TR

Öznel İyi Oluş Ve Yaşam Kalitesi İlişkisi: Mutluluk Üzerine Bir Çalışma

Özet

Bu çalışmada öznel iyi oluş ve mutluluk tanımları, mutluluk- fayda-refah ekonomisi ve mutluluk-fayda-öznel iyi oluş arasındaki ilişki bağlamında açıklanmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda öznel iyi oluşu yaşam kalitesi kavramı özelinde irdeleyerek kavramın tarihçesi, gelişimi ve ölçülmesinden söz edilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise uluslararası alanda ve Türkiye’de yapılan yaşam kalitesi araştırmaları ve ölçütlerinden bahsedilmiştir. Ayrıca sonuç bölümünü takiben eklenen literatür tablosu ile de konu ile ilgili yapılan çalışmalar tanıtılmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Öznel İyi Oluş, Mutluluk, Fayda, Refah Ekonomisi, Yaşam Kalitesi.

Abstract 

This paper aims to explain the definitions of well-being and happiness, the relation of happiness,  benefit welfare –economy, and happiness-benefit-well-being. In this respect, subjective well-being is discussed in terms of history quality, development, and measurement of the concept of life quality. In the last part of the study, the international quality of life and the quality of life studies in Turkey were mentioned. In addition, following the conclusion section, an attempt has been made to introduce the studies related to the subject with the added literature table.

Key Words: Well-being, Happiness, Benefit, Welfare-Economy, Quality of Life. 

 

GİRİŞ

Düşün dünyasının tanımlanması en zor kavramlarından biri olan mutluluk çoğu zaman karşımıza öznel iyi oluş olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlam tartışması çok uzun süredir yapılagelen kavramlar insanlığın yaşamdaki en önemli hedefidir.

İktisat bilimi faydayı mutluluk ve öznel iyi oluşu kullanarak açıklamışlardır. Fayda bireyler tarafından üretilen mal ve hizmetlerden elde edilerek sağlanır. Mutluluk ve birbiriyle kimi zaman eş olarak kullanılan fayda  kalkınmanın önemli bir unsuru olarak düşünülmektedir.. Refahın bireylerin yaşam kalitelerini hangi yönde etkilediği önem kazanmaktadır.

Bu çalışmada öznel iyi oluşun refah ekonomisi ile ilişkisi yaşam kalitesi özelinde değerlendirilerek açıklanması amaçlanmıştır

1.MUTLULUK NEDİR?: KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Mutluluk ve anlamı düşünce tarihinin en eski tartışma konularından biridir. İyi olma   durumunu, mutluluğunu, yaşam memnuniyetini her zaman keşfetme çabasında olan insan için bu kavramın tanımı birçok düşünür tarafından farklı biçimlerde yapılmıştır.

Aristoteles’e göre mutluluk bir kişinin sahip olduğu diğer varlıklar gibi değildir ve bir deneyim    sonucunda kazanılmaz. İnsan faaliyetlerinin amacıdır. Bu faaliyetlerin ve tercihin bir iyiyi arzuladığı görülür. Bu iyi mutluluktur. Mutluluğa bizi erdemli eylemlerimiz götürür (Ocak, 2011: 89). Çünkü insan bu eylemlerinde ve seçimlerinde iyiye ulaşma çabası ile hareket eder.

Üretken ve çalışmaya değer veren bir insan için mutluluk, onun kendi hayatına kattığı değerinin ölçüsüdür. İnsanın mutluluğuna sebep olan birçok unsur vardır. Bu unsurlar insanın yaşamı algılayışına göre farklılıklar göstermektedir. İşte bu farklılıklar mutluluğun tek bir tanımının yapılamamasına neden olmuştur.

Mutluluk, iyi olma durumu ve yaşam memnuniyetini keşfetme olgusu ilk çağlardan beri insanın yaşama amacı olmuştur ve günümüzde de bu tartışma sürmektedir ve bu var oluş serüveninde yerine almaya devam edecektir.

