Kitabın adı: Ahlaksız Büyüme
Yazar: İbrahim Semih AKÇOMAK
Yayınevi: Efil Yayınları/2. Baskı
Yıl: 2018
Birinci Bölüm: Ahlaksız Büyüme
Demokratik kurumların ve hukukun üstünlüğü kavramının uzun dönem ekonomik büyüme ile ilişkilendirildiği oldukça gelişmiş iktisat yazımı vardır. Hukuk kurumu, ekonomik beklentileri, davranışları etkileyerek ve insanlar arasındaki genel güven duygusu besleyerek, ekonomik sistemin daha sağlıklı çalışmasını sağlayabilir. Türkiye’de reform adı altında devamlı değişik yasalar, kurumlar için kaygan bir zemin oluşturmaktadır. Bu kaygan zemin, kurumların bağlayıcılığını tehdit ederek uzun dönem büyümeye engel olan ahlaksız büyüme ortamı yaratmaktadır. İktisatçılar ekonomik büyümeyi gayrisafi yurtiçi hasıladaki artış olarak nitelendirirken bu tanımın yetersiz olduğunu görmekteyiz. Ekonomik büyüme kavramı sosyolojik, ekonomik, psikolojik ve kurumları açısından değerlendirilmektedir.
Ahlaksız Büyümenin Pratiği
Bindiğiniz taksinin fazladan para almak için farklı güzergâh izlemesi, ya da gündüz olduğunu bildiği halde bilerek gece tarifesi uygulaması, ya da şoförün verdiğiniz 50 TL’yi el çabukluğuyla 5 TL ile değiştirmesi;
Elektronik tartının eksik tartması, ya da semt pazarında kullanılan demir ağırlıkların içini oymak suretiyle eksik tartmak ve küçük haksız kazançlar elde etmek;
Evinizde yapacağınız onarım için anlaştığınız işçinin hiç gelmemesi, nedeni sorulduğunda ise daha fazla para veren başka birine gidildiğinin söylenmesi;
Yapılan bir inşaat işi için kapora ya da peşin para ödenmesinden sonra işçilerin ortadan kaybolması;
Haddinden fazla iş almak, işe başlayıp müşteriyi bağladıktan sonra işin haftalarca bitirilmemesi, kısaca iş aktine uymamak;
Ödediğiniz trafik cezası için yazılan makbuzun birkaç kez kıvrılarak verilmesi,
Çeklerin karşılıksız çıkması
Musluk tamircisinin ya da elektrikçinin evinizdeki basit tamirat karşılığında çok yüksek para teklif etmesi;
Polisin rüşvet istemesi; tapu işlemlerinin neredeyse rüşvetsiz halledilemiyor oluşu.
Verilen örneklerin hepsi aslında ahlaksız büyümenin bir niteliğidir. Ne acıdır ki yukarıda değindiğimiz örnekler Türkiye’de ahlaksızlığın masun tarafı olarak görüyoruz. Kopya çekmek, vergi kaçırmak, yalan söyleyerek çıkar sağlamak gibi ahlaksızlık örnekleri sürekli olarak affedildi için içselleştirmiştir. Diğer bir ifadeyle bu tip davranışlarda bulunduğumuz zaman ne resmiyette cezalandırılıyoruz ne de gayrı resmi olarak tepki görüyoruz. Ahlaksız davranışlar cezalandırılmadığı gibi bu davranışta bulunan kişi ve kurumlar elde ettikleri kısa dönem ödüllendirildiğinde ahlaksızlık meşrulaştırılması da ve bu ahlaksızlığın meşrulaştırdıkça sağlanan çıkar giderek büyümektedir. Ahlaksız büyüme süreci ekonominin yapının işleyişi olan güven duygusunu derinden sarstı. Kişilerin, işletmelerin ve devletin birbirine güvenmediği bir ortam oluşturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde hukuk kurumu ve ekonomik yapı kişilerin güvenilir olduğu ilkesi üzerine kurulmuştur aksi bir durumda hukuksal yapı kuralları çiğnen kişi ya da kuruma cezalandırılır yani hukuk bağlayıcıdır. Türkiye’de ahlaksız büyüme süreçlerinin kendine özgü güven mekanizması yaratmadı karşılıklı çıkarın önemli vurgu yapılmaktadır. Bir diğer ifadeyle Türkiye’deki ekonomik sistem de güven kavramı vardır ancak bunun kaynağı hukuk ve demokratik kurumlar değil karşılıklı çıkardır.
