GİRİŞ
Kayıt dışı ekonomi kavramı devleti, ekonomiyi ve bireyleri her anlamda etkileyen şemsiye bir kavramdır. Bu kavram 25-30 yıldan beri iktisatçıların ve hükümetlerin ilgisini çekmektedir. Ekonomik istikrarsızlık, durgunluk, enflasyon, sosyal güvenlik yükü, işsizlik, sık sık değiştirilen vergi mevzuatları, erken emeklilik, birden fazla işte çalışmanın yasaklanması, hükümet politikaları ve vergi oranlarından kaynaklanan hoşnutsuzluk gibi faktörler kayıt dışı ekonomi, vergi kaçırma ve vergiden kaçınmaya yol açmaktadır.
Kayıt dışı ekonomiyi temelde, devletin bilgisi olmayan kanuni veya kanun dışı faaliyetlerden oluşmaktadır. Yapılan çalışmalar, devletin ekonomi içindeki ağırlığının artmaya başladığı 1970’lerden beri kayıt dışı faaliyetlerde bir artış olduğu gözlenmektedir. Kayıt dışı ekonomi tüm dünya ülkelerinin bir problemidir. Gelişmekte olan ülkeler de kayıt dışı ekonomi yüksek seviyelerde seyrederken gelişmiş ülkelerde bu durum daha düşük seviyelerde seyretmektedir.
Çalışmada ilk olarak kayıt dışı ekonominin tarihçesi açıklanıp tanımlaması yapılmıştır. Ekonomik ve mali, hukuki ve idari, sosyal ve yapısal, siyasi nedenleri ele alınarak kayıt dışı ekonomiye neden olabilecek faktörler açıklanmıştır. Daha sonra kayıt dışı ekonominin dünya üzerindeki görünümü, kayıt dışı ekonominin boyutunun belirlenmesine yardımcı olan yöntemlerden elde edilen veriler ışığında açıklanmaya çalışılmıştır.
1. KAYIT DIŞI EKONOMİNİN TANIMI
Bir ekonomik yapı içerisinde kayıt dışı ve kayıtlı olmak üzere iki sektörlü yapı ekonomistlerin ilgisini ancak 1970’lerin sonuna doğru çekmeye başlamıştır. 1950’lerde ve 1960’larda şehirlere göçün neticesinde çok belirgin bir hale gelen gayri resmi sektör, resmi kurum ve kuruluşlardan ve özellikle sosyal güvenlik sisteminden kopuk bir kesimin varlığının ifadesi olduğundan önce sosyologlar ve antropologlar tarafından inceleme konusu yapılmıştır. Kayıt dışı çalışan emeğe ilişkin “üçüncü dünya” bağlamında ilk tanımlama K. Hart tarafından getirilmiş, fakat asıl akademik yaklaşım Uluslararası İş Örgütü (ILO) tarafından 1972’de geliştirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde kayıt dışılığın boyutları üzerine ilk çalışma ise 1958’de yapılmıştır. İzleyen yıllarda Amerika Gelir İdaresi de kayıt dışılığın boyutlarını tahmin etmeye yönelik çalışmalar yapmış ve kayıt altına alma yönünde Kongreye önerilerde bulunmuştur. Ancak hem ekonomistlerin hem de dünyanın dikkatinin konuya yönelmesi 1970’lerin sonlarına doğru olmuştur. Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye bilimsel ve politik anlamda ilgi, yaklaşık on beş yıllık gecikme ile 1990’ların başında oluşmaya başlamıştır. Fakat geçen süre içinde Türkiye, açığını fazlası ile kapatmıştır (Tütüncü,2013:3).
Kayıt dışı ekonomi çok boyutlu ve değişik faaliyetleri kapsayan oldukça karmaşık bir olgudur. Bir yönüyle, bir iktisadi üretim ve tüketim faaliyetinin başka bir üretim veya tüketim faaliyeti üzerinde olumlu veya olumsuz etkisi olarak tanımlanan dışsallık veya dışsal ekonomi, tarafların bilgi ve amacı dışında gerçekleştiğinden kayıt dışı ekonomi ile özdeşleşebilmekte ve başkaları üzerinde reel etkiler bırakmaktadır. İktisadi kararların bu şekilde etkilenmesinden kayda geçmesi ve bildirilmesi gerektiği halde bildirilmeyenler kayıt dışı ekonomi sınıfında nitelendirilmektedir. Kayıt dışı ekonomi faaliyetlerinden tanımlanamaması, ölçülememesi veya saptanamamasına bağlı parasal bir etkiye sahip olanlar, birer dışsallık kaynağı olmakta ve dışsallık oluşturmaktadır (Çolak, 2012:5-6).
Kayıt dışı ekonomi genel olarak, kamu otoritelerinin denetimi dışında kalan her türlü ekonomik işlem olarak tanımlanmaktadır. Kayıt dışı ekonominin kapsamı içine hem yasalarla yasaklanmış ekonomik faaliyetler, hem de yasalarla yasaklanmadığı halde bilinçli olarak kayıtlara geçirilmeyen, belgelendirilmeyen ekonomik faaliyetler girmektedir (Bozkurt, 2014:43).
Her ülkede farklı şekillerde ortaya çıkan ve farklı niteliklere sahip olan bir ekonomi türüdür. Bu farklılık nedeniyle kayıt dışı kavramı açıklanırken ve sınıflandırmaya tabi tutulurken, birçok farklı kavram kullanılmıştır. Bunlar arasında, “yer altı ekonomisi’’, “gizli ekonomi’’, “ikinci ekonomi’’, “paralel ekonomi’’, “gölge ekonomi’’, “enformel ekonomi’’, “vergi dışı ekonomi’’, ve “illegal ekonomi’’ kavramlarını sıralamak mümkündür (Şölen, 2017:4). Aslında yukarıdaki her bir kavram geniş anlamdaki kayıt dışı ekonomi kavramının alt bileşenlerini oluşturmaktadır.
Ev işleri, özel ders vermek, kullanılmış eşya ve araç alıp satmak, tamirat ve bakım işleri, kaçak çalışmak veya çalıştırmak, kitap, kaset, CD veya bazı sanat ürünlerinin kopyalanması suretiyle alım satımı, tarımsal içerikli üretimin ve ticaretinin kısmen veya tamamen gizlenmesi, hırsızlık, falcılık ve büyücülük, tefecilik, kumar ve bahis oyunları, alkollü içecekler ve uyuşturucu üretimi ile ticareti, fuhuş ve benzeri eğlence ticareti, rüşvet, irtikap, yolsuzluk, silah ticareti ve suç unsuru içeren faaliyetler, yasadışı döviz ticareti, çalışan işçi sayısının düşük gösterilmesi, sağlık ve benzeri profesyonel bazı hizmetlerin gizlenmesi, günlük normal ücretli çalışma harici ikinci bir kayıtsız işte çalışmak, bavul ticareti gibi uluslararası mal ticareti faaliyetleri, kayıt dışı ekonominin alt tanımlamalarına uygun örnekler olarak verilebilmektedir (Çolak, 2012:6).
