TR

Kurtuluş Mücadelesinin Eğitime Gönül Vermiş Bir Komutanı: Kazım Karabekir Paşa

KURTULUŞ MÜCADELESİNİN EĞİTİME GÖNÜL VERMİŞ BİR KOMUTANI: KAZIM KARABEKİR PAŞA

 

“Vatandaş!

Yanlış bilgi felaket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren!

Sonra münakaşasını istediğin gibi yap!

Birincisi vicdanına ikincisi seciye ve irfanına dayanır.”

(Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz)

 

ÖZET

Askerlik hayatı XX. yüzyılın başlarında başlayan Kazım Karabekir Paşa, pek çok askeri görevi başarıyla yerine getirmiş, vatanseverliği ile Türk milletinin çıkarlarını ön planda tutmuş örnek bir kişiliktir. Büyük bir asker, büyük bir komutan olan Kazım Karabekir doğru bildiğinden şaşmayan, bilgili, ileri görüşlü, çok okuyan, çok yönlü düşünen ve çok yazan özellikleri ile de örnek Türk komutanlarından biri olmuştur. Paşa, tüm öğrenimi boyunca hep çok başarılı bir öğrenci olmuş ve Erkanı Harbiye mektebinden de birincilikle mezun olmuştur.

Bu çalışmada çok başarılı bir öğrencilik hayatı geçiren Kazım Karabekir’in iyi bir asker olmasının yanında iyi bir eğitimci olması yönüne de tarihsel açıdan bakılması amaçlanmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kazım Karabekir, askerlik hayatı, millî mücadele, eğitim

 

GİRİŞ

Osmanlı ordusunda paşalığa kadar yükselmiş asker bir babanın oğlu olan Kazım Karabekir, tüm ömrü boyunca sadece milletini ve vatanını düşünen, milli bütünlük ve birlik uğrunda mücadele eden, uğradığı haksızlıklara rağmen inandığı ilkelerden asla vazgeçmeyen Türk tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biridir (Taşkıran, 1999: 12). Sıbyan mektebinde eğitim hayatına başlamış, ilköğretimini Van ve Harput’ta tamamlamıştır. Aynı zamanda Arapça eğitim veren bir okula da üç yıl okumuştur. Babasının vefatından sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a gelmiş, orta tahsiline İstanbul’da başlamıştır. 1894 yılında İstanbul’da Fatih Askeri Rüştiye’sine girmiş ve ölümüne kadar kendisini bırakmayacak olan askeri kişiliğinin oluşmasına resmi ilk adımını atmıştır (Taşkıran, 1999: 13). Fatih Askeri Rüştiyesini birincilikle bitirip, 1896 yılında Kuleli Askerî Lisesi’ne giren Karabekir, burayı da birincilikle bitirmiştir. Disiplinli ve çalışkan bir öğrenci olması ile anılmış, özellikle müzik, resim matematik ve Fransızca derslerinde çok başarılı olmuştur. Mehmet Fahrettin Kırzıoğu “Kazım Karabekir” adlı eserinde Kuleli Askerî Lisesi’ni birincilikle tamamlayan Karabekir için;

İyi keman çalan, beste denemeleri yapan, Fransızca konuşabilen ve okuyan, yağlıboya resim de yapan, öğrenmeye aşırı merakı olan, serbeste kaçan manzumeler yazan, içki ve kötü alışkanlıkları olmayan, çok terbiyeli bir gençtir (Kırzıoğlu, 1991: 9).

ifadelerini kullanır. 1902’de Harp Okulunu da birincilikle bitiren Kazım Karabekir, Harp Akademisi’ne girmiş, Mustafa Kemal ile de burada tanışmıştır (Kaplan, 1994: 88). 1903 yılından 1905 yılına kadar bu okulda eğitim ve öğretimini tamamlayan Karabekir, bu okulu da birincilikle tamamladığında rütbesi yüzbaşıdır. Başarılarından dolayı altın maarif madalyası ile ödüllendirilmiştir (Taşkıran, 1999: 14).

