TR

Darbeciliğin Kökeni Üzerine Cumhuriyetçiliğin Analizi

ÖZET

Türkiye’de yönetim şekline adını ve içeriğini belirleyen kurucu elitler, cumhuriyetçiliği benimsemişlerdir. Cumhuriyetçilik eski ve yeni formlarıyla özellikle kıta Avrupa’sında etkin bir yönetim biçimidir. Cumhuriyetçilik yeniden dağıtımcı devlet modeli, kamusalcı sosyal teorisi, pozitif özgürlük anlayışı ve aktif militan yurttaşlık modeli ile ayırt edilmektedir. Cumhuriyetçi sistematiğinin tüm kurumları müdahaleci bir anlayışta konumlandırılmaktadır. Müdahalecilik, küçük ve kabul gören noktadan, sürekli artan kabul edilemez noktaya oranda yaygınlaştırmaktadır. Cumhuriyetçi model, özünü oluşturan müdahalecilik ile askeri darbeleri besleyen, kolaylaştıran ve “bir çıkar yol” olmasını teşvik eden sistematiği ile dikkat çekmektedir. Bu makalede cumhuriyetçiliğin yapısı temel kurumlarının müdahaleci formu siyasal felsefesi sorgulanmaktadır.

Anahtar Kavramlar: Cumhuriyetçilik, Müdahalecilik, Cumhuriyetçi Özgürlük, Cumhuriyetçi Yurttaşlık. 

GİRİŞ

  Askeri darbeler, cari tüm yönetim modellerinde, doğal ve etik kabul edilen yönetim değiştirme yollarından birisi değildir. Monarşiden tam demokratik liberal bir yönetim sistemine kadar askeri darbeleri önlemek için bir çok yapısal ve idari tedbir alınır. Ancak askeri darbecilik sadece siyasi, ekonomik, kamusal krizlere indirgenemeyecek bir müdahale alanıdır. Askeri darbeler bir ideolojik altyapıya dayanmaktadır. Kabaca iki ana yönetim teorisi tüm dünya coğrafyalarında etkindir. Bunlar liberal demokratik yönetim modeli ve cumhuriyetçi yönetim modelidir. Cumhuriyetçilik geleneği, insanlık kadar eski kadim bir yönetim teorisiyle incelenmeyi hak etmektedir. Cumhuriyetçilik askeri darbeciliği besleyen bir dizi kurum ve zihniyeti barındırmaktadır.

Askeri darbeler ile cumhuriyetçlik siyaseti arasında bir ilişki bulunmaktadır. Cumhuriteçliğin tarihi misyonuna ve pratiğine yakından bakıldığında cumhuriyetçiliğin gövdesinde yer etmiş müdahalecilik apaçık görülmektedir. Cumhuriyetçiler, her dönem müdahaleci bir yapı tesis etmişlerdir. Antik Yunan kent devletlerinden itibaren cumhuriyetçiler müdahil olmayı, pasif kalmaya tercih etmişlerdir. Katı Yunan kent cumhuriyetleri bir süre sonra daha kapsayıcı Roma Cumhuriyetine evirilmiştir. Roma cumhuriyet modelinin yurttaşlık açılımı cumhuriyetçiliğin antik Yunan modelini esnetmiştir. Çağdaş cumhuriyetçi düşünürler teorilerini güncelleyerek, liberalizmin özgürlük ve birey odaklı yapısına alternatif oluşturmayı başararak cumhuriyetçi modeli günümüze taşımayı başarmışlardır. Cumhuriyetçi gelenek, çeşitli evrelerden geçerek özellikle Kıta Avrupa’sında etkinliğine devam ettirmektedir. Kadim cumhuriyetçiliğe göre yeni sayılabilecek liberalizm ise Avrupa’da kısmen etki doğurabilmiştir.