1.1. Kayıt Dışı Ekonominin Nedenleri
Kayıt dışı ekonomiyi ortaya çıkaran nedenleri ekonomik ve mali, hukuki ve idari, sosyal ve yapısal, siyasal nedenler olarak gruplandırmak mümkündür. Kayıt dışılığın nedenlerinin, birbirleriyle olan bağlantıları açısından bir bütün olarak göz önünde tutulması gerekmektedir. Aşağıda bu nedenlere kısaca değinilmiştir (Işık ve Acar, 2003:119).
1.1.1. Ekonomik ve Mali Nedenler
Ekonomik nedenler, ekonominin gelişmişlik düzeyi, ekonomik istikrarsızlıklar ve kriz, gelir dağılımdaki adaletsizlik ve yoksulluk şeklinde sıralanabilir. Kayıt dışı istihdamın yaygınlaşmasında ise vergi ve sosyal güvenlik yükümlülüklerinin getirdiği yükün yanı sıra emek piyasasının içinde bulunduğu koşulların elverişliliği de önemli bir faktördür.
Mali nedenler daha çok vergisel faktörlerdir. Marjinal vergi oranları, vergi denetimleri, vergi yükü dağılımındaki adalet ve vergi afları gibi unsurların yanı sıra; vergi benzeri yükümlülüklerden olan sosyal güvenlik yükümlülüklerinin getirdiği yük de mali nedenler arasında sayılabilir (Kargı ve Güven, 2017:5).
Gelir dağılımı açısından bakıldığında; gelir dağılımındaki adaletsizlik, düşük gelir grubunun genişliği ve orta gelir grubu üyelerinin nispi olarak azlığı kayıt dışılığın nedenleri arasındadır. İktisadi kriz ve durgunluk dönemleri de kayıt dışılığa uygun bir zemin oluşturmaktadır. Böyle dönemlerde işsiz kitleler, kayıtlı ekonomide bulamadıkları istihdam imkanlarını kayıt dışı faaliyetlerde arayabilmektedir. Müteşebbisler ise kriz ve durgunluğun etkilerini minimuma indirmek ve özellikle istihdam ve üretim açısından esnek davranabilmek gayesiyle kayıt dışı faaliyetlere yönelmektedirler.
Ülkelerarası bütünleşme ve globalleşme eğilimleri ile birlikte dış ticaretteki rekabet, firmaları maliyet avantajları aramaya ve ucuz emek gücüne yöneltmektedir. Kayıt dışı faaliyetler böyle bir imkan sunabilmesi açısından cazip olabilmektedir (Işık ve Acar, 2003:120).
Kayıt dışılığa sebep olan bir diğer unsur ise yüksek enflasyondur. Bilindiği üzere, yüksek ve süregelen enflasyon, vergi sisteminde adaletsizliklere yol açmaktadır. Fiyatlar genel düzeyinin artışıyla birlikte nominal gelirleri artan ekonomik birimler, yüksek gelir dilimleri üzerinden vergilendirilmekte; bu sebeple, reel gelirleri artmadığı halde mükelleflerin ödemekle yükümlü olduğu vergi miktarı artmaktadır. Enflasyondan kaynaklanan vergi adaletsizliği ise kayıt dışılığa teşvik unsuru oluşturmaktadır (Us, 2004:11).
Mali sistem ve vergi mevzuatının karmaşıklığı, vergilerin oran ve çeşit olarak fazlalığı ve prosedür olarak zorluluğu mükelleflerin kayıt dışı kalmalarına neden olmaktadır. İstisna, muafiyet ve teşvikler de kayıt dışılığı artırmaktadır (Önder, 1992:51).
1.1.2. Hukuki ve İdari Nedenler
Kayıt dışı ekonomiye yol açan nedenlerden bir diğeri de hukuki nedenlerdir. Hukuki nedenler arasında yasaların basit ve açık olmaması, sık sık değişikliğe uğraması, yasalarda yer alana çeşitli istisna ve muafiyetler ile gelir idaresinin faaliyetlerinde etkinsizliğini saymak mümkündür (Akkoç, 2010:31).
Vergi mevzuatının basit ve mükellefler tarafından kolaylıkla anlaşılır olması, bir vergi sisteminin başarısındaki en önemli faktörlerdendir. Vergi mevzuatının herkes tarafından kolayca anlaşılıp yorumlanması, mükellefin karşılaşacakları işlemler konusunda tereddüt içinde kalmamalarını sağlayacaktır.
Vergi kanunlarının sık sık değişmesi de mükellefleri olumsuz yönde etkilemektedir. Vergi mevzuatının kısa dönemde değişmemesi ve uzun dönemde süreklilik göstermesi, mükellefin ne tür bir uygulama ile muhatap olacağını bilmesi açısından önemlidir. Sık aralıklarla vergi sisteminde düzenlemeler yapılması, gelecekte mükellefin karşı karşıya bulunduğu belirsizlikleri artıracağından orta ve uzun vadeli plan yapılmasını zorlaştırır. Dolayısıyla mükellef vergi kanunlarının değişeceği beklentisi içine girer ve işlemlerini de mümkün olduğu kadar kayıt dışına çıkarmaya çalışır. Bu nedenle vergi kanunlarının basit, anlaşılır olması ve sık değişmemesi toplanacak vergi miktarının arttırılması için gereklidir.
Kayıt dışı ekonomi kapsamı içerisinde oldukça önemli bir yer tutan muafiyet ve istisnalar nedeniyle de, devletin vergi gelirlerinde de azalma meydana gelmektedir. Çünkü vergi istisna ve muafiyetleri, kamu harcaması niteliğindedir ve kayıt düzenini bozduğu gibi kamu kesimi borçlanma gereğini artırıcı etki yapmaktadır (Günay, 2000:21-23). Mükelleflere tanınan muafiyetler, vergi istisnaları, genel bütçe gelirlerine dahil olamayan ancak, devletçe zorunlu kılınarak karşılıksız olarak alınan katılma payları, kamu vakıf ve derneklerine yapılan zorunlu bağışlar gibi ‘’kayıt dışı vergiler’’ vergi idaresinin hantal yapısı, bu yapı nedeniyle ortaya çıkan denetleme zorluğu, denetim sıklığının seyrekliği gibi nedenler de mükellefleri kayıt dışı çalışmaya itmektedir. (Işık ve Acar, 2003:121).
