İyi bir sosyal psikoloji analizi örneklerinden olan “12 Öfkeli Adam” uzun yıllar önce çekilmiş bir film olsa da günümüzde dahi etkisini kaybetmemiştir. Filmde hukuk sistemi üzerindeki sosyal psikoloji etkisini görmek mümkündür. Bu kapsamda çalışma ile “12 Öfkeli Adam” filmi ölçeğinde sosyal psikolojinin hukuk sistemi üzerindeki etkisinin ortaya konulması amaçlanmaktadır.
1957 ABD yapımı bir drama filmi olan, 12 Öfkeli Adam, Sidney Lumet’in yönettiği ilk filmdir. Film, Reginald Rose’un aynı isimli oyunundan uyarlanmıştır (Wikipedia:2021). Filmde jürinin, kentin yoksul bir bölgesinde yaşayan genç bir sanığın babasını öldürüp öldürmediğine dair bir karar verme süreci yer almaktadır. Filmi izlerken aslında jüri üyelerinin konuya gereken hassasiyeti tanımadığı, önyargılarından ve kişisel sorunlarından yola çıkarak karar aldıklarını görülmektedir. Genel olarak filmin konusu; bir sanığın suçlu olup olmadığı yönünde hiçbir şüpheye yer verilmeyecek şekilde 12 jüri üyesinin de hemfikir olmalarını sağlamaktır. Sosyal psikoloji kavramlarının ve teorilerinin sürece dahil olduğu nokta burada başlamaktadır. Jüri kendi içinde tartışırken ikna yöntemlerine ve tutum değiştirme tekniklerine sıklıkla başvurmaktadır. Karar verme aşamasında ise sosyal biliş süreçleri etkilidir (Aronson ve diğ.: 2012, s. 906).
Film genel itibariyle, jüri üyelerinin odaya girmesi ile başlar ve doksan altı dakika boyunca seyirciye farklı duygular yaşatarak adeta 13. jüri üyesi olarak izleyiciyi başarılı bir şekilde filme dahil eder. Filmde neredeyse sadece tek set kullanılır. Filmdeki lavabo sahneleri ile filmin başında ve sonunda yer alan gösterimler haricinde ana mekan jüri odasıdır. Filmde dikkat çeken diğer bir özellik ise son sahne hariç isim kullanmamasıdır. Sanık için “çocuk”, maktul için “çocuğun babası”, tanıklar için ise “yaşlı adam ve karşı sokaktaki kadın” ifadeleri kullanılmıştır. Yine jüri üyeleri de birbirilerine isimleri ile hitap etmemişlerdir. Bu durumun tek istisnası ise filmin sonunda iki jüri üyesinin (beyaz ceketli 8. jüri üyesi ile yaşlı 9. jüri üyesi) arasında gerçekleşmiş, mahkeme binasından ayrılırken birbirlerine isimlerini söyleyerek tokalaşıp ayrılmışlardır.
Amerika’da mevcut yasalara göre jürinin sanık hakkında alacağı karar (suçlu ya da suçsuz) oybirliği ile alınmak zorundadır. Eğer jüri oybirliği ile bir karar alamaz ise jüri kendini fesheder, davanın görüşülmesi için başka bir jüriye devreder. Jüri üyeleri daha öncesinde tanışmamış, toplumun farklı kesimlerinden seçilen on iki kişiden oluşmaktadır. Seçilen bu jüri üyeleri aslında birbirinden oldukça farklı özelliklere sahiptir. Her biri farklı yaşlardan farklı mesleklerden olan bu kişiler, toplumun her kesiminin temsilcisi olarak aslında toplumun karakterine ve düşüncelerine ayna tutmaktadır. Filmde, jüri üyelerinin düşünceleri, davranışları ve tutumları üzerinden; şiddet, ırkçılık, duyarsızlık, toplumsal dışlama, ötekileştirme, yaşlılık ve ölüm üzerine bir farkındalık yaratılmak amaçlanmaktadır.