Karabekir öğrenim hayatı boyunca Kazım Zeyrek olarak anılmıştır. O tarihlerde soyadı kanunu henüz olmadığı için okullara kaydedilen öğrenciler oturdukları yerlerin adları ile çağrıldığından Karabekir’de oturduğu semtten dolayı Kazım Zeyrek olarak anılmıştır (Taşkıran, 1999: 14). İlk askerlik görevine Manastır’da başlamış, Manastır mıntıkası Kurmay Başkanlığı görevini yerine getirmiştir. Burada tanıştığı Enver Paşa ile daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti adını alacak Manastır Cemiyetini kurmuştur. İstanbul’a geldikten sonra da İttihat Terakki Cemiyeti’nin İstanbul teşkilatının kurulmasında görev almıştır (Karabekir, 1982: 552). Karabekir, 31 Mart Olayını bastıran Hareket Ordusu içinde de görev almıştır. Balkan Savaşlarında Edirne savunmasında binbaşı rütbesi ile bulunmuş, Alman güdümlü politikalara karşı olması ve 1. Dünya Savaşına girilmemesi ya da geç girilmesi hususundaki görüşleriyle de Mustafa Kemal’e daha yakın bir konumda bulunmuştur. Çanakkale, Irak ve Kafkasya cephelerinde görev almış, 1918 yılında (Mirliva) Tuğgeneral olmuştur (Aybars, 2014: 164). Dürüst, vatansever, muhafazakâr bir insan olan Kazım Karabekir, 15. Kolordu komutanı olarak kurtuluş mücadelesinin önemli bir ismi olurken eğitimle de ilgilenmiş, bu konudaki görüşlerini pek çok yazısında kaleme almıştır. Karabekir’e göre, huzuru, mutluluğu ve refahı yakalayabilmenin yolu gençlik için, tahsil ve terbiye; halk için, bilgi ve terbiyedir (Karabekir, 2015; 42).

Karabekir’e göre, toplumun aydınlatılması, cehaletle mücadele edilmesi ancak eğitim ile bilgi ile sağlanacaktır. Bu çalışmada, Kazım Karabekir’in askeri kişiliğinin yanında eğitime verdiği önem ve eğitimciliği üzerinde de durulmuştur.

Millî Mücadelede Kazım Karabekir Paşa

30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra güçlü devletler Türkiye’nin geleceği üzerine tartışmaya devam ederken, Türk milleti kendi geleceğini belirlemek amacıyla Mustafa Kemal önderliğinde Millî Mücadeleyi başlatmıştı. Doğu Anadolu’da yaşayan Türk halkı da üzerinde yaşadığı toprakları savunmak amacıyla teşkilatlanmaya başlamıştı. Bölgedeki siyasi gelişmeleri yakından takip eden 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, İngiliz desteğini alan Ermenilerin nüfuslarını artırmaya çalıştıklarını ve bölgede idarenin Ermenilere verildiğini bildirmişti. İngilizlerin bölgedeki Ermenileri desteklemelerindeki amacı, mütareke şartlarını çiğnemeden Doğu Anadolu ve Kafkasları kendi nüfuz alanlarına dahil etmekti. Kimi İngiliz subayları Ermeni gönüllü alaylarının başına geçerek, Van, Bitlis, Erzurum, Kars ve Nahcivan’da saldırılar düzenliyorlardı. Ermeni saldırılarından kaçan kişilerin yardım istekleri bölgede mevcut durumu korumaya çalışan 15.Kolorduyu ve Kazım Karabekir Paşa’yı zor durumda bırakıyordu. Kazım Karabekir halkın Ermenistan tehdidi altında doruğa ulaşmış bağımsızlık duygularını besleyerek bölgeyi çok iyi yönetmiş bir komutan olarak da halkın sevgisini kazanmıştı. Kazım Karabekir komutasındaki Türk ordusu pek çok cephede saldırıya geçmiş, 1920 Eylülü’nde Sarıkamış’ı, 30 Ekim’de Kars’ı, 7 Kasım’da da Gümrü’yü geri almıştı (Yalçın, Akbıyık, Akbulut, Balcıoğlu, Köstüklü, Süslü, Turan, Eraslan, Tural, 2004: 222-223). Kazım Karabekir, “İstiklal Harbimiz” adlı eserinde Gümrü’nün teslim alınması sonrasını şöyle anlatır;