1.1.3. Sosyal ve Yapısal Nedenler
Vergi ödemenin satın alma güçlerini azaltacağını düşünen mükellefler, vergi ödemeye karşı isteksiz davranırlar. Toplanan vergilerin verimli alanlarda kullanılmaması, israfa varan kamu harcamaları, devlet kadrolarının popülist nedenlerle aşırı şişirilmesi gibi faktörler mükelleflerin devlete olan güvenini sarsmakta ve vergi ödememe yoluna gitmelerine ortam hazırlamaktadır (Işık ve Acar, 2003:122).
Kırsal kesimden kentlere olan iç kesimlere göçler de kayıt dışı ekonominin gelişmesine neden olmaktadır. Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelir için kente gelen bireyler, genellikle yeterli kalifiyeye sahip olmayan bireylerdir. Gelişmekte olan ülkelerde sanayileşme hızı nüfus artış hızını yakalayamadığı için, iç göçlere istihdam sağlamada eksiklikler yaşanmakta ve istihdam edilmeyen birey, her türlü işe ve gelire razı olabilmekte bu da bireyin kayıt dışı istihdam edilerek kötü şartlarda ve çok düşük ücretle çalıştırılmasına yol açmaktadır (Uslu, 2007:39).
1.1.4. Siyasal Nedenler
Kayıt dışı ekonomiye yol açan, boyutlarını büyüten veya kayıt dışı ekonominin ortadan kaldırılmasını zorlaştıran nedenlerden biri de, kayıt dışı ekonominin zaman zaman siyasal himayeye sahip olması olarak düşünülebilir. Siyasetçilerin yeniden seçilmelerini garantiye almaya yönelik oy kaygısı taşımaları, oy potansiyeli yüksek seçmen kitlelerini zor duruma sokacak uygulamalardan kaçınmalarına, söz konusu kesimlerin kayıt dışı faaliyetlerinin bir kısmını görmezden gelmelerine neden olabilmektedir.
Örneğin, ortalama seçmenin küçük çiftçi ve küçük esnaf olduğu Türkiye gibi ülkelerde kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin siyasal faturası ağır olabilir. Bu yüzden, “götürü’’ ve ‘’basit’’ usulde vergilendirme adı altında Türkiye’de kayıt dışı ekonominin bugüne kadar belli ölçülerde yasal himayeye sahip olduğunu söylemek mümkündür (Tütüncü, 2013:31-32).
1.2. Kayıt Dışı Ekonominin Tarihi
Kaçakçılık; bir malın yasalara aykırı olarak gizli yollardan bir ülkeye sokulması ya da bir ülkeden çıkarılmasıdır. Gümrük vergisinden kaçmak, ihracat yada ithalat yasağını aşmak için başvurulan bir yoldur.
Kaçakçılığın geçmişi, ticaretle ilgili ilk vergilerin konmasına ya da ilk düzenleme kadar inebilir (Babat, 2017).
Devletin gelire ihtiyaç duyduğu zamanlarda sigara, alkol, kumar, ve benzeri mal ve hizmetler üzerine aşırı vergiler uygulayarak gelirini artırmaya çalışması yaygın bir uygulamadır. Günah vergisi olarak isimlendirilen bu tür müdahaleler ilk kez Amerika’da 1791 yılında sigara ve 1794 yılında viski üzerinden alınmaya başlamıştır. Günah vergileri toplumsal açıdan her ne kadar pozitif dışsallık ortaya koymuşsa da negatif dışsallıklar da ortaya çıkarmıştır. Toplumun günah vergisine karşı direnç göstermesi kaçakçılığın ortaya çıkmasında etkili olmuştur. İnsanlar kaçak tütün ve kaçak alkole yönelmişlerdir (Karakaş vd, 2015:3-8).
2. KAYIT DIŞI EKONOMİNİN DÜNYA GÖRÜNÜMÜ
Tüm ülkeler açısından kayıt dışı ekonomi bir problem niteliğindedir. Ülkelerin farklı sosyal ve kültürel yapıları, farklı hukuk sistemleri, farklı gelir seviyeleri ve refah düzeyleri gibi etmenler, kayıt dışı ekonominin boyutlarını ülkeden ülkeye farklılaştırmaktadır (Kargı ve Güven, 2017:9). Bu çalışmadaki, asıl konumuz Dünya’daki kayıt dışı ekonominin boyutu ile gelişim trendini belirlemek ve dinamiklerini incelemek olduğu için kayıt dışı ekonomiyi tahmin etmeye yönelik geliştirilmiş yöntemlerin ayrıntılarına girilmeyecek sadece hangi yöntemlerin var olduğu belirtilecektir. Söz konusu yöntemler; doğrudan ve dolaylı olarak iki grupta toplanabilir (Yılmaz, 2004:20-21).
- a) Doğrudan Ölçme Yöntemleri (Mikro Ölçümler): Anket sonuçlarından hareketle genelleme yaparak kayıt dışı ekonominin hacmini tahmin ederler. Hane halkı anketleri, vergi uyum çalışmaları, vergi denetim çalışmaları ve mikro ekonomik sek törel çalışmalar bunlara örnektir.
- b) Dolaylı Ölçme Yöntemleri (Makro Ölçümler): Bu yöntemler tahmin için makro ekonomik göstergeleri kullanırlar her birinin esas aldığı ve izlediği göstergeler birbirinden farklıdır. Bu yöntemler arasında; karşılaştırma yöntemi (GSMH’nın gelir ve harcama yöntemine göre tahminlerinin karşılaştırılmasında ortaya çıkan uyumsuzluk), parasalcı yaklaşımlar (sabit oran yaklaşımı, mübadele yaklaşımı ve ekonometrik yaklaşım), istihdam yaklaşımı, üretim giderlerini esas alan yaklaşım ve çoklu sebep çoklu göstergeler yaklaşımı (MIMIC) sayılabilir.
2.1. ABD’de Kayıt Dışı Ekonomi
Amerika’daki vergi sistemini inceleyenler, senelerce sözde gönüllü olan vergi mükellefiyet sisteminin oldukça başarılı olduğunu övünçle ifade etmişlerdir. Amerikalılar, vergilerini samimiyetle hesaplayıp, sene sonunda ödeme vakti geldiğinde minimum bir gecikmeyle vergilerini ödemek suretiyle, vergi yükümlülüklerini içtenlikle kabul ediyorlarmış gibi gösterirler. Olayın bu şekilde yorumlanması tabii ki tamamen doğru olmaktan uzaktır. Vergi Kanunlarına itaat oranlarının yüksek olduğu doğrudur, ancak bu durum hiç şaşırtıcı değildir. Çünkü 1943’den beri ücret ve maaşlar devlet vergi gelirlerinin büyük bir bölümünü oluşturan bir kesintiye maruz kalmaktadır, yani vergiler ücret (ödeme) çeklerinden kesilmektedir. Bu durumda gelirlerin olduğundan düşük gösterilmesi imkansızdır. Kanuni masrafların (indirimlerin) listesinin tutulduğu sırada vergi yükünü azaltma şansı doğmaktadır. İşin püf noktası; dosyalama esnasında sadece ek bir ödemeyi önlemek için değil, aynı zamanda yıl boyu yapılan ödemelerden iade almak için de yeterli indirimi sağlayacak evrakların –hastane masrafları, kar dağıtımı, kazanç masrafları, vb.- biriktirilmesinde yatmaktadır.
Bu uygulama genel olarak yasaldır ve vergi kaçırma yerine vergi kaçamağı adı altında gerçekleşmektedir. Aslında kongre, vergi kanunlarında bir takım değişikliklere giderken hep bu vergi kaçamağı olanaklarını da göz önünde bulundurmaktadır. Hatta, sosyal ve ekonomik amaçlarına ulaşmak için federal hükümet, kamu harcamalarından çok mali politikaların vergi unsurlarından faydalanmıştır. Kanun, bireylerin ve kurumların yürüttüğü bir çok faaliyet için kolaylık ve zorluk yaratacağı sanılan çok çeşitli hükümlerle donatılmıştır (Altuğ, 1999:213-214).
IRS’e (International Revenue Service-Uluslararası Gelir Servisi) göre, vergi mükellefleri sadece vergi kaçırmakla kalmayıp kanunun açıklarından da çok iyi faydalanmaktadırlar. Amerikan vatandaşları vergi kaçakçılığı karşısında, hırsızlık gibi diğer yasadışı faaliyetlere göre daha az suçluluk duymaktadırlar.
Kayıt dışı ekonomi ile ilgili olarak ABD’de yapılan çalışmaların ilki Cagan (1958) tarafından yapılmıştır. Cagan yöntemini genişleten Feige, Gutmann ve Tanzi’nin çalışmaları da ABD’de kayıt dışı ekonominin büyüklüğünü ölçmeye yönelik çalışmalara örnektir.
Feige’nin ABD’de kayıt dışı ekonominin ölçümü konusunda yapmış olduğu çalışmanın metodu Fisher’ın mübadele denkleminden gelmektedir (MV=PT). PT, toplam işlemleri gösterirken, MV ise toplam ödemeleri göstermektedir. Toplam işlemler ile toplam ödemeler arasındaki fark ise kayıt dışı ekonomiyi vermektedir (MV-PT=Kayıt Dışı Ekonomi). Buna göre Feige; 1976’da kayıt dışı ekonomi oranını %19.1 bulurken, 1978’de ise %26.6 bulmuştur (Feige,1977’den Aktaran Kılıç ve Özçelik, 2006:342).
Gutmann’ın ABD ekonomisi için yaptığı uygulamada, ABD’nin kayıt dışı milli gelirini 1976 yılı için 176 milyar dolar, 1977 yılı için ise 195 milyar dolar olarak tahminlemiş ve medyanın konuyu sansasyonel bir şekilde kamuoyuna yansıtması konuya ilgiyi artırmıştır. Gutmann, 1981 yılında yaptığı başka bir çalışmada ise ABD milli gelirinde %15 oranında kayıt dışılık olduğunu saptamıştır (Erdinç, 2016:104).
Tanzi’nin yapmış olduğu çalışmada ise 1980’de % 4.5’lik oranında kayıt dışılık tespit edilmiştir. Tanzi çalışmasında, ABD’de kayıt dışı ekonominin II. Dünya Savaşı yıllarında en yüksek olduğunu tespit etmiştir (Ilgın, 1999’den Aktaran Kılıç ve Özçelik, 2006:342).
TABLO 1: ABD İçin Yapılmış Kayıt Dışı Ekonomi Tahminleri
Araştırmacı | Çalışmanın Yapıldığı Zaman Dilimi | KDE Tahmini Büyüklüğü
(%) |
Yöntem |
Gutmann | 1976 | 10 | Basit Nakit Para Oranı |
Gutmann | 1993 | 14 | Geliştirilmiş Nakit Para Oranı |
Tanzi | 1980 | 6,1 | Ekonometrik Yöntem |
Zilberfarb | 1986 | 11 | Ekonometrik Yöntem |
Simon ve Witte | 1980 | 6-11 | Doğrudan Yöntem |
O’Neill | 1981 | 6,5 | ———– |
McCrohan ve Smith | 1981 | 11 | Anket Yaklaşımı |
Feige | 1978 | 26,6 | İşlem Hacmi |
Feige | 1982 | 49 | İşlem Hacmi |
Porter ve Bayer | 1982 | 27,1 | Basit Parasal Oran Yöntemi |
Porter ve Bayer | 1981 | 56,9 | Geliştirilmiş Parasal Oran |
Porter ve Bayer | 1982 | 67,7 | İşlem Hacmi |
Smith ve diğ. | 1981 | 1,5 | Anket Yaklaşımı |
Lacko | 1990 | 10,5 | Fiziksel Girdi Yak. |
Araştırmacı | Çalışmanın Yapıldığı Zaman Dilimi | KDE Tahmini Büyüklüğü (%) | Yöntem |
Johnson ve diğ. | 1990-1993 | 13,9 | Para Talebi Yaklaşımı |
Schneider ve Enste | 1990-1993 | 8,2 | Para Talebi Yaklaşımı |
Paglin | 1992 | 8 | Anket Yaklaşımı |
Schneider | 2000 | 8,7 | MIMIC Yöntemi |
Schneider | 2002 | 8,7 | MIMIC Yöntemi |
Schneider | 2003 | 8,7 | MIMIC Yöntemi |
Kaynak: R. Kılıç & Ö. Özçelik, Küresel Bir Sorun: Kayıt Dışı Ekonomi, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 16, Aralık, s.343.