Amerika yargı sisteminde jüri tarafından yargılanma hakkı uzun geçmişe sahip bir gelenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak sistemin önemli bir parçası olmasına rağmen jüri sistemi sıklıkla eleştirilmektedir. Kamuoyuna yansıyan hatalı jüri kararları, bu alanda yapılan eleştirilerin temel kaynağıdır. Ayrıca jüri sistemine getirilen diğer bir eleştiri nedeni ise jüri üyelerinin karmaşık delilleri anlama konusundaki maharetlerinin bilinmezliği ve tarafsız hüküm verebilme ferasetine sahip olup olmamaları yönündeki muammadır. Bu konuda Harvard Hukuk Fakültesi eski dekanlarından birinin ifade ettiği şu sözler oldukça çarpıcıdır: “Sokaktan toplanan ve genel yetenekten yoksun oldukları için çeşitli şekillerde seçilen 12 kişinin insanlar arasındaki anlaşmazlıklarda karar verme kapasiteleri olduğuna neden inanalım ki?” (Kalven & Zeisel, 1966, s. 5 akt. Aronson ve diğ.: 2012, s. 934). Öte yandan jüri sisteminin devamlılığını isteyen destekçileri de yok değildir. Ancak önemli olan bu noktada sistemin kusursuz olmadığını kabul etmektir. Hatalı kararların ortaya çıkmasına neden olan faktörleri tespit etmek için sosyal psikolojiden yardım alınması gereklidir. Öyleki sosyal psikoloji kuramları ve kavramları ile hukuk sisteminde insan temelli oluşan pek çok hatanın kaynağının anlaşılmasında yardımcı olmaktadır (Aronson ve diğ.: 2012, s. 934).
Hukuk sisteminde insan temelli oluşan hataların en başında görgü tanıklarının yanıltıcı ya da hatalı ifadeleri yer almaktadır. Jürinin karar almasında görgü tanıklarının ifadeleri oldukça etkilidir. Burada temel mesele şudur: “Görgü tanıkları hata yapamaz mı? Ya, gördükleri ya da duydukları şey söylediklerinden başka ise?”Görgü tanıklarının doğruyu söyleyip söylemediği ya da hata yapıp yapmadıkları bilinebilir mi? Jüri üyeleri görgü tanıklarının ifadesini hiç düşünmeden kesin bir inançla doğru olarak kabul ederlerse adalet ve düzen nasıl sağlanmış olabilir?” O halde tüm bu soruları film ölçeğinde ele alalım.
Filmde, jüri üyelerinden sadece 8. jüri üyesi hariç (beyaz takım elbiseli mimar olan kişi) tüm jüri üyelerinin, görgü tanıklarının ifadelerinden yola çıkarak genç sanığın suçu işlemiş olduğu sonucuna hızlı bir şekilde, üzerine hiç düşünmeden vardıkları görülmektedir. Görgü tanıklarının hata yapabilecekleri ihtimalini daha önce hiç düşünmedikleri gerçeği “8. jüri üyesinin onlara; “Görgü tanıkları hata yapmış olamazlar mı?” sorusunu yönelttiğinde yüzlerinde meydana gelen şaşkınlıktan ve anlamsızlıktan rahatlıkla okunmaktadır. Oysa ki hukuk davalarında görgü tanıkları sıklıkla hata yapmaktadır. Peki görgü tanıklarının sık sık yanılmasının nedeni ne olabilir? Aronson ve diğerlerine göre sorun; “zihnimizin video kameralar gibi çalışmamasıdır; bir olayı kaydedip zaman içerisinde koruduktan sonra kusursuz bir doğrulukta yeniden oynatamayız”(Aronson ve diğ.: 2012, s. 909). İnsan zihninde anılar genellikle kalıcı olamamaktadır. İnsan zihni duyduğu ya da gördüklerini bazen karıştırabilmektedir. Bu durumda “albümdeki anılar” öteki anılar ile yer değiştirebilir. Böylece