 Mütareke şartı olarak Ankara’nın istediği biner mermisiyle 2000 tüfek, 3 batarya seri ateşli koşulu dağ topu, yine koşulu 40 makineli tüfengi, Ermenilerden alarak, şark cephesinin ilk zafer hediyesi olarak garp cephemize yola çıkardım. 27 Teşrinisani’de, Gümrü’de reisliğim altında Ermeni Hristiyan heyeti ile Gümrü Muahedesi müzakereye başladık. 27 Teşrinde Ermeni heyetine Sevr Muahedesindeki imzalarını geri aldırdık. Bu günü, bu meş’um muahedenin yırtıldığı gün olarak tes’id ettik. Ve Ankara’ya müjdeledim. 3 Kanunıevvel’de Gümrü Muahedesini imzaladık (Karabekir, 2008: 1001).

Gümrü Antlaşması, Ulusal hükümetin yaptığı ilk antlaşma idi. Bu antlaşma ile, düşmanlarımızın hayallerinde ta Harşit Vadisine kadar uzanan Türk ülkelerini kendisine bağlamış oldukları Ermenistan, Osmanlı Devleti’nin 1877 seferiyle kaybetmiş olduğu yerleri, bize, Milli Hükümet’e terk ederek aradan çıkarılmıştır. Doğudaki durumlarda önemli değişiklikler olması yüzünden, bu antlaşma yerine daha sonra yapılan 16 Mart tarihli Moskova ve 13 Kasım 1921 tarihli Kars Antlaşmaları geçerli olmuştur. Sevr Antlaşması ile Ermenilere bırakılan Doğu illeri ve 1878 Berlin Antlaşmasıyla Rusya’ya bırakılan Kars ve dolayları da Türkiye’ye bırakılmıştır. Aynı zamanda Ermeni Hükümeti ’de Sevr Anlaşmasının geçersizliğini bu antlaşma ile kabul etmiştir (Atatürk, 2005; 351 -352). Gümrü Antlaşması ile Millî Mücadelenin Doğu cephesi başarı ile kapanmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin de saygınlığı artmıştır (Yalçın, Akbıyık vd, 2004: 223).  Kazım Karabekir Paşa, antlaşmadan sonra Gürcülerin elinde bulunan yerleri almak için hazırlıklara başlamıştır. 21 Şubat 1921’de Türk birlikleri kısa sürede Ardahan’ı ele geçirmiş ve yurdun Gürcü işgalinden kurtulmasını sağlamışlardır. 16 Mart 1921’de Sovyet Rusya ile imzalanan Moskova Antlaşması ile de Sovyet Rusya’nın Misak – ı Millîyi tanıması sağlanmıştır (Karabekir, 2008: 35).

 

Kazım Karabekir’in Eğitimci Yönü ve Eğitim Hakkındaki Görüşleri

Kazım Karabekir doğu cephesindeki askeri başarıları ile tanınmasının yanında doğuda bulunduğu süre boyunca eğitim alanında da çok büyük hizmetlerde bulunmuş bir komutandır. Savaşta yetim kalan çocuklara gerçek bir baba olmuş, 4000 erkek, 2000 kız çocuğu sefaletten kurtarmış ve çocukları vatana faydalı meslek sahibi bireyler haline getirmiştir (Karabekir, 2008: 66). Kazım Karabekir’in küçük yaşlarından itibaren en büyük ideallerinden biri kuracağı bir çocuk kasabasıyla bakımsız ve yoksul çocuklardan bakımlı bir çocuk ordusu oluşturmaktır. Kendisi de bu çocuk ordusuna öğretmenlik yapacaktır. Henüz okul sıralarındayken öğretmenlerine ders öğretiminde yardımcı olan Karabekir, daha sonraları da askere gelen gençlerin talim ve eğitimleriyle ilgilenmiş, bu uğraştan da büyük bir zevk almıştır. Doğu zaferinin başarılmasından sonra Sarıkamış’ta bir çocuklar kasabası oluşturmayı başarmıştır. Paşa, Çocuk Davamız adlı kitabında bu konu ile ilgili şunları söyler;