 2.MUTLULUK, FAYDA VE REFAH EKONOMİSİ

Refah ekonomisi faydacılık (utilitarianism) düşüncesine dayanmaktadır. Faydacılık veya yararcılık, genel iktisadi bir öğreti olarak “iyi” ye yani mutluluğa eşit olarak görülür. Mutluluk, piyasa düzeninde bireysel motivasyon kaynağı olarak kabul edilir. Faydasını rasyonalize etme güdüsünde olan birey eylemlerini mutluluk elde etme yönünde sürdürecektir.  Hem yararcılık hem de piyasa teorisine dayalı refah iktisadı; rasyonalite kavramı çerçevesinde olayları analiz etmektedir.

Bir iktisat düşünürü olarak J.S.Mill’le başlayan yeni fikir akımları ve iktisadın faydacı kavramlarla analiz tekniklerinin yaygınlaşması ile faydacılık, 19. Yüzyıl’ın sonlarında William Stenley Jevons, Henry Sidgwick, Francis Edgeworth, A. Marshall ve A. C. Pigou tarafından gerçekleşen marjinalist devrim yoluyla zirvesine ulaşmıştır.

Faydacılığın temel hedefi, toplumda üretilen mal ve hizmetlerin toplam faydayı maksimize edecek biçimde dağıtılmasıdır. Bu yönde hareket eden birey kendisine en faydalı olanın ne olduğunu kolayca tespit eder ve bu doğrultuda seçimde bulunduğu şey hiç tartışmasız, kendisine en fazla fayda sağlayacak mal veya hizmet tercihi olarak kabul eder.

3.MUTLULUK, FAYDA VE ÖZNEL İYİ OLUŞ

Mutluluk ve öznel iyi oluş kavramları anlam itibariyle tamamen örtüşmese de zaman zaman birbiri yerine kullanılmaktadırlar çünkü iki kavram da bireyin olumlu olma halini tanımlar.

Amartya Sen özellikle refah ekonomisi ve fayda kavramları üzerine çalışmalar yapmıştır. Sen’e göre temel olarak analizlerde bireyler arası karşılaştırmaya ve bireysel faydaya yönelik kardinal yaklaşıma yer vermeyen pareto etkinliğinin “iyi bir toplum” için yeterli bir koşul olduğu söylenemez. Özellikle karar alma sürecinde görülen anormallikleri vurgulayan çalışmalarda ise standart iktisat teorisinin dayandığı objektivist yaklaşım teorik ve deneysel açıdan ciddi biçimde sorgulanmaktadır. Bu çalışmalarda objektivist yaklaşımın insan iyi oluşunu anlamaya yönelik bir katkıda bulunmaması nedeniyle faydaya yönelik sübjektif (öznel) yaklaşım savunulmaktadır.

İnsanlar öznel iyi oluşlarını değişen şartlara ve etrafındaki diğer insanlarla karşılaştırabilirler. Bu karşılaştırma geçmişteki deneyimleri ile gelecekteki beklentilere yönelik olabilir. Öznel iyi oluş sürece yönelik ve birçok birey için nihai hedef olması itibariyle de içinde fayda kavramını da barındırmaktadır.

4.ÖZNEL İYİ OLUŞ

Öznel refah, bireylerin yaşamlarına ilişkin değerlendirmelerinin bir göstergesidir ve bireylerin bilişsel kararlarını içeren pozitif ve negatif durumlardan oluşmaktadır.

Öznel iyi oluş kavramının iki ana elemandan oluştuğunu görmekteyiz: Duygusal bileşen ve bilişsel bileşen. Duygusal bileşen (affective  component) sıklıkla karşılaşılan olumsuz duygulanımdan (öfke, stres, suçluluk, üzüntü gibi duyguları içerir) oluşurken, bilişsel bileşen (cognetive component) ise yaşam doyumundan oluşmaktadır (Çirkin, 2015: 20) . Eğer bireyin olumlu duyguları fazla ise öznel iyi oluşu yüksek olarak kabul edilir. Olumlu duygular ve doyuma ilişkin bilişsel yargılar evlilik ve iş gibi çeşitli yaşam alanlarıyla ilgili olabilmekte ve bunların toplamı genel yaşam doyumunu yansıtmaktadır (Dost, 2008: 104) .