insan gördüğü ya da duyduğu durumları yanlış hatırlayabilmektedir. Bu olaya “yeniden yapılandıncı bellek” denir. Yeniden yapılandırıcı bellek; “olay yaşandıktan sonra karşılaşılan bilgilerin olaya dair anıların çarpıtması” (Aronson ve diğ.: 2012, s. 916)’dır. Görgü tanıklarının teşhisleri sosyal algı biçimidir. Bu nedenle sıklıkla bellekle ilgili sorunlar yaşayabilmektedirler. Ancak bu sorunların üstesinden gelip doğru görgü tanıklığı yapabilmek de mümkündür. Bu durumun gerçekleşebilmesi için; “kişinin üç bellek bilgi işleme sürecini başarılı bir şekilde tamamlaması gerekir: tanık olunan olayları edinme, depolama ve geri alma.” (Aronson ve diğ.: 2012, s. 909). Bu kavramları kısaca tanımlamak gerekir ise edinme kavramı; kişinin çevredeki bilgilere karşı duyarlı olduğu ve onlara dikkat etme süreci olarak ifade edilmektedir. Depolama kavramı; kişinin çevresinden edinmiş olduğu bilgileri belleklerinde saklama sürecidir. Geri alma kavramı ise kişinin belleğinde depoladığı bilgileri anımsama/hatırlama sürecidir. İşte bu süreçlerinden birinde ya da birkaçında yaşanacak bir sorun görgü tanıklarının hata yapmalarına neden olabilmektedir (Aronson ve diğ.: 2012, s. 909).
Görgü tanıklarından kaynaklanan hatalardan sonra sosyal psikolojinin hukuk sistemi üzerindeki etkisinin anlaşılması adına, başka bir boyut olarak yine film ölçeğinde jüri üyelerinin sanığa karşı takındıkları tutumları incelemek faydalı olacaktır. Filmde, jüri üyelerinin yapmış oldukları ilk oylamada 12 jüri üyesi içinde sadece 8. jüri üyesi sanığın suçsuz olduğu konusunda şüpheleri olduğunu ifade eder. Diğer jüri üyeleri gencin suçlu olduğu konusunda oldukça emindirler. Beyaz takım elbiseli 8. jüri üyesi, insan hayatına mal olacak bir kararın acele ile alınmasına karşı çıkar ve tartışma böylece başlamış olur. Film boyunca süren tartışmalar sonucunda tüm jüri üyeleri fikrini değiştirmeye başlar. Peki, jüri üyeleri kararlarından son derece eminken neden fikirlerini değiştirdiler ve tartışmanın sonunda ilk kararlarının tam tersi yönde bir karar aldılar? Fikirlerinin değişmesine neden olan faktör ne idi?
Durumsalcılık yaklaşıma göre farkında olsak da olmasak da içinde yaşadığımız çevreden etkilenir ve o çevreyi etkileriz. Birçok uyarıcı tarafından etkilenerek düşüncelerimiz, davranışlarımız ve tutumlarımız şekillenmektedir. Sosyal psikolojide bu durum“sosyal etki” kavramı ile açıklanmaktadır. Sosyal etki, insan davranışları üzerinde 3 temel etki yaratmaktadır. Bu davranışsal etkiler: “kabul etme, uyma ve itaat” şeklinde gerçekleşmektedir. 11 jüri üyesinin filmin başında sanığın suçlu olduğunu düşünmeleri ve bu yönde oy kullanmaları, filmin sonunda ise suçsuz oyu kullanan jüri üyesinin etkisinde kalarak oylarını değiştirdikleri ve ilk düşüncelerine tamamen zıt bir tutuma büründükleri görülmektedir. İşte burada, uyum davranışının bariz bir örneği karşımıza çıkmaktadır. Uyum davranışının sergilenmesinde üç temel faktörün etkisi görülmektedir. Bu faktörler; “grubun büyüklüğü, grubun bağlılığı ve grubun üyeleri arasındaki fikir birliği”dir.