2.2. Gelişmiş Ülkelerde Kayıt Dışı Ekonominin Boyutu
Dünya da kayıt dışı ekonomi ile ilgili olmak üzere 1970’lerin sonundan bu yana, birçok ülkede kayıt dışı ekonominin boyutlarını tespit etmeye yönetmeye yönelik araştırmalar yapılmıştır. Kayıt altına alınamayan ekonomik faaliyetler, ekonomik, politik, kültürel ve diğer faktörlerin etkileşimleri sonucunda ortaya çıkmakta ve bu faaliyetler ülkeden ülkeye değişmektedir. Bu nedenle kayıt dışı ekonominin saptanması aşamasında ülkeler kendi özellikleri göz önünde bulundurarak yöntem belirlemek zorundadırlar (Biçer, 2006:32).
2.2.1. İngiltere
Gelişmiş ülkeler içerisinde yer alan İngiltere’nin tarihi geçmişine ait kaynak sayısının fazla olması sebebiyle bu çalışmada incelenmiştir.
İngiltere Gelir İdaresi Başkanı Sir William Pile’nin, vergilendirilmemiş kazançların GSMH’nın yüzde 7,5’ine eşit olmasına “bu makul değildir” dediği 1979 yılından beri yer altı ekonomisi, İngiltere’de sıcak bir konu olmuştur. Bu, akademisyenleri yer altı ekonomisini çeşitli metotlarla ölçme denemelerine götürmüştür.
Amerikalı ekonomist Edgar Feige ise Sir William’ın yarı yarıya haklı olduğu ve gerçeğin 1979’daki GSMH’nın %15’ine yakın olduğu düşüncesindedir (Katkat, 2007:43).
İngiltere’de son 25 yılda yapılan çok sayıda değişiklik sonucunda vergi sistemi oldukça karmaşık bir hale gelmiş ve vergi kanunlarının dili ve yapısı eleştirilmeye başlanmıştır. Bu nedenle, vergi sisteminin basitleştirilmesi amacıyla 1996 yılında Vergi Kanunlarının Yeniden Yazılması Projesi başlatılmıştır. Bu projenin amacı; dolaysız vergi kanunlarının temel yapısında değişiklik yapılmadan daha açık ve basit hale getirerek vergi kaçakçılığının önlenmesinde yol almaktır. Ancak projenin amacına ulaştığını söylemek pek mümkün değildir. Uygulanan tüm ağır yaptırımlara (hapis cezalarına, para cezalarına) rağmen İngiltere’de her yıl 10 milyon sterlin vergi kaçırıldığı tahmin edilmektedir. Bu rakamların devlete ciddi zararlar verdiği gerekçesi ile vergi idaresi, son yıllarda müfettişlerin sayısını arttırmıştır. KDV’sini yanlış beyan eden, faturasız satış yapan kısaca KDV kaçıran işletmeler için ciddi yaptırımlar uygulanmaktadır. Hatalı bildirimde eksik bildirilen tutarın %100’u kadar para cezası uygulanır (Gonca, 2005).
İngiltere’de kayıt dışı faaliyetlerin çoğunlukla ikinci işte çalışanlar (bağımsız çalışanlar da bu grubun içindedir), mevsimsel işçiler, resmi işsizler, devlet yardımı alan kişiler ve yasadışı göçmenler arasında yaygındır. Bu tür faaliyetlerin bulunduğu sektörler; tarım sektörü, toplumsal sosyal ve kişisel hizmetler, inşaat sektörü, turizm, otel ve yiyecek içecek sektörü ve moda ve tekstil sektöründe (resmi hükümetin bu alan ile ilgili çok az bilgisi vardır)’dir.
İngiltere hükümeti, vergi otoriteleri, emek piyasası otoriteleri ve yerel yönetimler kayıt dışı faaliyetlerin kayıt altına alınmasına büyük önem verirken, işçi birlikleri bu konuya pek ilgi göstermemektedir (Şen, 2008:70-71).
2.2.2. İtalya
Eğer kayıt dışı üretime ve vergi kaçırmaya yönelik herhangi bir Olimpik müsabaka yapılıyor olsaydı, tüm altın madalyaları herhalde İtalya alırdı. Endüstrinin merkezilikten arındırılması, ev işçiliğinin ve çocuk işçilerin yeniden doğuşu ve modern ekonomik gelişmenin doğasına aykırı bu gibi diğer olgular ilk olarak İtalya’da açığa çıkmış olup, Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerindekine özgü unsurlar, bir zamanlar nispeten geri kalmış ülkelerin özelliklerini yansıtıyordu; ancak 1970’lerin sonunda, görülenin aksine tüm kapitalist dünyaya yayılmakta olan değişimin başını aslında İtalya’nın çekmekte olduğu ortaya çıktı(Altuğ, 1999:245-246).
Büyük ve gelişmekte olan bir “gizli ekonomi’’nin (economia sommersa) varlığı, 1970’lerin başından itibaren İtalyan yaşamının vazgeçilmez bir gerçeği halini almıştır. Tamamen “kara veya kayıtsız iş’’ (lavoronera) ile uğraşan nüfus miktarı 20 milyon resmi iş gücüne karşılık, 50 milyon gibi bir rakama ulaşmaktadır ve bu 20 milyonluk resmi iş gücünün en azından %10’u bir yandan da tamamen kayıt dışından yürütülen “gece işçiliği-moonlighting’’ (doppia lavoro) ile de meşgul olmaktadır. İtalyan iktisatçılar, Amerika ve İngiltere’deki meslektaşlarının aksine, kayıt dışına yönelik GSMH hesapları yapma konusunda gönülsüz davranmaktadırlar ancak, hesap yapanlar bu rakamın resmi milli gelirin %3 ‘una denk olduğunda karar kılmışlardır. İtalya’nın merkezi istatistik ajansı ISTAT, 1979 yılında politik baskılara boyun eğerek geçmişe dönüp, ülkenin son 20 yıla ait tüm milli kayıtlarını gözden geçirmiş ve bütün rakamları, ölçülmeyen iktisadi faaliyetleri yansıtmaları açısından, yaklaşık %8’lik bir oranda arttırmıştır. Bu işlem, hep İtalyan hükümetine büyük miktarlarda borç veren ve gizli istatistiklerle bu kadar kolay bir şekilde oynanmasına razı olmayan Uluslararası Para Fonunda görevli, adı skandallara karışmış memurlarla birlikte anılır. Ancak, İtalya’daki yaygın kanı, ISTAT’ın resmi rakamları gerçekleri yansıtacak kadar yükseltmediği düşüncesi doğrultusundadır (Altuğ, 1999:245-246).
İtalya’ da kadın çalışanlar, emekliler ve gençler kayıt dışı ekonominin bir parçasıdır. Özellikle tarım ve inşaat sektöründe kayıt dışı istihdam oldukça yaygınlaşmıştır (Çelik ve Güney, 2017:238). İtalya’da kayıt dışını önlemeye yönelik yapılan uygulamalarda özellikle vergiye karşı belli dönemlerde ciddi direnişler olmuştur. Devletin vergi kaybı sebebiyle getirmiş olduğu fatura sistemine karşın 1980 yılında grev yapılmıştır. Maliye Bakanlığı, elektronik yazar kasa ile kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye girince bu sefer rakamlar düşük gösterilmeye çalışılmıştır. İtalya’da kayıt dışılığın önlenmesinde özellikle vergi yasaları ve sosyal güvenlik alanlarında çalışmalar yapılmaktadır. İnşaat, tarım, taşımacılık gibi kayıt dışılığın ön plana çıktığı sektörlerde vergi kanunlarında revizyonlar yapılarak vergi yükü azaltılmaya çalışılmalıdır. Kurumlar vergisinde her işçi başına belli miktarda mahsup imkanı tanınması yanında vergi affıyla mücadelesini artırmış ve başta off-shore yatırımlara vergi kalkanı imkanı getirmiş, sosyal güvenlik alanlarında da vergi indirimleri sağlamıştır (Gonca, 2005).
2.3. Gelişmekte Olan Ülkelerde Kayıt Dışı Ekonomi
Gelişmekte olan ekonomiler de şehir emek gücüne yeni, hacimli girişlerin kendi istihdamlarını yarattıkları veya küçük ölçekli aile mülkiyetli teşebbüslerde çalıştıkları görülür. Kendi kendini istihdam edenler; işportacılık, cadde satıcılığı, mektup yazıcılığı, bıçak bileyiciliği, eski toplayıcılığı, seyyar dükkancılık gibi bir grup aktivite sergilerler. Diğerleri; tamirci, marangoz, küçük berber, hizmetçilik gibi işler bulurlar. Yapılan çalışmalar bu ekonomilerde şehir emek gücünün %20-70 ortalama olarak % 50 oranında informal aktivitelerde çalışmakta olduğunu göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerde şehir nüfusunun öngörülemeyen (kestirilemeyen) büyüme oranı, şehrin informal sektörünün ilave emek gücünü absorbe etmekteki (emmekteki) başarısızlığı, informal Sektörün büyüyen işsizlik problemine deva olma rolü üzerine dikkatleri çekmiştir (Altuğ, 2010:33).
Jagannathan’a göre; gelişmekte olan ülkelerdeki piyasalar, neo-klasik teorinin öne sürdüğü gibi tam işleyen piyasalar değillerdir. Gelişmekte olan ülkelerin en fakirlerinde bile organize olmuş denebilecek piyasalar vardır. Bu piyasaların temelini kanunlar ve düzenlemeler oluşturur. Bu organize piyasaların dışında organize olamamış veya kayıt dışı sektörler vardır. Kayıt dışı sektörün büyüklüğü GSMH’nın %30’u ile %70’i arasında değişmektedir. Bu kayıt dışı sektörün büyük bir kısmını kırsal kesim ve ikincil piyasa oluşturur (Kılıç ve Özçelik, 2006:353).
TABLO 2: Bazı Gelişmekte Olan Ülkeler İçin Kayıt Dışı Oranları
ÜLKELER | Kayıt Dışı Ekonominin GSMH’ya Oranı (100)- 2017 |
Nijerya ve Mısır | 27-32 |
Fas ve Tunus | 40-42 |
Guatemala, Meksika, Peru ve Panama | 28-37 |
Brezilya ve Şili | 37-67 |
Tayland | 37 |
Filipinler, Sri Lanka, Malezya | 34-47 |
Hong Kong ve Singapur | 77-84 |
Kaynak: Tr.tradingeconomics.com tarafımdan düzenlenmiştir. Erişim tarihi: 16.10.2018.
Gelişmekte olan ülkelerdeki kayıt dışı ekonominin büyüklüğünün, geçiş ekonomileri ve gelişmiş ekonomilere oranla daha büyük olduğu konusunda birçok çalışma bulunmaktadır (Kılıç ve Özçelik, 2006:354).
2.4. Geçiş Halindeki Ülkelerde Kayıt Dışı Ekonomi
“Sovyet bloğunun dağılmasıyla birlikte 1990’lı yılların başından itibaren Orta-Doğu Avrupa ve eski Sovyet Birliği ülkelerini etkisi altına alan dramatik bir politik ve ekonomik değişim sürecine girildi. Bu değişim ekonomi literatüründe “geçiş ekonomileri’’ olarak adlandırılmıştır. Diğer bir ifadeyle, üretim araçlarının mülkiyetinin devletin tekelinde olduğu ve üretim kararlarının “nomenklatura’’ (Sovyet elitleri, parti hiyerarşisi, yöneticiler ve bürokratlar.) tarafından alındığı merkezi planlamaya dayalı ekonomik sistemden, fiyatların piyasa güçleri tarafından benimsendiği serbest piyasa ekonomisine geçişi içeren biz dizi ekonomik ve sosyal reform çalışmaları başlatıldı’’ (Turan, 2007:127).
Geçiş ekonomileri olarak adlandırılan bu ülkeler (Bal, 2004:6).
- Orta ve Doğu Avrupa Ülkeleri: Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Makedonya, Macaristan, Romanya, Slovak Cumhuriyeti ve Slovenya.
- Baltık Cumhuriyetleri: Estonya, Letonya ve Litvanya.
- Eski Sovyet Cumhuriyetleri: Azerbeycan, Beyaz Rusya, Ermenistan, Gürcistan, Kazakistan, Moldova, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Ukrayna.
- Asya’daki Geçiş Ekonomileri: Çin, Kamboçya, Laos ve Vietnam
Kazakistan’da hükümet, kayıt dışı ekonominin önlenmesi için özel çalışma grubu oluşturdu. Başkan Daniel Ahmetov, kabine toplantısında yaptığı açıklamada, kayıt dışı ekonominin gayri safi yurt içi hasılanın (GSYH) yüzde 22-30’u olduğunu, şimdiye kadar dikkate alınmayan bu sektöre karşı oluşturulan çalışma grubuyla daha etkili yöntemler alınacağını söylemiştir.Kazak Başbakanı, kayıt dışı ekonominin özellikle tarım, inşaat, tıp, ilaç, eğitim, otelcilik ve lokantacılık, kumar ve gazino işletmeciliği, toptan ve perakende satışlar ve ulaşım sektöründe bulunduğunu bildirmiştir. Özel Çalışma Grubu’nun Başkanlığını da yürütecek olan Ahmetov, kayıt dışı ekonominin büyümesine, katı vergilendirme sistemi, yerleşmemiş iş ve çalışma yasaları, şirket kaydında karşılaşılan güçlükler ve bürokratik engellere ekonomik istikrarsızlıklara zemin oluşturduğunu ifade etmiştir (Katkat, 2007:53-54).
Bulgaristan’da KNSB (Bağımsız Sendikalar Birliği) tarafından organize edilen kayıt dışı ile ilgili problemlerin ele alındığı oturumda, kayıt dışı ekonomide çalışanların sayısının devamlı arttığı bildirilmiştir. Ülkede yaklaşık 600 bin kişinin kayıt dışı ekonomide çalıştığı tahmin edilirken bu kişilerin devlet bütçesini yılda yaklaşık 2 milyar leva zarara uğrattıkları belirtilmiştir.
Demokrasiyi İnceleme Merkezi tarafından yapılan araştırma sonuçlarında, hiçbir işverenin evde çalıştığını bildirmediğini, bunun da ülkede kimsenin evde çalışmadığı anlamına geldiğini, ancak evde çalışanların sayısını gün geçtikçe arttığı ortaya konulmuştur. Ev Çalışanları Derneği’nden bir yetkili, sadece Güneybatı Bulgaristan’da kadınların %65’inin evde çalıştıklarını, bu kişilerin herhangi bir iş sözleşmesi bulunmadığı, ayda 100 leva maaş aldıkları ve sigortalarının bulunmadığı bildirildi. Araştırmada ayrıca, 2 bin zanaatkarın, aile ticareti yapanların, tüccarların, taksicilerin, çocuk bakıcılarının ve ev temizlikçilerinin kayıt dışı ekonomide çalıştığı ve bunların sayısının giderek arttığı savunulmuştur.
Araştırmaya göre, kayıt dışı ekonomide en fazla geliri, bazı firmalardan aldıkları siparişleri yerine getiren bilgi teknolojileri uzmanları almaktadır. NOİ verilerine göre çalışanların sadece %84’ü sigortalıdır. Bu durumdan dolayı uzmanlar kanunların değişmesini istemektedirler (Katkat, 2007:53-54).
Günümüz itibariyle ise Bulgaristan’da kayıt dışı ekonomi için, Bağımsız Sendikalar Birliği (KNSB) lideri Plamen Dimitrov “Gayrı resmi ekonomi ve kayıt dışı çalışma- uluslararası, Avrupa ve ulusal uygulamalar” konulu konferansta yaptığı açıklamada, Bulgaristan’da kayıt dışı ekonomi oranı %30 olarak bildirdi. AB verilerine göre, AB içinde özel sektörde kayıt dışı ekonomi oranı ortalama %11.6, Dünya Bankası verilerine göre ise % 18. Ödenmeyen sigortalardan dolayı devlet hazinesi yıllık 500 milyon ile 1 milyar Euro arasında zarara uğramaktadır (Bnr, 2018).
2.5. OECD Ülkelerinde Kayıt Dışı Ekonomi
Son yıllarda OECD ülkelerinde kayıt dışı ekonomi ile mücadele önemli bir politika amacı olarak görülmektedir. OECD ülkelerinde gelir toplama yetkisine sahip olan kamu kurumlarında yapılan araştırma bulgularına göre; kayıt dışı ekonominin ciddi gelir kayıplarına yol açmakta ve önemli bir büyüklüğe sahip olduğu ortaya konmaktadır.
OECD ülkelerinde kayıt dışı ekonominin gayri safi hasıla içerisindeki payına ilişkin 2003-2015 yılları arası ortalaması Grafik 1’de sunulmaktadır.
Grafik1:OECD Ülkelerinde Kayıt Dışı Ekonominin Gelişimi
Kaynak: Friedrich Schneider, 2013’den Aktaran TEYYARE, E. “OECD Ülkelerinde Kayıt Dışı Ekonomi ve Kurumsal Kalite İlişkisi”, Uluslararası Yönetim ve İşletme Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, 2018,s.57.
Grafik 1 incelendiğinde OECD ülkelerinde kayıt dışı ekonominin ortalama büyüklüğü yaklaşık %12,4’dür. En yüksek oranın yaklaşık %27 ile Türkiye’ye ait olduğu, en düşük oranın ise yaklaşık %6’lık bir oran ile İsviçre’ye ait olduğu görülmektedir. Buna göre kayıt dışı ekonomi Türkiye’de İsviçre’ye göre yaklaşık 4 kat daha fazladır. Genel olarak incelendiğinde 12 ülkenin kayıt dışı büyüklüğü OECD ortalamasının altında iken 13 ülkenin kayıt dışı büyüklüğü ise OECD ortalamasının üstünde yer almaktadır.
OECD ülkelerinde özellikle vergisel kayıpların önüne geçebilmek dolayısıyla da kayıt dışı ekonomiyi azaltmak adına bazı stratejilerin ülkeler nezdinde gerçekleştiği görülmektedir. Bu bağlamda kayıt dışı ile mücadele de genel olarak stratejiler şöyledir (Teyyare, 2018:8-9).
- Gelir idarelerini güçlü kılmak üzere özellikle yönetim ile ilgili liderlik, koordinasyon, strateji değerlendirme gibi konularda gerekli düzenlemelerin yapılması.
- Risk algılama ve değerlendirme, dış paydaş algısı ve davranışlarını izleme gibi konularda kapsamlı araştırmaların yapılması.
- Üçüncü şahıslara ilişkin bilgi kaynaklarını içeren geliştirilmiş risk algılama sürecinin kullanılması.
- Eğitim, destek hizmeti, iletişim odaklı girişim, gönüllü uyumu teşvik edici yasal mekanizmaların oluşturulması.
- İlgili ülkelerin kamu kurumları arasında bilgi değişimine ilişkin etkin iletişim ve mekanizmaların oluşturulması.
- Stratejilerin etki değerlendirilmesine ve izlenmesine ilişkin mekanizmaların oluşturulması.
OECD ülkelerinde geliştirilen stratejiler ile öncelikle vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmesi bakımından gönüllü uyumu teşvik edici mekanizmaların çalıştırılması amaçlanmaktadır.