Cumhuriyetçiler, müdahaleci yapıyı üç boyutta sağlamaktadırlar: devletin müdahil misyonu, özgürlük yaklaşımı ve yurttaşlık anlayışı. Bu üç yapı cumhuriyette kurumsallaştırılır. Olası sapmalarda askeri darbe devreye girer. “Cumhuriyet ve ilkeleri tehlike altındadır” cumhuriyete gönülden bağlı ordu şiddet kullanarak darbe yapar ve cumhuriyet yeniden ideal yörüngesine oturtulur. Bu yörünge, eski temeller üzerinedir, “cumhuriyet kusursuz bir modeldir ve sonsuza değil yaşamalıdır.” Türkiye’deki askeri darbeler incelendiğinde: “Türkiye Cumhuriyeti yoldan çıkmıştır, yeniden en özgün kuruluş dönemine geri döndürülmelidir” çağrısı dikkat çekmektedir. “Kurucu irade saf ve otantik cumhuriyeti kurmuştur, kurucu iradenin kurumsallaştırdığı siyasal düzene dönüş yapılmalıdır.” Söylemi istisnasız tüm darbe dönemlerinde kullanılmıştır. Askeri darbeciliğin zihinsel ve yapısal kodları cumhuriyetçi yapıda fazlasıyla bulunmaktadır.

Cumhuriyetçi Müdahalecilik

Kökleri Antik Yunan kent devletlerine dayanan, Roma medeniyeti ile form değiştiren cumhuriyetçilik geleneği, daha yeni sayılabilecek liberal geleneğe göre daha kadim bir devlet ve özgürlük anlayışıdır. Cumhuriyetçilik geleneğinin daha eski dönemlerden itibaren yaşıyor olması onu, bir dizi farklı dönemler temelinde değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Siyaset bilimciler cumhuriyetçi geleneği, klasik cumhuriyetçilik, Roma cumhuriyeti, neo-klasik cumhuriyetçilik gibi kategorilere ayırmaktadırlar. Bu yazıda neo-klasik cumhuriyetçilik geleneği üzerinden bir okuma yapılmaya çalışılmaktadır. Çağdaş cumhuriyetçilere göre, müdahalecilik esas, pasifizasyon ise istisnadır. Cumhuriyetçililere göre şekillenmiş yönetim yapısı çeşitli teorik ve pratik yapı ve kurumlarla müdahaleciliği beslemektedir. Müdahaleciliğin temelinde devletin misyonu, sınırsızlığı, özgürlük yaklaşımı ve yurttaşlık anlayışı yatmaktadır.

Nafiz Tok, cumhuriyetçilik kuram geleneğini iki ana eksene ayırmaktadır. Buna göre sivik cumhuriyetçilik ve sivik hümanizm eksenlerinde cumhuriyetçiliği tanımlanmaktadır (Tok, 2008: 53). “Sivik hümanist yoruma göre, cumhuriyetçilik aktif yurttaşlık ve yurttaşlık erdemlerine dayalı olan belli bir iyi yaşam biçimini gerçekleştirmeyi hedefleyen bir siyasal düşünce biçimidir” (Tok, 2008: 54).Tok’a göre, cumhuriyetçi model alan devlet, yurttaşlıkla iç içe geçmiş bir müdahale görevi addetmektedir. Yine Tok (2008: 55)’a göre, “sivik cumhuriyetçilik birbirine sıkı sıkıya bağlı üç temel değere dayanır: tahakkümsüzlük olarak ya da keyfi iktidardan bağımsızlık olarak siyasal özgürlük, özgür devlet ve cumhuriyetçi sosyal adalet” (Tok, 2008: 55). Devletin en dikkat çekici görevi, tahhakkümsüzlük olarak özgürlüğü tesis etmek, devletin bağımsızlığını sağlamak ve sürüdürme ve sosyal adalet adına sosyo-ekonomik müdahalelerde bulunmaktır.

Pettit’e göre, liberallerin savunduğu “müdahalesizlik” merkezli özgürlük anlayışı, bireylerin tahakküm altına alınmasına yol açar. Bu durumda bazı liberallerin ilgi duyduğu, sağlık, eğitim ve güvenlik gibi sorunlardaki önerileri tahakkümsüzlük durumundan farklı daha çok eşitlik/eşitleme ile ilgilidir (Pettit, 1998: 29). Pettit, bazı sosyal liberallaerin eğitim, sağlık ve barınma gibi sosyo-ekonomik konulara ilgisini de yeterli bulmamaktadır. Ona göre, devlet özgürlük adına içeriği yeniden dağıtım olan müdahalelerde bulunmaldır. Pettit (1998: 85)’e göre, devlet gücünü sahip kişilerin keyfilik durumunda olmaması için onların kendi faydaları ya da dünya görüşlerini değil, kamunun faydasına olan ve kamusal dünya görüşüne uygun yol izlemeleridir. Bir polis ya da yargıç tahakkümcü olmayan müdahaleler yapabilirler, yeter ki bu hukuki sınırlar içinde olsun (Pettit, 1998: 96). Devlet görevlileri “kamusal yarar” adına hareket ettiği takdirde müdaleler faydalı olarak görülmelidir. Pettit (1998: 153-56)’e göre, eşitlik ile ilgili iki yaklaşım ideal değildir. Bunlardan ilki, faydacı zihniyettir, faydacı için kamu önünde fırsat eşitliği yeterlidir. Negatif özgürlükçü için de zaten eşitsizlik doğal kabul edilir bu nedenle bu iki yaklaşım eşitlik sağlamaktan uzaktır. Oysa cumhuriyetçi sonuççuluk, maddi eşitliği şart koşmadan da “yapısal eşitliği” desteklemektedir. Pettit’in cumhuriyet kuramında kişisel bağımsızlık ideali söz konusudur, bağımszılık onda “… yaşadığımız toplumda başklarından dilenmeksizin ya da borç almaksızın ve onların yardımlarına muhtaç olmaksızın  normal olarak ve hahkıyla faaliyet yürtecek araç gerece sahip olmaktır” (Pettit, 1998: 210). Bağımsızlığı pekçok şey tehdit edebilir; enformasyona ulaşım kısıtlığı, hakların yeterince bilinmemesi, ulaşım haberleşme hizmetleri temel eğitimden yoksun olmak, işsiz olmak sosyal yaşamın çeşitliliğine katılamamak gibi faktörler bağımsızlılığı olumsuz etkiler (Pettit, 1998: 210-11).“Eğer bir cumhuriyetçi kendini devletin yurttaşları arasında tahakkümsüzlük olarak özgürlüğü ilerletmeye adamışsa, sosyoekonomik bağımsızlığı ilerletme politikasını benimsemelidir” (Pettit, 1998: 211). Pettit ve çağdaşlarına göre, devletin pasif bir özgürlük veya fırsat eşitliği yaklaşımı yeterli değildir. Cumhuriyetçi yönetim yapısal düzenlemelerle sosyal gelişmeyi takip etmeli ve daima müdahil olmalıdır. Günümüz cumhuriyetlerindeki “sosyal devlet” anlayışının temeli cumhuriyetçiler tarafından atılmıştır.

Pettit, cumhuriyetçi bir egemnliğin müdahil olmasını kabul etmektedir. Teorisinin temelinde yer alan tahakkümsüzlük olarak özgürlüğü sağlama ve sürdürme için devlet aygıtının farklı içerik ve farklı tarzlarda müdahalede bulunmasını şart koşmaktadır. Pettit’e göre devletin “kamusal fayda” adına müdahalesi gerekli ve yararlıdır. Bütün bu kamusal alan sorunlarının çözümü için devlet etkin rol üstelnmeli bu amaçla, telciliği, tek yanlı medya organlarının hakimiyetini kırıcı kamunun veya yarı-kamu medyayı destelemeli, ticari ve mülkiyet sahipliğinde birkaç elde toplanmasına izin vermemelidir (Pettit, 1998: 225).

Pettit, tarafsız devlet misyonuna kökten karşı durmaktadır. Ona göre devlet görevlilerinin müdahaleciği “keyfi” olmadığı/ olmamayacağı için sorun teşkil etmez. Cumhuriyetçi devlet, tüm toplumsal yaşamı kamusalaştırarak devletin de etkin bir müdahale aracı olarak tasarlayarak müdaheleciliği sürdürmektadir. Müdahaleci devlet misyonu bir kez yerleştikten sonra, müdahale edilen alan, kişi, grup, kültür, ekonomi, vs. sürekli genişler. Bu durum öyle bir noktaya gelir ki cumhuriyetin geleceği elit cumhuriyetçiler tarafından “tehlikede” olduğuna hükmedilirse askeri darbeler kaçınılmaz olur.

Pettit’in çervesini çizdiği tahhakkümsüzlük olarak özgürlük klasik liberal negatif özgürlük durumundan çok farklıdır. Pettit, pozitif veya müdahaleci özgürlük fikrini savunmaktadır. Beklendiği gibi tahakkümsüzlük olarak özgürlüğün yeşereceği rejim cumhuriyettir. “Cumhuriyette yurttaşların özgürlüğü yasalarla sağlanır. Zaten yurttaşlık hukuki rejimlerde var olan bir statü olduğundan, cumhuriyetçiler yurttaşlık ve özgürlükle özdeşleştirilir. Yasalar ve hükümet, keyfi olmamak kaydıyla, hâkimiyete dönüşmez ve özgürlüğü tehdit etmez” (Pettit, 1999/ Kartal, 2013: 350). “tahakkümsüzlük olarak özgürlük” cumhuriyetçi modelde yaşması için iki gerekçesi vardır. Birincisi, cumhuriyetçi modelde özgürlük yurttaş ve köle karşıtlığına göre biçimlenir. İkincisi ise, cumhuriyetçi gelenekte müdahale olmada da özgürlük yok olabilir, bunun için iyi düzenlenmiş cumhuriyetçi yönetimde, müdahale yasa ve yönetimle meşruluk kazanır. Tahakkümden masun olma durumu için Pettit; “o halde, bizi ilgilendiren anlamıyla tahakkümsüzlük, bir kişinin başka insanların mevcudiyeti koşullarında yaşarken ve toplumsal düzenlemeler sayesinde öteki insanlardan hiçbiri onun üzerinde tahakküm kurmadığında sahip olduğu konumdur” (Pettit, 1998: 98). Buradaki tahakkümsüzlüğü sağlayan şey, diğer insanların kamusal konumudur. Cumhuriyet bu tahakkümsüzlük ortamını yaratma imkanına sahiptir.

Tahakkümsüzlük olarak özgürlüğü iki argüman sağlamaktadır. Bunlar: yoğunluk ve yaygınlık argümanlarıdır. “Yoğunluk temelli argümana göre, devlet insanların sosyo-ekonomik bağımsızlığını yükselterek sosyo-ekonomik yönden bağımlı olanları, aksi halde maruz kalabilecekleri tahakküm biçimlerine karşı korur” (Pettit, 1998 / Tok, 2008: 60). “Yaygınlık temelli argümana göre, devlet, sosyo-ekonomik bakımdan bağımlı olanların tahakküm dışı seçimler yapmalarına imkan sağlamak için insanların sosyo-ekonomik bağımsızlığını yükseltir” (Pettit, 1998 /Tok, 2008: 61). Cumhuriyet, özgürlüğü sağlamakla görevlidir. Pettit’e göre, özgürlük doğal değil, yapaydır, cumhuriyetin yurttaşa sunduğu, yurttaşda yaşattığı bir yapıdır. Cumhuriyetçilere göre, özgürlüğün negatif yorumu yeterli değildir. Zira, “cumhuriyetçi gelenek özgürlüğü köleliğin karşısına koymakta ve başkasının keyfi iradesi karşısındaki savunmasızlığı ya da başkasının insafında yaşamayı büyük kötülük olarak görmekte hemfikirdir” (Pettit, 1998: 55). Pettit (1998: 99)’e göre tahakkümsüzlük durumu için bazı stratejiler bulunmaktadır. Bu stratejiler: “denk güçler stratejisi tahakküm uygulayan ile tahakküme maruz kalanın kaynaklarını eşitlemektir. Anayasal önlemler stratejisi, tahakküme uğrayan tarafların keyfi müdahale karşısında …. anayasal bir otoriteyi gündeme getirerek tahakkümü ortadan kaldırma amacı güder”. Cumhuriyetçilere göre, özgürlük negatif bir yapı değildir,  ancak pozitif bir müdahaleyle sağlanabilir. Cumhuriyetçi model tahakküm yokluğunu sağlamak adına yaygınlık ve yoğunluk temelli müdahaleleri gerekli görür. Bu müdahaleler yapılmazsa “özgürlüğün yok olacağını” savunur. Yaygınlık ve yoğunluk temelli müdahaleler, devletin sosyo-ekonomik dağıtım aracı olmasına yol açar, ancak cumhuriyetçilere göre bunun bir sakıncası yoktur.

Cumhuriyetçi özgürlük bir proje olarak temellendirilmektedir. Cumhuriyetçiler, özgürlüğü efendi-köle karşıtlığı üzerinden ele almaktadırlar. Köleliğin özgürlük karşıtı olduğu tüm siyasal teorilerce kabul edilmektedir. Cumhuriyetçiler salt efendi-köle kartşıtlığı üzerinden bir özgürlük teorisi geliştirmeyi de yeterli bulmamaktadırlar. Yurttaşların özgürlük alanını, kararlarını ve seçimlerini etkileyebilecek bütün faktörlere müdahil olmayı benimsemiş durumdadırlar. Cumhuriyettin yurttaşı bir şekilde özgürlük durumunu kaybetme/kısıtlanma ile karşılaşmasını engelleyecek tüm adımları devlet atmalıdır. Cumhuriyetçilere göre, tahakkümsüzlüğü negatif bağlamda etkileyen herşeye müdahale edilmelidir. Buradan da cumhuriyetçi elitin “özgürlük” alanını tehdit eden yaygın bir tehlike hissettiğinde müdahaleyi seçeneğini uygulayacağını/uyguladığını ön görmek mümkündür.

Cumhuriyet ile yurttaş ilişkisi son derece grift bir hal almıştır. Yurttaş cumhuriyette, cumhuriyette yurttaşta yaşamaktadır. Aralarında ilişkinin sınırları son derece ince yer yer sınır ların yok olması şeklindedir. Cumhuriyette yurttaş merkezi konumdadır. Tunçel (2010: 18)’e göre, cumhuriyet bir devlet şeklinden ziyade bir yönetim şeklidir, yönetim şeklinin özünü yurttaş ile yönetim arasındaki ilişki biçimi belirleyen bir söylemdir.

Cumhuriyetçi demokrasilerin merkezi kavramı yurttaş erdemidir. Yurttaşların erdemi, yurttaşlığa ilişkin yükümlülükler üstlenmede ortaya çıkar. Bu yükümlülükler yurttaşlığın sağladığı özgürlüklerden faydalanabilmek, başka bir deyişle haklara sahip olabilmek için topluluğun korunmasına ilişkindir. Yurttaşlardan beklenen topluluğun korunması ve sürekliliğinin sağlanması için katılımda bulunmalarıdır. Cumhuriyetçi demokrasilerin yurttaş erdemine dair vurgusunun anlamı da katılımda ortaya çıkar; Çünkü cumhuriyetçi katılım, liberal demokrasilerin kişisel çıkar peşindeki yurttaşlarından çok, topluluğun ortak iyilerini gözeten yurttaşları gerektirir. Yurttaşların katılımının olanaklarını ise yasa yönetimi sağlar. Böylece tüm yurttaşların benzer haklara sahip oluşunun da garantisini oluşturur (Tunçel, 2010: 21).

“Yurttaşlık erdemi, dış düşmanlara karşı savunma cesareti ve azmi ile kamusal hayatta aktif rol almayı mümkün kılacak basiret gibi kapasitelerden oluşmaktadır (Skinner, 1986 / Kartal, 2013: 346). Cumhuriyetçi yurttaşlık erdemli yurttaşlığı gerektirmektedir. Erdemden, aktif kamusal katılım yani müdahaleci yurttaşlığı, vatanı sevme ve vatan için fedakârlıkta bulunmayı kapsamaktadır. Tunçel (2010:30)’e göre, “cumhuriyetçi erdem daha çok yönetimi herkesin iyiliği için kullanılabilecek yurttaşları seçme arzusunda gizlidir. Cumhuriyetçi düşüncenin merkezinde yer alan erdem kavramı, hem yöneticilerin hem de yönetilenlerin ortak iyiye adanmasını gerektirir” (Tunçel, 2010: 30). Ortak iyi  sorunu ise bir dizi problemi beraberinde getirmektedir. “Hangi veya kimin iyisi” bu soruna cumhuriyetçiler; “Rousseau ortak iyilerin tek tek bireylerin iyilerinin toplamından başka bir şey olduğunu ilan ederken, iyi yaşamın da yolunu topluluğa boyun eğmekte ve onun adaletinin yanılmazlığına güvenmekte bulur” (Tunçel, 2010: 61). Cumhuriyetçi yurttaşlığın temelinde “erdem” yatmaktadır. Erdemden kasıt ise; vatan sevgisi, aktif katılımcı cumhuriyeti yaşatan var eden yurttaş tipi anlatılmaktadır.

