George Friedman, Amerika’nın önde gelen Think Tank kuruluşlarından -gölge CIA olarak da adlandırılan- Stratfor’un kurucusudur. Holokost’tan sağ kurtulan bir Yahudi anne ve babadan Macaristan’ın Budapeşte şehrinde dünyaya gelmiştir. Dünya jeopolitiğinde önde gelen analistlerden biridir.
George Friedman ve Jeopolitik Görüşü
Friedman’ın eserleri, dünya jeopolitiğini realist perspektifte ele almakta ve Amerika için önerilerde bulunmaktadır. Örneğin, en temel olarak Gelecek 100 Yıl adlı kitabında ABD’nin uygulaması gereken politikayı “ABD’ye meydan okuyabilecek kadar güçlenen ülkelerin veya koalisyonların, en güçlü rakibini destekleyerek, doğrudan bir savaştan uzak durması” şeklinde açıklamaktadır. Analizlerinde reel politiğe sadık kalan G. Friedman; gelecek söz konusu olduğundaysa ütopik tahminlerde bulunabilmektedir. Bu durumu, eserinde “gerçekçi ol, imkansızı bekle” sloganı ile açıklamaktadır.
Gelecek 100 Yıl: Kitap İçeriği
George Friedman’ın “Gelecek 100 Yıl” adlı kitabı şu 13 bölümden oluşmaktadır:
1. Amerikan Çağının Şafağı
2. Deprem: ABD – Cihat Taraftarları Savaşı
3. Nüfus, Bilgisayar ve Kültür Savaşları
4. Yeni Fay Hatları
5. Çin 2020: Kağıt Kaplan
6. Rusya 2020: Yeniden Uyum
7. Amerikan Gücü ve 2030 Krizi
8. Yeni Bir Dünya Ortaya Çıkıyor
9. 2040’lar: Savaşın Başlangıcı
10. Savaş Hazırlıkları
11. Dünya Savaşı: Bir Senaryo
12. 2060’lar: Altın On Yıl
13. 2080: ABD, Meksika ve Dünyanın Stratejik Merkezi için Mücadele.
“Gelecek 100 Yıl”ın Pegasus Yayınları tarafından çevirisi yapılan Türkçe baskısına ait tanıtım yazısında yer alan ve öne çıkan başlıklar şöyledir:
2020: Rusya çökecek. Türkiye en büyük 10’uncu ekonomi olacak. Çin büyük bir kriz yaşayarak dağılacak.
2030: Dünya ABD kaynaklı büyük ekonomik krizle yeniden sarsılacak
2040: Türkiye; Ortadoğu, Orta Asya ve Balkanları hakimiyeti altına alarak dev bir ülke olacak. Bölgesinde askeri müdahaleler yapacak. ABD-TÜRKİYE arasındaki gerilim artacak
2050: Türkiye, ABD, Polonya ve Japonya arasında 3. Dünya Savaşı çıkacak. 50.000 kişi ölecek.
2060: Enerji Devrimi Gerçekleşecek.
2080: Petrol rezervleri bitecek, yerine uzay temelli enerjiler dünyada kullanılmaya başlayacak.
2100: Meksika ABD’ye savaş açacak.
Kitapta Türkiye ve Avrupa hakkında dikkat çeken bazı öngörüler şunlardır: NATO bitecek. Avrupa Birliği bitecek. Avrupa’daki Almanya Fransa ittifakı çökecek. Polonya öne çıkan güç olacak. Türkiye; Ortadoğu, Orta Asya ve Balkanları hakimiyeti altına alarak dev bir ülke olacak. Başkent Ankara’dan İstanbul’a taşınacak. Karadeniz ve Akdeniz artık bir Türk gölü haline gelecek. Dünyadaki herkes Türkçe, Japonca, Polonya ve Meksika dillerini öğrenecek.
Kitabın Olumlu-Olumsuz Yönleri
Kitapla ilgili olumlu yönler:
– Jeopolitik kavramı iyi tanımlanmış, kitap içeriğine iyi uyarlanmış, akıcı bir kitaptır.
– Kitapta 70’ten fazla devletin birbirleriyle dost-düşman olma nedenleri ele alınmıştır.
– Grafiklerin ve haritaların iyi ve etkili kullanımı gerçekleştirilmiştir.
