GİRİŞ
Geçmişten bugüne Musul batılı devletlerin ve Türkiye’nin ortak noktasını oluşturan bölgedir. 18. Yüzyılda Sanayi devrimin ortaya çıkmasıyla batılı devlerinin sömürge arayışları artmıştır. Gözünü Ortadoğu’ya çeviren sömürgeci devletlerinin ana hedef noktası, Musul’da bulunan petroller olmuştur. Osmanlı devletinin 1516 yılında himayesine giren ve 1918 yılına kadar devam eden bu süreç Lozan görüşmelerinde ana meselelerimiz arasında yer almıştır. Lozan’da devam eden bu zorlu süreçte Türkiye’nin Misak-ı Millisini belirleyecektir. Askeri politika ile oluşturduğumuz bu uzlaşmayı siyasi politika ile oluşturabilecek miyiz?
Bu çalışmada Osmanlı devletinin himayesinde bulunan Musul’un, bir süre sonra İngilizlere geçmesi ve sonrasında Lozan’da Türklerin bir imtihanı haline geliş süreci ve Musul’un sosyal, ekonomik ve politik olarak devletlerarası bir sorun mu yoksa Musul’un kendi içerisindeki bir sorunu mu tartışıldığı yer verilmiştir.
1. Lozan’da Çözülmeyen Sorunlar
İsviçre’nin, Lozan kentinde yapılan ve Milli Mücadelenin askeri başarısı olarak da adlandırılan; ‘Lozan Antlaşması’ kalıcı bir barış anlaşması olarak günümüze kadar gelmiştir.Yapılacak olan bu anlaşmanın konferansına birçok devlet katılmıştır. Bu konferanstaki görüşmeler daha çok I. Dünya Savaşında başarı elde eden devletler ile Milli Mücadelede başarı elde eden devlet arasında arasında yapılıyordu. Lozan görüşmelerini gözlemci olarak katılan ise ABD idi. Lozan görüşmeleri 20 Kasım 1922’de başlamasına rağmen Sevr Antlaşmasının maddelerinin ısrarları sebebiyle çok geçmeden dağılmıştır. İkinci defa başlayan Lozan görüşmeleri (23 Nisan 1923) her iki tarafın anlaşması üzerine 24 Temmuzda karara bağlanmıştır. Lozan Antlaşmasının maddelerinde birçok konu üzerinde durulmuştur. Bunlardan bazıları;
• Misak-ı Milli,
• Boğazlar Meselesi,
• Kapitülasyonların kaldırılması,
• Azınlıkların durumu,
gibi birçok konu vardır. Fakat Lozan’da istediğimiz gibi halledemediğimiz konular mevcuttur. Bunlar Batı Trakya, Adalar, Kıbrıs, Hatay , Boğazlar ve Musul gibi konulardır.
2. Osmanlı Devlet’inden İngilizlere Musul’un Geçişi
”Arapça’da kavşak, vusul, kavuşulacak yer anlamına gelen Musul ismini bu mevkideki Dicle nehrinin kollarının bir yatakta atmak üzere birleşmesinden almıştır.” (Kaya, 2004:113). Musul, yeraltı kaynağı olarak zengin, etnik yapısı olarak çoklu bir yapıda olması ayrıca bulunduğu yer itibariyle de birçok devletin çıkarları hedef noktasına girmiştir. Musul, birçok devletin üzerinde hüküm sürdüğü bir bölge olmuştur. Nitekim Osmanlı devleti’de Musul zamanı geldiğinde fethetmiştir.” 1514 yılında çıktığı Çaldıran Seferinde, Safevilere ağır bir yenilgiye ve bu devleti kökünden sarsmıştır. 1516 tarihinde ise Musul tamamen Osmanlı Devleti egemenliğine girdi.” (Kaya, 2004:117). Mondros Anlaşmamasının imzalanmasına kadar Osmanlı Devleti’nin bir toprağı olarak kalmıştır. Ayrıca Irak Cephesinin en önemli bir bölümünü Musul teşkil ediyordu. Ruslar ile İngilizlerin birleşmesini engelliyordu. Neden İngilizler için Musul bu kadar önemliydi?
Sanayi Devriminden sonra ortaya çıkan hammadde arayışları İngilizlerin yönünü Ortadoğu’ya doğru çevirmiştir. Sömürgeci bir anlayışla ilerleyen ingilizler, ana politikalarını petrolün bulunduğu bölgeleri işgal etmek olduğunu, Irak’ı tamamen işgal ederek göstermiştir. ”8 Kasım 1918 sabahı Musul’a girerek, hükümet binasındaki Türk bayrağını indirmiş, İngiliz bayrağını çekmişlerdir.”(Tansel,1991:31). ”Musul tamamen İngilizlerin himayesine geçmiştir. Musul işgal edilmesine müteakip şehirde yağma ve çapul hareketleri başladı.” (Tansel,1991:35).
3. Türkiye’nin Lozan’da İmtihanı : Musul
Türklerin Lozan’da birçok kez Musul’un bizde kalması için geçerli savunmalarına rağmen Musul Irak’ta kalmıştır. Aslında Musul’un Türkiye’den kopuşunun birden çok nedeni mevcuttur. Bunlardan en önemlisi yeni kurulmuş bir Türkiye Cumhuriyeti rejimini yeni oluşturmuş olması ve halkının belli bir çoğunluğunun okuma yazma bilmemesi, ekonominin çökmüş vaziyette bulunması Musul ile ilgilenilmemesinin geçerli bir nedeni olmuştur. Musul’dan ziyade ilgilenilmesi gereken daha başka sorunlar olmuştur. Tekrardan İngiltere ile tekrardan bir savaşa girmenin hem tehlikeli olması hem de ekonomimiz kaldırmayacak olması göz önünde tutulmuştur. Bunlardan en önemlisi de yorgun bir halkın olmasıdır. Musul’un çoklu bir etnik yapısı bulunmaktadır.İngiltere bu çoklu yapının aleyhimize nasıl olması gerektiğini çoktan bulmuş hatta Mekke Şerifi Emir Hüseyin’i Osmanlı’ya karşı kullanmıştır. İngilizlerin bu etnik yapının içerisinde yok saydığı tek bir etnik yapı vardır. O da Türkmenlerdir.
SONUÇ
Günümüzde Musul’ un Türkiye açısından önemle üzerinde durulmasının Türkmenlerin o bölgede yaşıyor olmasıdır. Musul, Türkiye açısından herhangi bir ”sorun” arz etmeyen bir bölgedir. Musul hala Musul olarak kalacak ve kalmaya da devam edecektir. Fakat petrolün halen orada bulunması batılı devletlerin ‘‘sorunu’’halinde kalmaya devam edecektir. Sonuç olarak burada üzerinde durulan konu Musul devletlerarası tartışılan politik, ekonomik ve sosyal bir sorun olmasıdır. Batılı devletler açısından bu makalede Musul bir sorun mu yoksa Musul’un kendi içerisindeki sorunu mu ele alınmakta olduğu sorusuna verecekleri doğru cevaba bağlıdır.
KAYNAKÇA
Kaya, Zafer. Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 1, S.8, 2004.
Tansel, Selahattin. Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, İstanbul, MEB yayınları, 1991.