İyi oluş ile ilgili yapılan çalışmalarda kavramın psikolojik iyi oluş, yaşam doyumu ve yaşam kalitesi gibi kavramlardan oluştuğu görülmektedir. Öznel iyi oluş hali bireyin yaşamına ilişkin öznel yargıları kapsamaktadır. Bu durum yaşam kalitesi kavramının öznel iyi oluş içindeki önemini karşımıza çıkarmaktadır.           

5.ÖZNEL İYİ OLUŞ VE YAŞAM KALİTESİ İLİŞKİSİ

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, yaşam kalitesi; bireyin yaşadığı kültür ve değerler sistemi içinde kendi yaşamını nasıl algıladığıdır; bireyin amaçları, umutları, standartları ve endişeleri ile ilişkilidir. Yaşam kalitesi (quality of life); “hedefleri, beklentileri, standartları, ilgileri ile bağlantılı olarak, kişilerin yaşadıkları kültür ve değer yargılarının bütünü içinde durumlarını algılama biçimi” dir. Bir diğer ifadeyle; yaşam kalitesi, kişinin içinde yaşadığı sosyokültürel ortamda kendi sağlığını öznel olarak algılayışını tanımlamaktadır.

Yaşam kalitesi kavramı yaşamın modern hale gelmesi ile ortaya çıkan bir olgudur. Kavramın önem kazanmasıyla yaşamın her alanında ele alınan ve araştırılan bir konu haline gelmiştir. Yaşam kalitesinin varlığı kişinin bedensel ve zihinsel olarak gelişimi için olanakların sağlanmış olmasıyla mümkündür. Yaşam kalitesi kısaca kişinin yaşamından memnun olmasıdır.

Yaşam kalitesi kavramının farklı bilim insanları tarafından ele alınmış olması kavramın birçok farklı tanımına ulaşmamamıza neden olmaktadır. Bu tanımların ortak tarafı, yaşam kalitesinin bireyin hayatına ilişkin objektif değişkenlere ve bireyin kendi algılaması doğrultusunda şekillenen sübjektif değişkenlere bağlı olarak gelişen, çok boyutlu bir kavram olmasıdır.

Yaşam kalitesi kavramı, gerçekleştirilen birçok araştırmada ve yerel, ulusal ve uluslararası platformlarda önemli bir yer tutan kavram olarak yer almaktadır; şehir planlaması, sosyal ve/veya ekonomik göstergelere ilişkin araştırmalar, zihinsel ve bedensel sağlık alanındaki araştırmalar gibi birçok farklı araştırma ve  yaşam kalitesi çalışma alanının kapsamına girmektedir.

6.YAŞAM KALİTESİ KAVRAMININ ORTAYA ÇIKIŞI VE GELİŞİMİ

“Yaşam kalitesi” kavramı, gerçekleştirilen birçok araştırma için ilham kaynağı niteliğinde olan, yerel ve ulusal gündemlerde ve Avrupa Birliği çalışmalarında önemli bir yer tutan bir kavram olarak karşımıza çıkar.

Yaşam kalitesi kırk yılı aşkın bir süredir araştırılmaktadır (Torlak ve Yavuzçehre, 2008: 6) . Bugünkü anlamıyla yaşam kalitesine ilişkin araştırmalar, 1960’larda Amerika’da oluşan sosyal göstergeler hareketine dayandığı düşünülmektedir. Hareketin ilk yıllarında ilgi, ekonomiye ilişkin konular iken, sonraki yıllarda sosyal göstergeler üzerinde daha fazla durulmuştur (Torlak ve Yavuzçehre, 2008: 6) Araştırmacılar önce, Amerikan toplumundaki değişiklikleri izleyebilecekleri istatistiksel verileri ve kriterleri toplamışlar; toplanan bu verilerin değerlendirme çalışmalarında, toplulukların sosyal ilerleme, durgunluk ve gerilemesini yansıtan kapsamlı bir nicel ölçüm setinin olmadığı anlaşılmıştır. Bunun sonucunda her bilim dalı ve yerleşimyeri kendine has ölçütler  kullanmaya başlamıştır (Torlak ve Yavuzçehre, 2008: 6).

