GENEL BAKIŞ
Devlet niçin vardır[1], sorusunu hep sormuşuzdur kendimize veya etrafımızdakilere. B. Daver bu konu hakkında şöyle bir açıklama yapıyor:’ En eski çağlardan beri birçok düşünürler devletin amacının ortak iyiliği ve toplumun genel yararını sağlamak olduğunu, olması da gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Toplumun genel yararı yahut ortak iyiliği sağlamak denilince akla önce, dışta ve içte güvenliğin sağlanması yani dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı toplumun korunması; içeride huzur ve sükûnun, güvenlik ve dirliğin sağlanması gelmektedir. Bundan başka, adaletin yerine getirilmesi, toplum içindeki uyuşmazlıklarda ve çatışmalarda, haklının ve haksızın ayrılması devletin en başta gelen ödevleri arasındadır. [2] Yani devlet hem iyiyi tahsis eden hem de dertlere derman olmak için var olan bir kurumdur. Yani sorunlar hep vardır. Dünün sorunları, bugünün sorunları ve yarının sorunları da olacaktır. Devran döndükçe sistemler değişecek, sistemler değiştikçe yapılanlar revize edilecek. Devletler değişen sistemlere ayak uydurmaya çalışırlar. Nitekim birçok konuda halkının ihtiyaçlarına göre de reformlar yapma ihtiyacı duyarlar. Birçok yapılanmalar değişir, birçok vasıf reforma uğrar ve en ciddisi de ülkenin kritik noktalarında tasfiyeler olur. Çünkü eski sistemi bilenler yeni sisteme ayak uyduramazlar. Bu sebeple ki yeni sistemin içinden çıkmış olanlar tasfiye noktalarına oturtulur. Fakat kim nereye gelirse gelsin amaç ve gayelerin çıktığı yol vatandaşa hizmet etmek, iyiyi tahsis etmek ve onu rahat ettirtmek için çabalamaktır.
Devletler vatandaşlarının istediği en iyiyi onlara vermek isterler her zaman. En iyiyi vermek bazen kolay olur, bazen de zor olur. Huzuru, rahatlığı, güzel bir yaşam kalitesini, sağlıklı ve modern ortamları vermek veya oluşturmak her zaman kolay olmayabilir. Zamanlardır gelen sistemlerde; en önce sıkıntı ve dert oluşur, bu durumlara binaen de en iyinin çözümlemeleri yapılır. Yani aslında istenilen en iyi bir anda verilmez. Nasıl ki ilaçların bulunması zaman alıp deneyler ve gözlemler sonucunda farelerden esinlenerek onlarda uygulanarak bulunuyorsa, insanların istediği en iyi de biranda verilebilecek bir hizmet değildir. Nasıl ki Almanya Hitler’in kıyım politikasından sonra insan olgusuna değer verdi ve eskiyi ders alarak kendini geliştirdi; devletler de bu gibi örneklemlerden yola çıkarak vatandaşların iletilerini yerine getirmeye çalışır.
Bazı politik olaylar, örgütsel faaliyetler, illegal yapılar ve yapılanmalar insan yaşantısının negatif yönlü akmasına sebebiyet verir. B. Daver: ‘Devlet amacı, toplumsal düzenin, adaletin ve toplumun iyiliğinin sağlanması olan; belli bir toprak üzerinde yerleşmiş bir insan topluluğuna dayanan ve bu topraklar üzerinde bulunan her şey üzerinde nihai meşru kontrolle sahip; siyasal bir örgütle donanmış sosyal organizasyondur.’[3] B.Daver’ inde dediği gibi adaleti ve toplumsal düzeni oluşturmak için, yukarıda saydıklarımın oluşmasını ve yaşanmasını engellemek için devlet vardır ve görev yapar. Yani devlet kurumu kötü emellerin halka vereceği zararı önceden tespit eder, bunları bertaraf etmek için birimlerini kullanır ve iyiyi, güveni tesis etmeye çalışır. İyi üzerine kurulmuş olan her devlet, vatandaşının içinden çıkan iktidar ile meşru yollarla yönetilir ve bu sayede yapılacak her türlü uygulamalarda iktidar onaylı bir kurul görevini üstlenir. Meşru olan devlet –siyasi iktidar-, insan hak ve hürriyetlerine saygı göstermek şartıyla, bazı ciddi ve olağan hallerde kısıtlamalara gidebilir. Nitekim kısıtlamaların amacı da iyiyi ve güveni tesis etmektir. Fakat kısıtlamaların dozu fazla olmamalıdır. Nitekim Anayasamızın 13. Maddesinde: ’Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.’[4] diye de belirtilir. Bu konuda iktidar sınırsız yetki görevini kendine yüklememelidir. Devlet yönetimi meşru yollarla gelir, meşru yollarla gider. Dikta yönetimlerinin hâkim olduğu hiçbir devlet; demokratik ve iyiyi düşünen yapıya sahip değildir. Bu yüzden de kısıtlamalara ve bunun uygulamalarına dikkat edilmeli, bu işlevler uygulanırken, iyiyi tahsis ederken alınan yöntemlerle paralel hareket edilmelidir.
Devletin halkının ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturduğu kurumları vardır. Bu kurumlar siyasal iktidarı kullanır. Siyasal iktidarı kullanacak kurumlar oluşmamış, merkezîleşmemiş ve otorite temerküz etmemişse devletten söz etmek imkânı yoktur.[5] İktidarı kullananlar, ülkede yaşayan bütün insanlar için bağlayıcı kararlar alırken, kurallar koyarken ve bunları gerektiğinde zora başvurarak uygularken hep devlet adına hareket ederler.[6]
YAZININ SON KISMI DEVLET VE İYİNİN TAHSİSİ…3 ŞEKLİNDE BİR SONRAKİ HAFTA PAYLAŞILACAKTIR..:)
[1] Bülent Daver, Siyaset Bilimine Giriş, Ankara, Siyasal kitabevi, 1993, s.167.
[2] Aynı, s.167-168
[3] Aynı, s.166.
[4] 1982 Anayasası, Anayasanın 13.maddesi
[5] Dursun, 2014, s.151.
[6] Kapani, , 2000, s.39.