Hayatımda bana zevk veren hayli başarılarım vardır. En zevklisi binlerce bakımsız çocuğun hayat ve geleceğini kurtarmak olmuştur (Karabekir, 1990: 2-4)

Karabekir, oluşturduğu çocuklar kasabasındaki geniş bir sahnesi olan ve her türlü temsilin yapıldığı ibret salonundan, çocukların pek çok bilgiyi öğrendikleri ve kendilerinin hazırladığı müzeden, müzik mektebinden, açılan çeşitli kurslardan, spor kulübünden, okuma salonundan, sinema ve film kütüphanesinden söz etmiştir. Planlanan kursları açmaya başladıklarında İktisat ve Müdafaa – i Milliye Vekaletlerine şunları yazmıştır;

Memlekette sanat ve makinacılık hayatı uyandırarak ferdi ve tedricen umumi bir menafi-i iktisadiye temin etmek üzere şimdiden teşebbüsat-ı lazimede bulunmak muvafık olacağı düşünülerek civar vilayetler ahalisi için cephe karargahında sinema, fotoğraf, elektrik kursları açılmaktadır. Ancak bütün Anadolu’da hayatı sınaiyeye karşı bir meyil ve istinas hasıl ettirmek ve makinalarla çalışmak hissi uyandırmak için Anadolu’nun muhtelif ve münasip mahallerinde bu gibi kurslar, mektepler açılmak suretiyle iktisadi işlere başlangıç teşkil edeceği mütalaa kılınmakta olduğu maruzdur (Karabekir, 2008: 1179).

Anadolu’nun sanayi ve iktisadi bakımdan güçlenebilmesinin, öncelikle halkı bu alanlarda bilgilendirerek eğitmek gerekliliği üstünde duran Karabekir, açılan kurslarla ve mekteplerle belirlenen amaca ulaşılabileceğini belirtmiştir. Paşa’nın aynı zamanda halk kitaplarının yazdırılıp yayımlanması için Maarif Vekâletine de yazılı olarak ilettiği teklif oldukça önemlidir. Karabekir’in kaleme aldığı teklif metni şöyledir;

Anadolu’nun hemen her köyünde ve hatta kasabasında, bilhassa Şark mıntıkası dahilinde eskiden kalma üstün esreli Battal Gazi, Köroğlu, Aşık Garip kitapları okunmaktadır. Halkın elinden bunları kaldırmak çok zaman için de gayr-i mümkündür. Bu gibi kitapların yazıları arasına aynı vezin ile faydalı satırlar ilavesi pek muvafık olur. Bunların vatan muhabbeti, hissiyat-ı diniye, cengaverlik, binicilik, nişan, güreş, gibi sair idman hususatını, hıfzıssıhha, iktisad gibi şeyleri ve içtimai fena adetlerimizi gidermeye saik şeyler olmasına dikkat olunmalıdır. Bu tarzda ilavelerden sonra aynı nam ve isim ve tarz-ı tab ile birçok nüshaların her taraf neşrini arz ve teklif ederim (Karabekir, 2008: 1178).