7.YAŞAM KALİTESİNİN ÖLÇÜLMESİ

Günümüzde yaşam kalitesi ölçülmesinin ölçülmesi ve yaşam kalitesinin belirlenmesi konusunda kullanılacak göstergeler büyük bir sorun teşkil etmektedir. Göstergelerin her ülke için değişiklik arz etmesi uygulamada zorluk çıkmasına neden olur.

Yapılan son çalışmalarda yaşam kalitesi göstergelerinin yerleşim yerlerinin özelliklerine göre yapılmasına neden olmuştur.  Bu durum yaşam kalitesini değerlendirirken, bir yerleşmenin objektif özeliklerinin önemi yanı sıra, bu objektif özelliklerin kullanıcılar için ne anlam taşıdığını anlamakta önem taşımaktadır. Bir yerin yaşam kalitesini ölçerken bu tür algısal ve davranışsal göstergeleri göz önüne almak birçok açıdan yararlıdır. Birincisi, bu tür göstergeler, bir yerde yaşayanların deneyimlerine dayanan gerçek kaliteyi yansıtmaktadır. Ayrıca, bu tür göstergeler, yansıttıkları objektif özelliklerin göreli önemini incelemek için fırsat yaratmaktadır. Örneğin, eğer bir yerde yaşayanların, trafik yoğunluğunu, gürültülü mahalleleri ve yapı yoğunluğunu nasıl algıladıkları ile şehirdeki mahallelerin bu özelliklerine ilişkin ölçütler mevcutsa, sübjektif ve objektif ölçütlerin arasındaki ilişkiyi incelemek mümkün olacaktır.

 8.YAŞAM KALİTESİ ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALAR

Yaşam kalitesi kavramının neleri içerdiğine ilişkin akademik nitelikli çalışmalar 1930’lu yıllara kadar dayanmaktadır ve bu konuda farklı disiplinlerdeki farklı bilim adamları tarafından çok çeşitli tanımlara rastlamak mümkündür (Tosun, 2013: 217). 

Bugüne ilişkin araştırmalar ise 1960’lı yıllara ABD’de oluşan sosyal göstergelere dayanmaktadır (Marans, 2003: 63-67). Ekonomiye ilişkin unsurlar üzerinde durulurken daha sonra sosyal unsurlar üzerinde durulmuştur. Böylece her ülkenin kendine özgü kriterlerinin belirlenmesi gerektiği kararına varmışlardır (Tosun, 2013: 218).

Birçok farklı disiplin ile birlikte ele alınan bu kavramla ilgili çalışmaları en kapsamlı olarak Van Kamp, Leidelmeijer, Marsman ve Hollander tarafından yapılmıştır. Yaşam kalitesi kavramını, çevrenin ölçülebilir mekânsal, fiziksel ve sosyal bileşenleri ve bu bileşenlerin algılanma biçimlerini bir arada ele alan ve buna göre bireylerin algılama biçimlerinin sadece objektif özellikleri ile değil aynı zamanda bireysel etkilerin de değerlendirildiği bir yaklaşımla ele almaktadırlar. Van Kamp ve arkadaşları tarafından ele alınan yaşam kalitesi kavramı, çok boyutlu ve birçok bileşenin etkileşimiyle şekillenen bir yapıya sahiptir (Tosun, 2013: 219).