Söz konusu faktörleri film örneğinde ele aldığımızda; grubun on iki kişiden oluştuğunu görmekteyiz. Eğer grubun sayısı daha fazla olsaydı, 8. üyenin fikri tek başına grup içinde bir etki oluşturamayacaktı. Ancak grubun küçük olması sebebiyle daha ilk oylamada jüri üyeleri üzerinde bir etkinin doğmasını sağlamıştır. Sosyal etkinin oluşmasını sağlayacak ikinci faktör olan grup bağlılığıdır. Bir daha birbirini görme ihtimali olmayacak kişiler arasında grup bağlılığı söz konusu olmamıştır. Bir bağlılık olmayacağı için farklı görüşleri kabul etme durumu daha kolay gerçekleşebilmiştir. Son olarak, grubun fikir birliği faktörü ise jüri üyeleri arasında başından itibaren sağlanamamıştır. İlk oylamada 11/1 sonucundan da görüldüğü üzere tek bir farklı düşünce daha fikir birliğinin önüne geçilmesine neden olmuştur. Bu durumda üyeler rahatlıkla farklı fikirleri kabul etme ve onlara uyum sağlama konusunda daha rahat davranabilmişlerdir. Bu üç faktör ile sosyal etkinin aslında insan düşüncelerinde ve davranışlarında ne denli etkili olduğu filmde açıkça görülmektedir.
Bu hususta ele alınması gereken diğer bir sosyal psikoloji kavramı etki ise “azınlık etkisi”dir. Azınlık etkisi, çoğunluk tarafından kabul edilen fikir/tutum/davranışın aksi yönünde hareket eden bir kimsenin ya da grubun çoğunluğu etkileyerek fikir/tutum/davranışlarında değişikliklere sebep olmasıdır. Filmde de azınlık etkisinin varlığı, tek bir jüri üyesinin, çoğunluğu etkilemesi ile net bir şekilde görülmektedir (Tarhan: 2020). Esas olan çoğunluğun azınlık üzerindeki etkisidir. Ancak azınlık etkisi yeteri kadar etkili ve istikrarlı olursa azınlık çoğunluğun görüşünü etkileyebilmektedir. Bu etkileme ile azınlık çoğunluk haline gelmektedir. Ayrıca filmde kitle psikolojisine örnek olabilecek durumlara da verilmektedir. Özellikle ilk oylamada birkaç jüri üyesinin diğer oylara bakarak el kaldırdıkları ve çoğunluk hangi yönde oy verirse ona göre şekil aldıkları görülmektedir. Bu kişiler daha pasif karakterlere sahip, özgüven eksikliği ve kimlik belirsizliği yaşayan ve konu üzerinde fikir beyan edemeyen kimselerdir. Ayrıca bu kimseler, bilmediklerini ya da konu üzerine hiç düşünmediklerini de ifade etmektedirler.
Filmde bazı metaforlara da yer verilmektedir. Yılın en sıcak gününde yapılan jüri oylaması, çalışmayan bir vantilatörün yer aldığı bir odada başlar. Vantilatörün bozuk olduğu kanısına varmaları, durumu hemen kabul edip üzerine düşünmemeleri, aslında jüri üyelerinin olaylara ne kadar dar bir bakış açısından baktıklarının kanıtıdır. Vantilatör oysa ki çalışıyordur sadece lambayla bağlantılıdır. Bu durum üzerine üyeler hiç kafa yormadan durumu olduğu gibi kabul etmişlerdir. Tıpkı sanık üzerine hiç düşünmeden karar verdikleri gibi. Vantilatörün burada iyi bir metafor olarak kullanıldığı görülmektedir. Yine bu örnek üzerinden devam ettiğimizde; oylamada eşitlik sağlandığı zaman bunaltıcı sıcaklık yerini serin bir yağmura bırakır, lamba yakılır ve vantilatör çalışır. Böylece odada yer alan kasvetli hava oylama eşitliği sağlandıktan sonra yerini ferah bir havaya bırakır. Burada vantilatörün çalışması ile adaletin tesis edilmeye başlandığı ifade edilmiş olabilir.
Filmde kullanılan diğer bir metafor örneği de jüri odasının kapısı kilitlenerek, jüri üyelerinin karar alma süreci içinde dış dünyadan izole edildiklerinin gösterilmesidir. Ancak dış dünyadan izole edilmiş olsalar dahi jüri üyelerinin karar alma sürecinde önyargılarından sıyrılamadıkları görülmektedir. Jüri üyelerinden çocuğun suçlu olduğunu düşünenlerin bazılarında, bu sonuca kişisel sorunlarından ve önyargılarından dolayı ulaştıkları görülmektedir. Jüri üyeleri arasında en son ikna olanlar çocuğa karşı ön yargıda bulunan yaşlı jüri üyesi ile kendi çocuğu ile sorun yaşayan ve meseleyi kişisel bir sorun haline getiren jüri üyesidir. Yaşlı jüri üyesinin çocuk ve kenar mahalle adı verilen mekanlarda yaşayan insanlar hakkındaki önyargılı tutumları oldukça dikkat çekicidir. Bu durumu açıkça gösteren ifadeleri şöyledir: “… biz ve onlar… bir kenar mahallede doğmuş, kenar mahalleler tam bir suçlu yuvasıdır… şiddet onların doğasında var… onlar tehlikeli ve kötüdürler…’’ Diğerleri tarafından dinlenmek ve haklılığına destek bulabilmek için tüm bu ifadeleri kullanırken, söz konusu yaşlı jüri üyesinin oldukça öfkeli olduğu ve yüksek sesle konuştuğu görülmektedir. Durum karşısında ise diğer jüri üyeleri onu dinlememiş, masadan kalkarak, ona sırt çevirmişlerdir. Burada önyargı ile toplumda ikiliye, ötekileştirmelere neden olan düşüncelere ve tutumlara yönelik bir tepki ortaya konulmaktadır. Böylece önyargının ve durumları kişiselleştirmenin ne denli tehlikeli zararlara yol açabileceği filmde açıkça gösterilmektedir.
Filmdeki başka bir metafor ise beyaz takım elbisedir. Filmde beyaz takım elbise giyen tek jüri üyesi olan 8. üye, takım elbisesi ile aydınlığı; dogmalara, önyargılara ve kişisel sorunlara dayanarak verilen, üzerine düşünülmeden alınan kararlara ve insan hayatının umursanmamasına karşı çıkarak bir direnişi temsil etmektedir. Son olarak filmde kullanılan bir başka metafor da; konuyu kişiselleştiren jüri üyesinin oğlu ile olduğu fotoğrafı yırtarak onları odadaki masanın üzerinde bırakmasıdır. Aslında masanın üzerinde bırakılan fotoğraf parçaları değil sona ermesi ümit edilen önyargılardır. Bir gün bunu başarabilirsek, dünya hepimiz için çok daha yaşanılası bir yer olabilir.
Sonuç olarak, sosyal psikolojinin aslında hukuk sistemi üzerinde oldukça etkili olduğu görülmektedir. Bu durum “12 Öfkeli Adam” filmi örneğinden de rahatlıkla okunmaktadır.
Kaynakça
Aronson. Elliot ve Diğ. (2012). Sosyal Psı̇kolojı̇. Çeviren: Okhan Gündüz, Kaknüs Yayınları, 1. Basım, İstanbul.
Tarhan, Oğuz. (2020). 12 Kızgın Adam Film Analizi. https://bilimfeneri.com/2020/04/18/12-kizgin-adam-film-analizi/#close.
Wikipedia. 12 Öfkeli Adam. https://tr.wikipedia.org/wiki/12_Öfkeli_Adam. Erişim Tarihi: 16.01.2021