– Yazar, geleceği nasıl tahmin ettiğine dair metodunu aktarmıştır.
– Kitapta pek çok etkileyici gerçek, bilgi ve farklı eğilimler ele alınmıştır.
– Kitap, hangi ülke ve koalisyonların direneceğine ve ABD’nin direnişlerine nasıl tepki vereceğine odaklanmaktadır.
– Günümüzde dünyanın beş yeni potansiyel güç bölgesi ve fay hatları olarak kabul edilebilecek bölgeler incelenmektedir.
– Özellikle Çin ve Rusya üzerine, benzersiz, ilginç ve çok tartışmalı tahminler bulunmaktadır.
– Potansiyel yeni ve eski güçlerin yükselişine dair bir inceleme (Türkiye, Polonya ve Japonya) ele alınmıştır.
Kitapla ilgili belirgin olumsuz yönler:
– Kitapta bir bibliyografya, kaynak, kitap önerisi yoktur.
– Türkiye’de bir dönemde yoğun bir şekilde gündemde kalması nedeniyle, Amerika’nın görmek istediği ve Türkiye’ye biçtiği rolün anlatıldığına dair eleştiriler yapılmıştır.
George Friedman – Gelecek 100 Yıl (Kitap Özeti)
Dünya 20 Yıllık Periyotlarla Değişiyor
Friedman, 20. yüzyılı 20 yıllık dilimler halinde özetleyerek kitabına başlamaktadır. 1900, 1920, 1940 gibi belirli periyotlarla tarihe bakılmasını istemektedir. Friedman’a göre tarih 20 yıllık periyotlarla dünya değişmektedir. 1960’larda Amerika egemenliği, 1980’lerde Sovyet tehdidinin yükselişi 2000’lerde yeniden küresel Amerika hegemonyası bu periyodik değişimlere örnek olarak gösterilmektedir.
20. Yüzyılda Amerika’nın Egemen Güç Olma Nedeni
Friedman, ABD’yi, rakipsiz ekonomik, askeri ve politik gücü nedeniyle yirmi birinci yüzyılın baskın gücü olarak nitelendirmektedir. Süper güç olmasını; deniz gücündeki hızlı yükselişi ve jeopolitik konumuna bağlamaktadır. Yani Amerika’nın bugün süper güç olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi: “Hem Atlantik hem de Pasifik ticaretini kontrol etmesine izin veren aşırı deniz gücü ve kendisini diğer dünyadan ayıran stratejik konumudur.”
Ancak teknolojik gelişim ivmesinin hızlı yükselişi nedeniyle her an alternatif bir güç ortaya çıkabileceği uyarısında bulunmaktadır ve “Amerika, her ne kadar görünüşte ezici olsa da, Amerikan donanma egemenliği, askeri teknolojideki aşırı hızlandırıcı torpidolar, insansız hava araçları ve ileri düzeydeki seyir füzeleri gibi yeni gelişmelerle karşı karşıya gelecektir.” şeklinde not düşmektedir.
Amerika Muhtemel Rakip Koalisyonları Bozma Prensibini Uygulayacak
Reel politiğin birincil kuralını iyi işlenmiş bir şekilde aktaran G. Friedman; “Amerika Birleşik Devletleri’nin herhangi bir savaş yapması ve bu savaşı kazanması gerekmiyor. Sadece muhtemel rakip ittifakları bozmak zorundadır, böylece diğer taraf Amerika’ya meydan okumak için yeterli güç oluşturamaz.” demekte ve eklemektedir: “Yirmi birinci yüzyıl, Amerika’nın kendisi dışı dünyada gerçekleşen çekişmelerde zayıf tarafı desteklemesiyle sürecektir.” Zira Friedman’a göre “Jeopolitik sorunlara kalıcı çözümler yoktur.”
Çin’in Yeni Dünya Gücü Olması Olası Değil
Jeopolitik uzmanlarının yaygın söyleminin aksine, Çin’in alternatif süper güç olma idealinden oldukça uzak olduğunu öne süren Friedman; bu görüşünü Çin’in büyük bir deniz gücü olmamasına bağlamaktadır ve “Çin yüzyıllardır büyük bir deniz gücü değildir. Bir donanma inşa etmek de, sadece gemi inşa etmek demek değildir. Aynı zamanda iyi eğitimli ve tecrübeli denizci bir kadro yetiştirmeyi gerektirir. Bunun için uzun zaman ve tecrübe gereklidir.” demektedir.
G. Friedman’a göre Çin kara sınırları açısından izole bir bölgedir, deniz sınırlarında da Amerikan donanmaları ve müttefikleri yer aldığı sürece Çin’in etki alanını genişletebilmesi olası değildir. Çin’in jeopolitik konumu hakkında, “Çin’in haritasını yakından incelediğinizde, gerçekten çok yalıtılmış bir ülke olduğunu görüyorsunuz. Kuzeyde Sibirya, güneydeki Himalayalar ve ormanlar ile birlikte nüfusun ülkenin doğu kesiminde yoğunlukta olması sebebiyle Çin kolay kolay etki alanını arttıramaz.” şeklinde görüşünü açıklamaktadır.
Çin’in etki alanını saldırgan biçimde arttırmak istemesi durumunda, istikrarsızlıkla karşı karşıya kalabileceğini dile getiren G. Friedman, “Çin için endişelenmemek için daha derin bir neden var. Çin jeopolitik olarak istikrarsız. Sınırlarını dış dünyaya açtığı zaman, kıyı bölgesi müreffeh olur, fakat iç kısımdaki Çinlilerin büyük çoğunluğu fakir kalır. Bu gerilim, çatışma ve istikrarsızlığa yol açar.” diyerek Çin’in potansiyel süper güç olmak için gereken sosyoekonomik yapıya sahip olmadığını ifade etmektedir.
Türkiye Potansiyel Güçtür
Geçtiğimiz bin yıl boyunca, büyük bir İslam imparatorluğu ortaya çıktığında, daima Türkler tarafından kurulduğunu ve Türklerin egemen olduğunu hatırlatan G. Friedman, “Osmanlılar, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda yerini modern Türkiye’ye bıraktı. Balkanlar, Kafkaslar ve Arap dünyası istikrarsız bir durumdayken Türkiye, kaosun ortasında istikrarlı bir devlettir.” diyerek Türkiye’nin gücü arttıkça -ve ekonomisiyle ordusu halihazırda bölgedeki en güçlü devlet halindeyken- Türk etki alanının da artacağını öngörmektedir.
Ayrıca kitapta Türkiye’nin Türk Dünyası ve Turan coğrafyası üzerindeki etki alanını genişletme noktasında şu ifadeleri kullanmaktadır: “Rusya’nın çökmesinin ardından Müslüman Türkiye, Müslüman Kazakistanı etkileyecek, Türk gücünü Orta Asya‘ya yayacak. Karadeniz bir Türk gölü haline gelecek, Kırım ve Odesa, Türkiye ile ticaretini artıracak bu bölgede yoğun Türk yatırımları olacak.”
Uzay Tabanlı Teknolojiler Öne Çıkacak
Amerika ve diğer güçler arasında yüksek teknolojili ama çok düşük bir yaralama ve ölüm oranına sahip olan bir dizi savaş yaşanacağı uyarısında bulunan G. Friedman, “Uzay-tabanlı elektrik üretimi için savaştan önce geliştirilen, mikrodalga radyasyonunun yeryüzüne ışınlanması gibi bazı projeler uygulamaya konacaktır.” diyerek, devletler arasındaki enerji kaynakları üzerinde gerçekleşen hakimiyet savaşlarının, uzaya doğru kayabileceğine dikkat çekmektedir.
Nüfus Artışı Duracak; Gelişmiş Ülkeler Mültecileri Ülkelerine Çekmek İsteyecek
G. Friedman’a göre 18. yüzyıldan sonra görülen iki yüzyıllık hızlı bir dünya nüfus artışı sonrasında, 2050’den sonra dünya nüfus artış ivmesi azalacaktır. 21. yüzyılın sonlarında ise, nüfusun azalmaya başlayacağını söyleyen G. Friedman; gelişmiş sanayi ülkelerinin sahip olduğu genç nüfuslarının da hızla azalacağını belirterek, “Gelişmiş ülkeler, göçmenlerin gelmesi için teşvikler yapacak, iş gücü yetersizliği nedeniyle daha basit görevleri otomatikleştirecek şekilde genetik ve robotik konusunda daha fazla ürün geliştirmeleri yapılacaktır.” demektedir.