9.ARAŞTIRMALARDA KULLANILAN YAŞAM KALİTESİ ÖLÇÜTLERİ VE TÜRKİYE

Uluslararası boyutta uzun zamandır yaşam kalitesi çalışmaları yapılmaktadır. Ülkemizde ise daha çok yaşam memnuniyeti adı altında yürütülen bu çalışmaların yaşam kalitesi özelinde yapılması oldukça yakın zamanlara dayanmaktadır.

Yaşam kalitesi kavramı yaşanılan yere ve toplumagöre farklı biçimlerde algılanabilir. Avrupalının yaşam kalitesi ile ilgili “iyi” olarak değerlendirdiği bir konuyu, bir Türk veya Japon “iyi” olarak algılamayabilir. Torlak ve Yavuzçehre (2008)’ ye göre Burada önemli olan kültürel görelik fikrinin vurgulanmasıdır.

Uluslararası yaşam kalitesi araştırmalarına göz atacak olursak William M. Mercer, yeni ismiyle Mercer Human Resource Consulting tarafından yapılan araştırma olduğunu görürüz. Mercer’ in dünyanın 218 şehrinde yaptığı yaşam kalitesi araştırmasında 100 puan verilen New York referans noktası olarak kabul edilmiştir. Anket, aşağıda sıralanan kategorilerden yaşam kalitesini belirleyen 39 ölçüt içermektedir:

– Politik ve sosyal ortam (politik istikrar, suç işleme oram, yasal zorlamalar)

-Sosyokültürel çevre (sansür uygulamaları, özgürlük kısıtlamaları)

-Sağlık (sağlık servisleri, salgın hastalıklar, alık kontrolü, hava ve çevre temizliği)

-Okullar ve eğitim (imkânlar ve eğitim düzeyi)

-Altyapı ve ulaşım hizmetleri (yol, su, elektrik, toplu taşıma, trafik sıkışıklığı)

-Tüketim ürünleri (gıda gibi günlük tüketim ürünlerinin bulunabilirliği ve satın alınabilirliği)

-Konut (konut ve dekorasyon imkânları / kalitesi)

-Doğal çevre (iklim, doğal felaketlerin sıklığı, doğal güzellikler (Şeker, 2003).

 SONUÇ

Mutluluk, öznel iyi oluş ve yaşam kalitesi ölçülmesi zor kavramlardır. Bu kavramların ölçülmesi için geliştirilen yöntemler ve bu kavramların ölçütleri bölgeden bölgeye, kişiden kişiye değişmektedir. Bir bireyin mutluluğu dolayısıyla yaşam kalitesi bireyin yaşam memnuniyetini gerçekleştirmesi ile doğru orantılıdır.

Türkiye’de yaşam kalitesi çalışmaları incelendiğinde kavramın çok yeni olduğu görülmektedir. Sayıca çok az ve yetersiz olan bu çalışmalar daha çok kent bazında karşımıza çıkmaktadır. Yaşam kalitesini arttırmak için daha kapsamlı çalışmalar yapılmalı, bireylerin mutluluğunu arttırmak temel hedef olmalıdır.

KAYNAKÇA

Çirkin, Z. Y., & Göksel, T. T. D. (2015). Gelir ve mutluluk arasındaki ilişkinin incelenmesi (Doctoral dissertation, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı.

Ocak, M. A. (2011). Öğretim üyeleri neden harmanlanmış dersler vermiyor? Öğretim üyelerinden içgörüler. Bilgisayar & Eğitim56(3), 689-699.

Şeker, M. (2009). Mutluluk Ekonomisi. Istanbul Journal of Sociological Studies, (39), 115-140.

Tosun, K. E. (2013). Sürdürülebilir kentsel gelişim sürecinde kompakt kent modelinin analizi. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi15(1), 103-120.

Yavuzçehre  S. P. ve Torlak E.S. (2008), “Denizli Kent Yoksullarının Yaşam Kalitesi Üzerine Bir İnceleme” Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi,    Cilt: 17,  Sayı: 2, 23-44.

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR