratırken, ülkeyi yönetecek yeni kadroların ortaya çıkmasını sağlamıştır. Savaş sonrası İttihat ve Terakki yıkılması ve kadrosunun tasfiyesi ile birlikte mütareke döneminde siyasal mücadele, Padişah ve onun desteklediği İstanbul hükümetleri ile Mustafa Kemal Paşa’nın başını çektiği Müdafaa-i Hukuk hareketi arasında olmuştur. Bu dönemde İstanbul’da faaliyet gösteren siyasal yapıları ile Müdafaa-i Hukuk hareketini muhafazakâr ve inkılapçı özelliğe sahip gruplar olarak ayırmak mümkündür. Muhafazakâr düşünceye sahip olan İstanbul siyaseti İttihat ve Terakkinin tasfiyesinden sonra iktidarı ele geçirmiştir. Damat Ferit Paşa yönetimlerinde Hürriyet ve İtilaf Fırkası ağırlığını hissettirmiştir. İttihat ve Terakki Fırkasının tabanı yeni dönemde Müdafaa-i Hukukçular ile birlikte hareket ederek Saray ve yeni hükümetlere karşı muhalefete başlamıştır (Çaylak, 2012: 41).
Mütareke dönemi sonrası siyasal gelişmeleri fırka isimleri değişmesine rağmen muhafazakâr düşünce ve inkılapçı düşünce arasında olmuştur. Bu dönemde on iki hükümet kurulmuştur. Bunlar arasında Damat Ferit Paşa hükümetleri müdafaa-i hukuk hareketini oluşturan inkılapçılara karşı açıkça mücadele etmiştir. Damat Ferit Paşa hükümetlerinin ilk üçünde Divan-ı Harp Mahkemeleri oluşturulmuş İttihat ve Terakkinin lider kadrosunu oluşturan Enver Paşa, Cemal Paşa ve Talat Paşa idama mahkûm edilmiştir. Müdafaa-i Hukuk hareketinin ve milli mücadelenin lideri olan Mustafa Kemal Paşa askerlikten ihraç edilmiş, Ayan’a hükümet yanlısı atamalar yapılmış, Anadolu’da bulunan kadrolar ile sürekli sürtüşmeler olmuştur (Tunaya, 2003b: 9,10).
Meclis-i Umuminin 3. yasama dönemi İkinci Meşrutiyetin en uzun parlamento dönemi olmuştur. Bu dönemde İttihatçıların çoğunlukta olduğu görülmektedir. Ancak zaman içinde İttihatçılar arasında çözülmelerin meydana gelmiştir. Doğu illeri milletvekilleri farklı bir gruplaşma içine girerken, Dâhiliye Nazırı Fethi Bey’in Osmanlı Hürriyet Fırkası adında bir parti kuracağı söylentileri yayılmıştır. Aynı zamanda İttihat ve Terakki Fırkasından ayrılan milletvekillerinin bir bölümü de Müstakiller adı altında çalışmak istemişlerdir. Meclis dışında ise sürekli olarak değişik isimler altında fırkalar ve cemiyetler ortaya çıkmıştır. Bu durum karşısında Padişah Vahdettin yabancı devletlerin baskısına da uyarak Meclis-i Mebusan-ı feshetmiştir (Tunaya, 2003b: 11).
Bütün bu gelişmeler ve mücadeleler, İttihatçılar ile asker-bürokrat ve aydınlar ile eşrafın kısa vadeli olarak ittifak desteğini alan Müdafaa-i Hukuku grubunun zaferiyle sonuçlanmıştır. Müdafaa-i Hukuk grubu ülkeyi yeniden diriltme yerine inkılapçı bir siyaset izleyerek meşruti monarşi yerine hâkimiyetin millette olduğu meclis sistemine ve sonrasında Cumhuriyet yönetimine geçmiştir. Bağımsızlığın kazanılması için yapılan ittifak, savaş sonrasında yeni rejimin kurulması aşamasında yeniden parçalanmaya ve siyasal mücadelelere dönmüştür. Çok farklı görüşlerin milli mücadele ve var olma savaşında bir araya gelmesi ve amaca ulaştıktan sonra herkesin kendi politikalarına dönmesi beklenebilir bir davranış olmuştur (Timur, 1994: 58-64).
Birinci Meclisin açılmasını müteakip yapılan çalışmalarda gruplaşmalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Bunlar arasında Tenasüt Grubu, İstiklal Grubu, Müdafaa-i Hukuk Zümresi, Halk Grubu ve Islahat Grubu gibi gruplar yer almaktadır. Milli mücadele konusunda hemfikir olan bu gruplar, yeni Anayasa çalışmaları esnasında birlikte hareket etmemişlerdir (Çaylak, 2012: 42).
Buna mukabil milletvekillerinin hemen hepsi en muhafazakarları dahil olmak üzere Osmanlı idaresini eleştirmiş ve Tanzimat’ın taklitçiliğini ve Meşrutiyet’in yanlış tutumunu en ağır hükümlere bağlamışlardır. Meclis’in yeni kuracağı esaslarda yıkılma devrinin hatalarının tekrar edilmemesini istemişlerdir (Tunaya, 2003b: 69).
Meclis içindeki ayrılıklar karşısında Kurtuluş Savaşı’nın asli kadrosunu ve fikri altyapısını oluşturan yenilikçiler, diğer muhalefeti susturmaya çalışmıştır. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grupları birleşerek diğer gruplar üzerinde hâkimiyet sağlamıştır. Bu durum muhalefeti ortadan kaldırmamış, aksine Müdafaa-i Hukuk grubu içinde İslamcı-Muhafazakâr ve Yenilikçi- Batıcı şeklinde görüş ayrılıkları devam etmiş ve grup Birinci ve İkinci Grup şeklinde ayrılmıştır (Çaylak, 2012: 43).
Birinci Grup aslında yeknesak bir özellik arz etmektedir. Ancak aynı hususu İkinci Grup için söylemek mümkün değildir. İkinci Grup içinde Birinci Gruba alınmayanlar, hilafet ve saltanat yanlıları, Mustafa Kemal Paşa’nın şahsına ve yönetim şekline muhalefet edenler ve en önemlisi Malta’ya sürülen ve serbest kaldıktan sonra Ankara’ya gelen eski İttihatçılar bulunmaktadır (Aydemir, 1966: 401). Malta sürgününden dönen İttihatçıların İkinci Grupta yer alması ilk etapta yadırganmaktadır. Kurtuluş Savaşının lider kadrosunun İkinci Meşrutiyet’in ilanında aktif rol oynadıkları ve İttihat ve Terakki Fırkası ile bağlarının olduğu bir gerçektir. Malta’ya sürülen İttihatçılar ise Enver, Talat ve Cemal Paşalar dışında kalan eski etkili İttihatçılardır.
Milli mücadeleyi yürüten kadro ile eski İttihatçılar arasında yaşanan bu mücadele İkinci Grup içinde bulunan saltanat ve hilafet yanlılarını birleştirmiş gibi görünse de, aslında İstanbul Hükümetinin en büyük düşmanı İttihatçılar ile Müdafaa-i Hukukçulardır. Damat Ferit Paşa’ya göre Birinci Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin tek sorumlusu İttihatçılardı. Keza Damat Ferit Paşa Hükümetine göre Anadolu’da Teşkilatı Milliye adı altında eylemlere girişenlerde İttihatçılarla aynı düşünceye sahipti ve Anadolu’yu korkunç bir istilaya uğratma felaketinin baş mimarlarıydı (Tunaya, 2003b: 25).
Milli mücadelenin kazanılması ve Cumhuriyetin kurulmasında sonra Türk siyasal hayatında İkinci Meşrutiyet döneminden itibaren görülen ve öncesinde çeşitli fikri akımlardan etkilenen grupların mücadelesinin bir benzeri tezahür etmiştir. Birinci Meclis’te görülen gruplaşma, 1923’te yenilenen seçimlerde İkinci Grup üyelerinin birçoğunun yeniden seçilememesi sonucu ortadan kalkmış gibi görünse de mücadele devam etmiştir. İkinci Meclis döneminde yaşanan siyasal gelişmeler- saltanatın kaldırılması, cumhuriyetin ilanı, halifeliğin kaldırılması- gruplar arasındaki mücadeleyi artırmış ve safları iyice belirgin hale getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini siyasal partiye dönüştürerek Cumhuriyet Halk Fırkasını kurmuştur. İktidarı elinde bulunduran gruba karşı muhalefet edenler Cumhuriyet Halk Fırkasından kopmaya başlamış ve yeni bir parti kurma çalışmalarına girişmişlerdir (Çaylak, 2012: 44).
Cumhuriyetin Halk Fırkasının karşısında ilk örgütlü muhalefet Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasıdır. Tunaya, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kendiliğinden ortaya çıktığını, iktidar tarafından yönlendirilmediğini belirtmektedir (Tunaya, 2003b: 270-272). Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kadrosunda Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Rauf Orbay gibi milli mücadeleyi yürütenler bulunmaktadır. Bu kişiler Cumhuriyetin kurulmasının aceleye getirildiği ve kendilerine danışılmadığı düşüncesine sahiptiler. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası iktidarı frenlemek isteyenlerin oluşturduğu otoriter eğilimlere karşı ılımlı, liberal ve muhafazakâr bir yapıya sahipti. Muhafazakârlığını saltanat ve hilafete bağlılığından alan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, liberal yapısını ise iktisadi düşüncesinden almaktadır. İktidar ile Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası arasındaki ilişki adeta gelenekçi-liberal ile devletçi-seçkinci yapı şeklindedir (Kongar, 2008: 127-131). Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 1925 yılının Şubat ayında Doğu illerinde meydana gelen Şeyh Sait Ayaklanmasıyla ilişkilendirilerek ve parti programının 6. maddesinde belirtilen Fırka efkar ve itikadat-ı diniyeye hürmetkardır ifadesinin dini siyasete alet ettiği iddiasıyla kapatılmıştır (Çaylak, 2012: 46). Böylece mevcut iktidara karşı ilk kurumsallaşmış bir muhalefet partisi siyasetten el çektirilmiş oluyordu. Muhalefetin susturulması Birinci Meclis’te görülen gruplar arasındaki mücadelede Birinci Grubun, İkinci Gruba karşı tasfiye niteliğindedir.
Bu partinin yanı sıra eski İttihatçılardan oluşan başka bir muhalefette bulunmaktaydı. Eski İttihatçılar Atatürk’e yapılmak istenen İzmir suikastı girişimi sonucu tasfiye edilmiş, birçoğu idama mahkûm olmuştur (Tunaya, 2003b: 272).
Türkiye Cumhuriyeti siyasal hayatında iktidara karşı ikinci kurumsal muhalefet 1930’lı yıllarda iktidar çevrelerinin teşvikleriyle kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkasıdır. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı ülkede meydana gelen huzursuzluğu artırmış ve bunun iktidardan kaynaklandığı ve iktidarın yeterinde siyasal olarak denetlenmediği görüşü hakim olmaya başlamıştır. Buna mukabil bir siyasal partinin iktidarı denetleyebileceği düşüncesiyle bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından Ali Fethi Bey’e parti kurması istenmiştir. İktidarın otoriter eğilimlerine karşı bunalan ve bütün olumsuzlukları bürokraside gören muhalif kesimler ile dinsel nitelikteki kesimler Serbest Cumhuriyet Fırkasında toplanmıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkasının ülke düzeyinde hızla örgütlenmesi ve özellikle Batı Anadolu’da büyük kalabalıkların toplandığı mitinglerin düzenlenmesi iktidar tarafından endişe ile izlenmiştir. Bu durum karşısında Serbest Fırkanın memleketi anarşiye sürüklediği, irtica olaylarına karşı açıkça tavır almadığı şeklindeki iktidar eleştirileri karşısında kendini feshetmiştir (Kılınçkaya, 2012: 13).