İstiklal Savaşında gösterdiği büyük başarılar ve milli mücadeleye yaptığı hizmetleri ile tanınan Kazım Karabekir’in dönemin koşullarına rağmen çocukların eğitimi konusunda gösterdiği hassasiyet özellikle ahlak ve karakter eğitimine büyük özen göstermesi İsmet İnönü tarafından da takdirle karşılanmıştır. İsmet Paşa Karabekir’e gönderdiği bir mektupta;

Kardeşim, senin mekteplerin ve senin şehir evlatlarının menakibini (menkibelerini) işiterek müftehir ve mağrur oluyorum. Fotoğraflar işittiklerimden daha iyi ve daha fevkalade şeyler yaptığını gösteriyor. İçimizde senden daha müsbet ve daha kalıcı ve ebedi iş yapanımız var mıdır? Gürbüz, akıllı ve tahsilli çocuklar atimiz (geleceğimiz) için kuvvetli bir mesnet olacaklar (Karabekir, 1990: 36-37).

ifadelerini kullanmıştır.

Kazım Karabekir’in Eğitim Faaliyetleri

Kazım Karabekir’in eğitim faaliyetlerinde Sarıkamış önemli bir yer tutmaktadır. Burada kurulan Çocukları Himaye Cemiyeti öksüz ve yetim çocukların eğitiminde çok önemli bir adımdır. Kurulan bu cemiyetle pek çok çocuğun geleceğinin aydınlatılması amaçlanmıştır. Cemiyetin himayesinde olacağını belirten Karabekir, dünyanın ilerlemiş ve yükselmiş milletlerinin himayeye muhtaç olan her mevcut için bu gibi cemiyetlere büyük önem verdiğini cemiyetin açılış gününde yaptığı konuşmada ifade etmiştir. (Karabekir, 2010: 1147). Cemiyetin faaliyetleri Sarıkamış’ta Karabekir’in yüksek çabalarıyla çıkarılan Varlık Gazetesi’nde anlatılmıştır. Gazetenin 15. sayısında cemiyetin kuruluşu ile ilgili şu ifadeler kullanılmıştır;

Çocukları Himaye Cemiyeti’nin merkezi Sarıkamış’tır. Tesis merasimi Peygamberimizin doğduğu 12 Rebiü’levvel gecesinin ertesi gününe tesadüf eden 12 Teşrin-i sani cumartesi günü yapılacak ve bugünün pek mübarek olan yeni hatıralarının manevi kıymetiyle de şereflenmiş olacaktır. Her yıl tekrar edecek olan bu musaad gününde aynı zamanda kitap bayramı yapılacak bu bayramda cemiyet azaları rozetler takarak hususi tezahürlerle günü teyit edeceklerdir. Bugünden evvel gelen hafta çocuklar haftası olacaktır. Bu hafta içinde cemiyetin mensupları ve hariçten arzu edenler tarafından çocuklarımıza kitap hediye edilecek, fakir ve kimsesiz çocuklara iane toplanacaktır. Bu muazzez konuyla bu sevimli hafta içinde mektepler, kütüphane, müze gibi erkân müesseseleri ve ezanın ikametgâhları donatılacak ve cemiyet azaları tarafından lüzum görülen tertibat yapılacaktır (Varlık Gazetesi, 1921, Sayı:15).

Gazetenin haberinden de anlaşılacağı üzere, özellikle yoksul ve bilgiden yoksun çocukların eğitimleri için atılan bu önemli adım her yıl hatırlanacaktır. Ayrıca çocuklara bilgi edinmenin yegâne araçları kitaplar hediye edilecektir. Böyle bir uygulamanın ve anlayışın varlığı, atılan adımın da sürekliliğini gösterir. Gazetenin 14. sayısında da Karabekir’in eğitim alanında atacağı önemli ikinci adımdan söz edilmiştir. Bu ikinci önemli adım ana sınıflarının açılacağıdır. Yazıda;

Sarıkamış birkaç haftadan beri memleketin kurtuluşuna doğru ehemmiyetli hareketlerin başlangıç yeri olmuştur. Bu hareketlerden biri “Çocukları Himaye Cemiyeti” nin kuruluşu, ikincisi de “anasınıfları” nın açılmasıdır. Kazım Karabekir Paşa bu iki kurumun oluşmasında öncülük etmiş ordu kumandanlığı, diplomatlık alanlarındaki başarılarını şimdi de Sarıkamış’ta açmış olduğu okullarla devam ettirmiştir (Varlık Gazetesi, 1921, Sayı:14).

İfadeleri kullanılmıştır. Karabekir’in eğitime küçük yaşlardan başlanması düşüncesi, açılacak ana sınıfları ile hayata geçirilmiştir. Karabekir’e göre, bir çocuğa okulu sevdirmek için ana sınıflarının olması gereklidir. Bu sınıflarda eğitim hayatına başlayan çocuklar iyi bir tahsil ve terbiye ile ilköğretim sınıflarına daha iyi hazırlanacaklardır. O halde anaokulların amacı çocuklara okulu sevdirmek ve ilkokul sınıflarına hazırlamaktır (Köstüklü, 2004; 38, 39, 40). Ana sınıflarının ilk açılış gününde öğrencilere ilk dersi veren Karabekir, çocukların özellikle el becerilerinin arttırılması için hazırlanan farklı eğitim etkinliklerini çocuklarla birlikte yapmıştır. Kâğıt kesmiş, ağaç yontmuş, resim çizmiş, çamurdan şekiller yapmış, çocuklarla vakit geçirmiştir. Karabekir’e göre, ders program saatlerinin çocukların kabiliyetlerine göre severek yapacakları şekilde düzenlenmesi gereklidir. Her okula bir piyano konmalı, her gün oyunlar oynanmalı, türküler söylenmelidir (Karabekir, 2010: 1149). Karabekir’in kurduğu okullarda Tarih, Coğrafya, Hesap, Cebir, Hendese, Hayvanat, Resim, Din Dersi, Musiki, Güzel Yazı ve Beden Terbiyesi gibi derslerin yanında tiyatro gibi sosyal faaliyetlere de yer verilmiştir. Tiyatronun yanında müziğe de yer verilmiş, okul öğrencilerinden oluşturulan bando mızıka takımı ile keman, flüt ve piyanodan oluşan bir orkestra dahi kurulmuştur (Köstüklü, 2004, s. 150-151). Kız çocuklarının eğitimine ayrıca çok önem veren Karabekir, bu konuyla ilgili düşüncelerini de şöyle ifade etmiştir;

Behemehâl kızların yemek pişirmesi ve sebzelerin gerek gıda havaları ve gerek kimyasal özellikleri bir konferans tarzında öğrenmesi bugün artık her yerde usul olmuş bir şeydir. Mekteplerde makinalar, dikiş makinaları, örgü makinaları, hatta kıra yakın mekteplerde yağ, peynir makinalarını öğretmek lazımdır. Ev ihtiyacına ait makine hayatı behemehâl mekteplerde kendini göstermelidir. Bir kız medeni bir mutfağın halini, şeklini ve onun idaresini de ancak bizde mektepte öğrenecektir. Bütün ileri âlemde mutfağa bakınız, orası bir eczahane zannedersiniz, o kadar bir intizam vardır. Hâlbuki bizde, bilhassa mekteplerden yetişen kızlarımızın hâkim olduğu mutfaklar çok kötü bir vaziyettedir. Sonra dokumacılık behemehâl kız mekteplerinde ve kız sanayi mekteplerinde yer tutmalıdır (Karabekir, 2001, s. 351).

 

SONUÇ YERİNE

Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyet dönemine gelene kadar ki tarihsel süreçte eğitim konusundaki aşamalarına baktığımızda eğitim alanında ilk yenilik hareketlerinin XVIII. yüzyılın son çeyreğinden itibaren başladığını görebiliriz. Bu süreç 1839’da Tanzimat’ın ilanına kadar devam eder. Bu dönemde özellikle ordunun asker ihtiyacının karşılanması amaçlanmıştır. Açılan okullarda bu amaca yönelik olarak subay yetiştirmek, askeri konularda eğitimli teknik elemanlar yetiştirmek önceliklidir. Ayrıca Avrupa’ya ilk defa öğrenci gönderilmesi, okullarda yabancı öğretmenlere görevler verilmesi ve okutulan derslere Batı dillerinin de eklenmesi yine bu dönem eğitim anlayışının özellikleri arasında sayılmaktadır. I. Meşrutiyet dönemine kadar ki süreçte (1839 – 1876) çağdaş okullar kurma çabası içinde olunmuş, mesleki ve teknik eğitimin temelleri atılmıştır. Yine bu süreçte ilk defa öğretmen yetiştiren okullar açılmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanına kadar geçen sürede okul sayılarında artışlar olmuş fakat okulların niteliği konusunda önemli adımlar atılamadığı gibi kimi dersler de programlardan çıkarılmıştır. I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar ki süreçte dönemin siyasi ve askeri durumu, özellikle askeri anlamdaki çalkantılı dönem milli eğitim konusuna ağırlık verilmesi sonucunu doğurmuştur. Dönemin eğitim ile ilgili genel düşüncesi de imparatorluğun yıkılışı ancak eğitim sayesinde engellenebilirdir. Bu dönem içerisinde özellikle okul öncesi eğitimine odaklanılmış ve okul öncesi eğitim ile ilgili önemli adımlar atılmıştır. Eğitim konusunda gösterilen çabalar bu dönemde de niteliğin artırılması yönünde yeterli olmamıştır. Bu durum üzerinde elbette Başkan Savaşlarının ve I. Dünya Savaşı’nın etkisi büyüktür.

20.yüzyılın başlarına gelindiğinde yaklaşık altı yüz yılı aşkın bir süre siyasi varlığını sürdüren cihan imparatorluğu Osmanlı’nın siyasi, askeri ve ekonomik durumu hiç açıcı değildir. Bu noktaya gelinmesinde siyasi otorite boşluklarının, ekonomik gücün zayıflamasıyla karşı karşıya kalınan isyan hareketlerinin etkisi büyüktür. İmparatorluğun son dönem karışıkları her alanda devam ederken, eğitim öğretim faaliyetleri de mevcut siyasi durumun etkisiyle tam anlamıyla bir çöküş dönemini yaşamaktadır. Ulusal bağımsızlık mücadelesi döneminde eğitim konusunda da önemli aksaklıklar yaşanmıştır. Ancak şunu da söylemek gerekir ki eğitim bu dönemde milli mücadeleye önemli katkılarda da bulunmuştur. 1920’de Maarif Vekilliği’nin kurulması, eğitimin milli bir sisteme göre ele alınması bu katkılardan biri olarak kabul edilebilir. Bir diğer önemli gelişme savaş ortamında dahi eğitim ile ilgili sorunların ele alınıp değerlendirildiği Maarif Kongresi’nin yapılmasıdır. Mustafa Kemal’in kongrenin açılışında yaptığı konuşmada eğitim örgütünün en verimli şekilde çalıştırılacağını özellikle belirtmesi yeni kurulan Türkiye Devleti’nin eğitim programlarının büyük bir dikkat ve titizlikle hazırlanacağının önemli göstergeleridir.

İçinde bulunulan olumsuz koşullara rağmen eğitimle yakından ilgilenen, Millî mücadelenin önemli komutanlarından Kazım Karabekir, Anadolu’nun bu durumunun başlıca nedenlerinden biri olarak eğitimsizliği görmektedir. Okulsuz ve eğitimsiz gençlerin Anadolu’nun pek çok yerinde bulunduğunu vurgulayan Karabekir, kalkınmanın ve gelişmenin eğitimde yapılacak yeni düzenlemelerle gerçekleşebileceğini söylemiştir. Toplumsal kalkınmanın sağlanabilmesi için halka önderlik etmek, halkla bütünleşmek aydınların temel sorumluluklarından biridir düşüncesi de Karabekir’in eğitime verdiği önemi ifade etmektedir. Kazım Karabekir, ülkenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek nitelikte, milli bir eğitim anlayışına sahiptir. Çocukların eğitiminde milli ve manevi değerlere yer verilmeli, çocukların eğitiminde ahlaki öğelere önem verilmelidir. Eğitim öğretimin en temel amaçlarından biri en temel toplumsal değerleri çocuklara kazandırabilmektir. Bu değerlerin kazandırılmasıyla çocuklarda ortak duygu ve düşüncelerin yaratılması en temel amaçlardan biridir. Dönemin siyasi ve askeri koşulları da dikkate alındığında Karabekir’in eğitim anlayışı genç kuşağın ihtiyaçları doğrultusunda, sadece teorik olarak değil pratik olarak da yaşamlarına uyarlayabilecekleri bir eğitim olarak görülmektedir. Bu anlayış içerinde dönemin çağdaş ülkelerinde uygulanan eğitim sistemlerinin incelenmesi de vardır. Çağdaş ülkelerde uygulanan eğitim sistemlerinin Türk toplum ve kültür yapısına uyan kısımları da alınmıştır. Karabekir özellikle halk eğitimine ve çocuk eğitimine önem vermiştir.  Küçük yaştaki çocukların eğitimi için anaokulları açmış, dönemin ekonomik koşullarını göz önünde bulundurarak halkın meslek sahibi olabilmesini amaçlayan meslek okulları açmıştır.

Sonuç olarak, Doğu cephesi komutanı Kazım Karabekir sadece askeri kişiliğiyle değil, eğitimci yönüyle de ele alınıp incelenmesi gereken önemli bir isimdir. Siyasi ve askeri karışıklıkların yoğun olarak yaşandığı bir dönemde verilen bağımsızlık mücadelesi içinde dahi çok küçük yaşlardan başlayarak genç neslin yetiştirilmesinde, halkın eğitilmesinde ve meslek sahibi olmasında, Türk kültürü esaslarına bağlı kalarak hizmet etmiş, eğitime gönül vermiş vatansever bir askerdir. Kazım Karabekir ismi sadece bir asker olarak ifade edilmemeli bu önemli ismin eğitimciliği de yazılmalı ve anlatılmalıdır.

 

Kaynakça

Atatürk, G.M.K. (2005). Nutuk, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul.

Aybars, E. (2014). Bir Uygarlık Örneği: Türk Devrimi, Zeus Yayınları, 1. Basım, İzmir.

Aybars, E. (2008). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi- 1 (Kuruluş), Zeus Yayınları, 4. Basım, İzmir

Ertuğrul, E. İlter (2011). 1923 – 2008 Cumhuriyet Tarihi, ODTÜ Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara.

Kaplan, L. (1994). Kazım Karabekir Paşa, Kurtuluş Savaşına Yön Verenler, Atatürk İlke ve İnkılapları Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayını, Gazi Üniversitesi, Ankara.

Karabekir, K. (1982). İttihat ve Terakki Cemiyeti (1986 – 1909), Türdav Ofset Tesisleri, İstanbul.

Karabekir, K. (1990). Çocuk Davamız, Anadolu Matbaacılık, İstanbul.

Karabekir, K. (2001). İktisat Esaslarımız- Hatıra ve Zabıtlarıyla 1923 İzmir İktisat Kongresi, Yayına haz.; Orhan Hülagü – Ömer Hakan Özalp, Emre Yayınları, İstanbul.

Karabekir, K. (2008). İnsan ve Asker, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul

Karabekir, K. (2010). İstiklal Harbimiz. 2.cilt, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Karabekir, K. (2015). Çocuk Davamız, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Köstüklü, N. (2004). Kazım Karabekir ve Eğitim, Çizgi Kitabevi, Konya.

Taşkıran, C. (1999). Millî Mücadele’de Kazım Karabekir Paşa, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara.

Varlık Gazetesi, 1921, Sayı:14.

Varlık Gazetesi, 10 Teşrin-i Sani 1921, Sayı:15.

Yalçın D., Akbıyık Y., Akbulut D.A., Balcıoğlu M., Köstüklü N., Süslü A, Turan R, Eraslan C, Tural M.A, (2004). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara.

 

 

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR