Postmodernizmin’in kelime kökenine bakıldığında basit tanımlamasıyla modernizm sonrası anlamına gelmektedir. Bu tanımlamadan yola çıkacak olursak o zaman Modernizm ve Modernite kavramlarının ne olduğuna ilişkin bir tanımlama yapılması gerekmektedir. Modernizm olgusu Avrupa’da 17. Yüzyılda pozitivizmle beraber akılcılığı ön plana alan bir kavramlar silsilesi olarak tarihsel süreçte kendinden sonraki süreçleri ve Batı dışı tüm toplumları etkisi altına alan bir kavramdır. Modernleşme ise Batı’nın pozitivizmle beraber öncelikle bilimsel alanda oluşturduğu kültün diğer toplumlarca iktibas yoluyla kendi içleminde uygulamaya çalışmalarıdır. Bu nedenle bilimsel alanda kullanılan kavramsal tanımlamada Türk Modernitesi/Modernizmi değil bir Türk Modernleşmesi söz konusudur. Çünkü modernleşme uygulamaları bilindiği üzere Osmanlı’nın son dönemlerinde başlayan bir takım uygulamalar ile sirayet eden bir süreci kapsamaktadır. Pozitivizmde aklın kutsanması yoluyla toplumsal alanı algılama söz konusuyken Postmodernizmde bu yerini içtimai alanda gerçekleşen her türlü eyleme karşı bir şüpheyle yaklaşmaya bırakmıştır. Bilimsel alanda yaygın olan bakış açısı modern bir zihniyetin varlığı iken daha çok felsefi alanda postmodernite ön plana çıkmaktadır. Modernizm ve postmodernizm arasındaki geçişi anlayabilmek adına Gonca Bayraktar Durgun’un Evrenselci Bilim Anlayışına atıf yaptığı makalesinde toplumu, tarihi anlarken ve açıklarken Sosyal Bilimlerdeki oluşturulan bu bilgi birikiminin nasıl bir araya geldiğine ilişkin yorumlamaların hangi perspektifle yazıldığına dair saptamalara ilişkin çıkarsamalar yaparken Post’un halefine karşı bir çizgi çekmektedir. “Her metodoloji kendisiyle beraber epistemolojik ve ontolojik varsayımları da getirdiğinden, keyfi metod seçimi söz konusu olmadığından, olanaklılıklar ve sınıflar baştan belirlenmiş demektir.” (Durgun, 2007:41) Bu anlayış görüldüğü üzere Modernizmin içinde bulunduğu, aklın kutsandığı yani tek bir doğru olduğu ve onun da akıl yoluyla ulaşılabileceği gerçeğinin bir tekrarı niteliğindeyken Durgun’un içinde yer aldığı ve Evrensel Bilim’e karşı getirdiği sorgulamalar ile de Postmodernizm bir anlayışla yaklaşıldığı modelin açık bir örneğidir. Lyotard’ın Postmodern Durum olarak anlatmaya çalıştığı özne kendisini tek doğru olarak gösteren Bilim’in bile aslında bir kuşku içerdiğidir. Yazının başında bilimsel alanın modern bir zihniyetle kendini ortaya koyduğu postmodernizmin ise felsefi bir tutum içerdiğini dile getirirken kast edilen Lyotard’ın da dediği gibi bilimin kendini sebepleriyle “kendini” açıklamaya girişmesidir. Bu durumda devreye kavram üzerine “Hermeneutiğin” doğmasına öncülük etmiştir. Yorumlamanın bu yönü bilimselin de ilerlemesi anlamına geldiği için önceki toplumsal koşula göre “ilerleme” olarak adlandırılmaktadır. Çünkü üzerine düşünülen bir kavramın öyle ya da böyle ilerlemesine izin verilmiştir. Bu izin verme ise Postrmodern sosyal koşullarda oluşan post önekinin anlamını “sonrayı” oluşturmaktadır.
Lyotard’ın Postmodern Durum olarak ortaya koymuş olduğu toplum çözümlemesine genel perspektifle bakacak olursak öncelikle onun öne sürdüğü Bilginin mevcut formunda bir değişiklik yaşandığıdır. Bilgi’nin kendini yeni baştan oluşturması sürecinin bir bakıma toplumlarında kendi içsel dinamiklerini baştan inşa ettikleri bir sürecin içine girmiş olmalarıdır. Bu inşa sürecinde eskinin yerine yenisini ikame sürecinde etkin rol oynayan faktörün Dil olmasına dikkat çeken Lyotard, bilginin yeni inşa sürecinde toplumsal olanın değişiminde, mevcut bilginin yayılmasında, kullanılmasında ve daha birçok alanda kullanılan dilin önemine dikkat çekmiştir. Buna bir örnek vermek gerekirse bugün Türk Dil Kurumu’nun amaçlarından biri de toplumsal alandaki (bilimsel ilerlemenin getirdiği etmenlere) kendi dilince karşılığını üretmektir. Dolayısıyla toplumsal alandaki kullanılan Batı kökenli kavramların dilimize bilimsel bilgiyle giriyor olması postmodern durumun yaratmış olduğu bir anlam karmaşasıdır. Buna bir örnek vermek gerekirse Google’ın kurucuları bu bileşimi oluştururken arama motorunda Her Şey, Resimler, Haberler olarak devam eden bölümde Türkçede Resimler olarak aktarılan kavram aslında Fotoğraf ile Resim arasındaki anlamsal bağın zedelenmesine, bu iki kavramın tek bir kavram olarak kullanılmasına halk arasında fotoğraf yerine her görüntüye resim denmeye başlanmıştır. Bu nedenle Lyotard’ın Postmodern Durum olarak adlandırdığı tasavvurda değişen ve etkilenen ikinci unsur Dil’dir. (İlki Bilginin kendisidir.) Bilimsel alanın kapitalizmle beraber her alana yayılması ve teknolojinin bu konuda bilgiyi taşıyan ve ileten konuma getirmiştir. Lyotard’a (2014:16) göre bilgiye haiz olanın bilgi üzerinde kurduğu hegemonya aslında bilginin de bir metaya dönüşme sürecine tanık olmak anlamına gelmektedir. Buradan hareketle Covid-19 adlı virüs ile birlikte yeni toplumsal düzende EBA TV gibi ilk, orta ve lise öğrenimini sürdürmek amaçlı kurulan eğitim platformları öğrenci için devam zorunluluğu gibi görünen yasal sürecin askıya alınması ve denetlenemiyor oluşu gibi yeni toplumsal dinamikleri beraberinde getirecek olmasıdır. Buradan hareketle bilginin ve bilgiye ulaşma yollarının değişiklik göstermesi içtimai alanda İktidar ve Otorite arasındaki ilişkilerin de değişiklik göstermesine neden olacaktır. “Hobbes şu soruyu sordu: “Korkulacak ortak kudret olmadığında ne çeşit bir hayat olurdu?” (Lukes, 2014:702) İktidar ve Otorite kavramını açıklarken Lukes’ın Hobbes’dan aktarmış olduğu bu soruya ilişkin postmodern toplum yapısının getirmiş olduğu soruyu EBA TV örneğiyle tekrar açıklayacak olursak: Okulda sınıf içi iktidar-otorite yapılanması ile ev içi uzaktan eğitim arasındaki iktidar-otorite arasındaki ilişki farklılık gösterecektir. Bu nedenle Post altındaki Bilim Teknolojilerinin sunmuş olduğu yapılanma toplumsal alandaki birçok sosyal kümede kendini göstermiştir.
Postmodern toplum yapısını analiz ederken Daniel Bell’in postmodern toplum hakkındaki söylediklerine de bakmak gerekmektedir. Bell, sanayi sonrası toplumu beş ana omurgaya ayırmıştır. Tezcan’a (2015:301) göre Bell’in tasavvur ettiği sanayi sonrası toplum yapısında üretimde makineleşmenin getirdiği birey ve üretim aracı bağı yerine bireyler arası bir ilişkisel bağ oluşmuştur. Gündelik hayat içinde Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bahsettiği gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak belirli bir kıstas olmaktan çıkmış, teknolojinin ilerlemesiyle “daha” kelimesi sosyal alana girmiş ve Tezcan’a (2015:301) göre hayat standartları yüksek ve kişisel aktivitelerin zaman ayrılan bir toplum yapısı oluşmuştur. Toplumsal alanda buna en iyi örnek tarihsel süreçte mahalledeki çocukların toplu oyun oynadıkları oyunların artık bireysel oyunlara dönüşmesidir. Önceleri yakan top, istop vb. kültürel etmenlerle oynanan oyunların yerini teknolojinin gelişmesiyle online oyunların veya bireysel gerçekleştirilen oyunların almasıdır. Bu açıdan bakıldığında hayat kalitesinin daha iyi olmasını arzulayan ‘post’ toplumunda genelde kültürün özelde ise mahalle oyun kültürünün (bile) değişmesi söz konudur. “Postmodern dünya, üzerinde medyanın egemen olduğu ve bizi geçmişimizin dışına çıkaran bir dünyadır.” (Tezcan, 2015:43) Postmodern anlayışa ve postmodern toplum yapısı hakkında görüşlere bakıldığında bunlardan biri Jameson’un postmodernizm ve video kuramıdır.
Jameson, toplumsal gelişmelerde yeni aşamalar kaydedilerek, yeni bir evreye girildiğini ve bunun nedenlerinin de kapitalizmin yeni biçimlerinde var olduğunu belirtmektedir. Postmodernizmin kavranması ve açıklanması için kapitalizmin bu gelişmiş aşamasının her türlü yapısal çözümlemelerinin yapılması gerekmektedir. Kapitalizmin bu gelişmiş aşaması kendi döneminin niteliklerine uygun kültürel biçim ve düşünce stillerini yansıtırken bunları evrenselleştirir ve postmodernizm tam da bu nedenlerle evrensel bir söylem alanı haline gelmektedir. (Yılmaz, 2014:137)
Yukarıdaki paragrafta tekrarlandığı gibi postmodernizmin modernizmin dayatmış olduğu evrensel bilgiye karşı gelmesi ve kendi evrenselini yaratması söz konusudur. Toffler’ın sanayi toplumları için bahsettiği söylem ‘bir toplumun olsa olsa daha fazla sanayileşmiş bir toplum’ olabileceği benzetmesinin bir benzerini Yılmaz, Jameson’un postmodern anlayışından bahsederken onu kapitalizmin gelişmiş bir aşaması olarak tanımlamıştır. Bilindiği üzere dünya üzerindeki çekilen ilk reklam saat reklamı ve Türkiye’de ise çekilen ilk reklam Mey Su olarak tanıtılan meyve suyu reklamıdır. Kültürün kapitalizme hizmet ediyor oluşu Yılmaz’a (2014:138) göre kavramın içleminin de ‘meta’ haline gelmesidir. Post endüstriyel toplumda reklamların büyük bir etkiye sahip olması ve bu etkinin de mal ve hizmetler sürecine girerek kapitalizm içinde kullanılmasını ifade etmektedir. Tüm bu toplumsal gelişmeler ve değişimler ise Lyotard’ın bahsettiği post toplumunda gerçekleşmektedir.
KAYNAKÇA
Bottomore, T. & Nisbet, R. Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi:İktidar ve Otorite Çev.: Mete Tunçay & Aydın Uğur, Kırmızı Yay., İstanbul 2014.
Durgun, G. (2007). Siyasi-İdeolojik Bir Bilgi Faaliyeti Olarak Pozitivist ” Evrenselci” Sosyal Bilim Anlayışı. Folklor/Edebiyat Dergisi, 13(49), 31-49.
Lyotard, J. L. Postmodern Durum, Bilgesu Yay., Ankara 2014.
Tezcan, M. Sosyolojiye Giriş, Anı Yay., Ankara 2015.
Yılmaz, B. (2014). “Postmodernizm Bağlamında Fredric Jameson’da Geç Kapitalizmin Kültürel Mantığı ve Video Kuramı.” Sanat ve Tasarım Dergisi 1(14), 131-144.