SONUÇ
Kayıt dışı ekonomi 18. Yüzyıldan beri ülkelerin başa çıkmak zorunda olduğu küresel bir problemdir. Kayıt dışı ekonomiyi ölçmeye yönelik bir takım yöntemler geliştirilmiş olmasına rağmen kayıt dışı ekonomi tam anlamıyla ölçülememektedir. Dünya’daki birçok ülke üzerinde yapılan araştırmalar doğrultusunda gelişmekte olan ülkelerde kayıt dışı ekonominin gelişmiş ülkelere oranla daha yüksek olduğu ortaya koyulmuştur. Aynı ülkeler üzerinde farklı yöntemlerle yapılan çalışmalarda kayıt dışı ekonominin oranlarının farklı çıkması ülkelerin gelişmişlik düzeyine, kültürel farklılıkları ve yasalarında görülen farklılıklara dayandırılmıştır.
Ülkeler bu durumdan her anlamda olumlu ve olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Bu etkileri azaltmak amacıyla mevzuat ve ekonomik sistemlerinin altyapısında bir takım çalışmalar ve geliştirmeler ortaya koymaktadırlar.
KAYNAKÇA
AKKOÇ, F. “Kayıt Dışı Ekonominin Algılanması ve Önleme Çabaları Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi, Aydın İli Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, 2010, s.31.
ALTUĞ, N. “Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Kayıt Dışı Ekonominin Kapsamı”, İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası, Mali Çözüm, 2010, s.29-45.
ALTUĞ, O. “Kayıt Dışı Ekonomi”, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 1999.
AYDIN, Z. & GÜREL, F.N. & KARAKAŞ, A. “Günah Vergileri ve Dünya Uygulamaları”, 2015, https://slideplayer.biz.tr/slide/5585446/ Erişim Tarihi:19.12.2018.
BABAT, H. “Türkiye’de Başlıca Kaçakçılık Türleri ve Kaçakçılığın Ekonomiye Zararları”, Ekonomi-Maliye, Güvenlik, Sahipkıran Akademi Yazıları, http://sahipkiran.org/2017/02/12/turkiyede-kacakcilik-turleri/, SASAM STAJ, 2017. Erişim Tarihi: 26.12.2018
BAL, H. “Geçiş Ülkelerinde Yolsuzluk ve Kayıt Dışı Ekonomi: Kırgızistan Bavul Ticareti Örneği”, İşletme İktisat Finans Dergisi, Cilt 19, Sayı 219, 2004, s.72-92.
Bulgaristan Haberleri; http://bnr.bg/tr/post/101023167 Erişim Tarihi: 15.10.2018.
BİÇER, Y. “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonomiyi Önlemeye Yönelik Vergi Politikaları ve Değerlendirme”, Yüksek Lisans Tezi, 2006, s.32.
BOZKURT, C. “Kayıt Dışı Ekonominin Bir Değerlendirmesi ve Türkiye”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 13(1), 2014, s.41-58.
ÇOLAK, M. “Kayıt Dışı Ekonomi İle Mücadelede Hukuki Düzenleme Politikası”, Yayınlanmış Doktora Tezi, 2012, s.5-532.
ERDİNÇ, Z. “Kayıt Dışı Ekonomi”, Seçkin Kitabevi, Ankara, Temmuz 2016.
GONCA, G. “Avrupa Birliği Ülkelerinde Vergi Kayıp ve Kaçakları”, http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/gulen/001//, 24.05.2005, Erişim Tarihi: 18.10.2018
GÜNAY, A. “Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonominin Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi”, Yüksek Lisans Tezi, 2000, s.6-146.
IŞIK, N. & ACAR, M. “Kayıt Dışı Ekonomi; Ölçme Yöntemleri, Boyutları, Yarar ve Zararları Üzerine Bir Değerlendirme”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 21, s.117-136.
KARGI, V. & GÜVEN, A. “Küreselleşme Sürecinde Kayıt Dışı Ekonomi”, Vergi Raporu, http://vergiraporu.com.tr/ReadArticle.aspx?Id=032efe4f-0a00-48a1-9934-ce1c1c29c3cd Erişim Tarihi: 17.10.2018
KATKAT, M. “Muhasebe Vergi Yönünden Denetimin Kayıt Dışı Ekonomi Üzerindeki Başarısı”, Yayınlanmış Doktora Tezi, 2007, s.43-54.
KILIÇ, R. & ÖZÇELİK, Ö. “Küresel Bir Sorun: Kayıt Dışı Ekonomi”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 16, Aralık, s.337-358.
ÖNDER, İ. “Kayıt Dışı Ekonomi ve Vergileme”, İ.Ü Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı 23-24, Ekim 2000-Mart 2001, s.241-254.
SCHNEIDER, F. “Size and Development of the Shadow Economy of 31 European and 5 Other OECD Countries from 2003 to 2012: Some New Facts, 2013, s.1-7. https://www.researchgate.net/figure/Size-of-the-Shadow-Economy-of-31-European-Countries-in-2012-in-of-off-GDP_fig1_268185661 Erişim tarihi: 16.10.2018.
ŞÖLEN, E. “Kayıt Dışı Ekonomide Vergi ve Vergi Denetiminin Önemi”, Yüksek Lisans Tezi, 2017, s.4-18.
TEYYARE, E. “OECD Ülkelerinde Kayıt Dışı Ekonomi ve Kurumsal Kalite İlişkisi”, Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 14, Sayı 1, 2018, s.51-65.
TURAN, G. “Piyasa Ekonomisine Geçiş Ülkelerinde Yoksulluk ve Gelir Eşitsizliği”, Kamu-İş, Sayı 2, 2017, s. 121-135.
TÜTÜNCÜ, A. “ Kayıt Dışı Ekonomi ve Türkiye’de Kayıt Dışı Ekonomi Boyutunun Tahmini”, Yüksek Lisans Tezi, 2013, s. 3-32.
US, V. “Kayıt Dışı Ekonomi Tahmini Yöntem Önerisi; Türkiye Örneği”, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, Sayı 17, 2014, s.11-16.
USLU, E. “Kayıt Dışı Ekonomi ve Mücadele Yöntemleri”, Yüksek Lisans Tezi, 2007, s.39-45.
YILMAZ, G. “Kayıt Dışı Ekonomi; Ulusal ve Küresel Boyutları ve Dinamiklerinin Analizi”, 19. Maliye Sempozyumu, 2004, s.16-53.
Tr.tradingeconomiscs, “https://tr.tradingeconomics.com/country-list/corruption-index”, Erişim Tarihi: 16.12.2018