Birinci bölüm özetlemek gerekirse, ahlaksız büyüme süreci kısa dönemli ekonomik fayda sağlasa da uzun dönemde sürdürülemez. Ahlaksız büyüme sürecini yavaşlatacak iki önemli mekanizma bulunmaktadır. Bunlardan ilki; hukukun üstünlüğü ilkesinin tekrar tesis edilmesidir. Son 5-6 yıllık süreçte hukuk sisteminin içine sokuldu işler acısı durumu düşünerek bu hususta orta vadede bile bir gelişme sağlanabileceğini inanmıyorum. Ahlaksız büyüme sürecini sonlandıracak ikinci mekanizma ise eğitimdir. Özellikle temel ve orta dereceli eğitim hukukun üstünlüğüne inanan kurumlara ve yasalara saygılı, ahlaklı bireyler yetiştirmek elzem önemlidir. Toplumsal ve ekonomik yapıyı düzenleyen kurumlarla oynamak tehlikelidir. Eşitlik, enflasyon, işsizlik, küreselleşme ve bölgesel gelişmeler bir yana dursun. Türkiye ekonomisi için en büyük tehdit ahlaksızlığa kilitlenmektir.
İkinci Bölüm: Kurumlar ve Ahlaksız Büyüme
Kurum kavramının farklı ama birbiriyle örtüşen birçok tanımı vardır. Politik, ekonomik ve toplumsal etkileşimleri sınırlayan insan yapısı tasarımları şeklinde tanımlanabilir. Timur Kuran kurum kavramına bireysel davranışları belirleyen ve bunlar tarafından biçimlerden düzenleri sosyal olarak yaratan bir sistem olarak tanımlanmıştır. Her iki tanım da kurumların, insanların etkileşimi sonucu ortaya çıkan ve yine insanların davranışlarına çekidüzen veren bir yapıya sahip olduğunu vurgulamaktadır. Bireylerin davranışlarına sınırlayan ve düzenleyen kurumlar devlet tarafından resmi olarak oluşturulan hukuksal altyapı ve yasalar olabileceği gibi; etkileşimle tarihi süreçte biçimlenen ve resmi olmayan gelenek ve görenekleri de içerebilir. Bu tanıma göre aynı zamanda toplumsal ve siyasal etkileşimle çok uzun dönemde ortaya çıkan demokrasi gibi yönetsel biçimleri kapsamaktadır. Kurumların tam anlamıyla işlevsel ve bağlayıcı olduğu toplumlarda iktisadi denge hep daha üst bir refah seviyesine ulaşacaktır. Özellikle devlet eliyle oluşturulan resmî kurumlar bireylerin davranışını düzenlemekte yetersiz kalmaktadır. Kurumların ve sisteminin henüz tam olarak oluşmadığı ya da bağlayıcı olmadığı toplumlar da ticari hayatı toplumsal kurallar düzenleyebilir. Türkiye ekonomisinde devlet eliyle oluşturulan resmî kurumlar bireylerin davranışlarının frenlemek de yetersiz kalmaktadır.
Türkiye’de resmî kurumların bireylerin ve ekonomik oyuncuların davranışlarının düzenlememesi nedeniyle oluşan ahlaksız büyüme sürecinin uzun dönem büyümeye engel olmasıdır. Ülkeler arasında uzun dönem gelir farklarını belirleyen etmenler vardır. Kimi araştırmacılar coğrafi konum öneminden bahsetmektedir. Coğrafi olarak daha uygun tarım ve yaşam şartlarına sahip bölgeler diğer bölgelere göre daha gelişme potansiyeline sahiptir. Kurumsallaşmış demokratik yapılar hukukun üstünlüğü ve yöneticilerin yetkilerini sınırlandırılmasına yönelik kurumları ile uzun dönem büyüme arasında oldukça sağlam bir ilişki vardır. Özellikle bireylerin haklarını koruma altına alan hukuk kurumu toplumsal hayatın düzenlenmesinde oldukça önemli görevler üstlenmektedir. Resmî kurumlar ve resmi olmayan kurumlar arasındaki ilişkiye bakmak gerekirse, davranış biçimleri güven ve toplumsal kurallar gelenek ve görenekler kadar resmî kurumların bağlayıcılık derecesi ile de açıklanabilir. Hukukun üstünlüğü kavramının tam yerleşmediği toplumlarda bireyler arasında güven duygusu zayıf olabilir.
Kısaca özetlemek gerekirse, hukuk sistemindeki değişim sürecinin yargının etkinliğini olumsuz yönde etkilemesi ve yargının tarafsızlığına olan inancın zayıflaması nedeniyle Türkiye’de hukuk bağlayıcılığını kaybetmiştir. Ahlaksız büyüme sürece hukuk kurumunun bağlayıcı olmadığı ve cezalandırma kurumunun ağır aksak işlediği ortamlarda filizlendi.
Taha Akyol kadar hukuk ve adalet vurgusu yapan bir köşe yazarı daha yoktur. Ocak 2009’dan günümüze kadar yaklaşık 2600 köşe yazısının 320’sinde Taha Akyol hukuk ile ilgili yazmıştır. Hukuk konusunda yazmadı en geniş zaman aralığı Nisan-Haziran 2013 arasında yaklaşık iki buçuk ay; en çok yazdığı yıl ise beklendiği gibi 2014 yılıdır. Konular çeşitli: hukuk devleti; hukukun sistemin işleyişi, yargı bağımsızlığı; yargı tarafsızlığı konularında olmuştur.
Üçüncü Bölüm: Ahlaksız Büyümenin Ekonomik Bileşenleri
Ekonomik sistemin ana yakıtı üretimdir. Sanayinin ve üretimin önemini bir türlü kavrayamadık. Hem istatiksel olarak hem de insanların gözünde hızla sanayileşen Türkiye’nin hala üretimi dönüştürecek bir sanayi politikası yok. Sanayisizleşen Türkiye’de hizmetler ve inşaat sektörü ön plana çıkmaktadır. Faiz rantının yerini arsa rantı aldı; rant yine hizmetler ve inşaat sektörü içinde dönmektedir. Türkiye’de bir girişimcilik ve inovasyon enflasyonu yaşanmaktadır. Erinç Yeldan son dönemdeki büyümeye başka isim vermiştir: borç-güdümlü büyüme denilmiştir. Türkiye’ye giren dış kaynak, inşaat ve hizmetler sektörünü desteklemekte; sadece küçük bir kısmı gerçek anlamda sanayi sektörüne yaratılmadıktadır. Sıcak paraya dayalı büyüyen bir yapının ne kadar kırılgan olabileceğini 2014 yılının başlarından itibaren görmekteyiz.
1. Bireyler ve firmalar ahlaksız büyüme ağına kısa dönem kazançlar nedeniyle dâhil olur.
2. Ekonomik çıkar ağı genişlediği sürece sistem kısa dönem ekonomik büyüme yaratır.
3. Bu kısa dönemli büyüme aslında bir aldanmadır.
4. Ahlaksız bir ve sürecine dahil olan bireyler ve firmalar bu aldanma karşında çıkar ilişkisi nedeniyle sistemin yarattığı olumsuzluklara karşı duramazlar.
5. Dış etmenler karşılıklı çıkar ilişkilerinin zedelenmesi ve sistemin yarattığı olumsuzlukların sürdürülemez hale gelmesi nedeniyle ahlaksız büyüme süreci çökmeye başlar.
6. Demokratik kurumlar, hukukun üstünlüğü ve eğitim sisteminin kaygan bir zemine kurulu olduğu için ahlaksız bir ve sürecini kıracak dinamikler oluşmaz
7. Yeni bir ahlaksız bu yuva sürece filizlenmeye başlar.
Uzun dönem büyüme yapısal dönüşümlerle ulaşılabilir ancak, yapısal dönüşümler kısa dönemde oy getirmediği için ahlaksız büyüme sürecini yöneten hükümetlerce tercih edilmezler. Hatta yapısal dönüşümler kısa dönemde oy kaybına bile neden olabilmektedir. Türkiye uzun dönem büyümeyi yakalayabilmek için iktisadi yapısının daha çok katma değer üretmek üzerine kurgulanmalıdır ancak, böyle bir üretim stratejisi demokratik kurumların ve hukukun işlevsel oldu bir kurumsal yapı ve tutarlı bir eğitim politikasını yanında, uzun dönem büyümeyi amaçlayan bir bilim, teknoloji ve sanayi politikası gerektirmektedir. Türkiye’de böyle bir yapı ne de politika tasarıma anlayışı yoktur. Son 15-20 yılın ekonomik büyümesinin üzerine kuruldu beş kavram var aslında; üretim, bol para, inşaat, istihdam inovasyon ve girişimciliktir. Çoğu, kâğıt üzerinde ve siyasal söylemde kalan politikalar sonucunda üretemedik ama sanayisizleştik; borçla büyüdük, inşaatla mutlu olduk; iş yaratamadık, katma değer üreten yenilikler ortaya koyamadık.