Pettit ve Skinner için “… birey tek başına soyutlanmış bir doğal hak taşıyıcısının ifadesi değildir. Pettit ve Skinner’ın kastettikleri birey, yurttaşın ta kendisidir” (Tunçel, 2010: 64). Yurttaş liberalizmde olduğu gibi statü ve yalnızca haklarla ilişkili kabul edilmemektedir. Liberaller, vatandaşların kamusal hizmetlerinin olmadığı, her bireyin tek tek haklara sahip olduğu alanı önceler. Buna karşı klasik cumhuriyetçi gelenek, özgürlüğü tam sağlamanın yolu, bireysel faydayı göz ardı ederek kamusal yararı yerleştirmektir, yurttaşın kamu hayatına “adanması”nı odak noktası olarak benimsemişlerdir (Tunçel, 2010: 64). “Rousseeau’ya göre, bireylerin özel çıkarlarının peşine düşüp kamusal sorumluklarını ihmal etmesinin sonucu esaret olacaktır. Ona göre, bireyin özel çıkarlarının ifadesi olan özel irade, tüm vatandaşların ortak çıkarının ifadesi olan ‘genel irade’ye tabi olmalı…” (Rousseau, 1950 / Şahin, 2008: 36). Böylece genel irade, kamusal yarar, kurucu irade gibi kavram ve gerekçeler ortaya çıkmış ve yuttaşlara ödev ve sorumluklar yüklenmiştir. “Genel kanı yasanın yurttaşa kamuya katkıda bulunabileceği bir yükümlülük alanı yarattığı yönündedir. Kamu hizmetine yapılan vurgu bahsi geçen yükümlülüğün somut bir içerikte kristalize olmasını sağlar” (Öztürk, 2016: 223).Cumhuriyetçi yurttaşlığın bir diğer ayırtedici özelliği kamusal  sorumluluklara verilen önemde gizlidir. Cumhuriyetin yurttaşı “herhangi bir birey değildir.” Yurttaş kamusal alana ilişkin sorumluklara haiz olduğu ölçüde yurttaştır. Yurttaşların kamusal alandaki sorumluluğu “kabul/ red” gibi bir tercih meselesi değildir. Yurttaştan beklenen görevlerinin bilincinde olan ve aktif rol oynayan kişiliktir. İkinci bir seçenek cumhuriyette yurttaşlara sunulmaz.

Cumhuriyetçi düşünür Viroli’ye göre, kamusal hizmet ve sorumluluklar, yurttaşlık politikasının cumhuriyetçlik ile liberalizm arasındaki farkı ortaya çıkarır (Bobbio ve Viroli, 2003 / Öztürk, 2016: 223). “Liberalizm ödevlere karşı hakları önemser ve zorunluluk olmadıkça kamu hizmetine değinmez. Ancak cumhuriyetçi gelenek ödevler olmaksızın hakların tek başına anlamsız olacağını düşünür” (Bobbio ve Viroli, 2003 / Öztürk, 2016: 223).

Cumhuriyetçi erdemli yurttaşlığın inşasında eğitim kritik bir kurum olarak konumlandırılmaktadır. Rousseau, yurttaşlık bilincine ayrı bir önem atfediyordu. Ona göre, “erdem [yani kamusal çıkarı gözetme] olmadan özgürlük [yani yasalara itaat etme], yurttaşlar olmadan da erdem olamaz; yurttaşlar oluşturursanız her şeyiniz olur” der. Zira kurulan bir sistemin fonksiyonel olabilmesi için “insan kendi varlıklarını devletin varlığının bir parçası olarak algılayacak” şekilde yurttaşlık bilincine sahip olmaları gerekir (Zabcı,2011: 593).

“Yurttaşlara iyi olun demek yetmez; onlara iyi yurttaşlar olmayı öğretmek gerekir,” diyen Rousseau’ya göre “vatan sevgisi”, bu amaca ulaşabilmek için kullanılabilecek en elverişli araçtır. Yurttaşlara güçlü vatanseverlik duygusunun aşılanması, ortak bir kültürün yaratılıp bireylerin bunu özümsemesi ve böylece bireysel iradenin genel iradeye uyum içine sokulması sonucunu doğurur. Vatan imgesi dolayımıyla bireyler bir duygudaşlık çemberi içine girerler ve toplum da duygu ve düşünce birliğine sahip gerçek bir ulusa dönüşür (Zabcı, 2011: 594).

“Yöntemlerin ilki, devlet tarafından verilen kamusal ya da ulusal eğitimdir. … Rousseau’ya göre ‘eğitim ruhlara öyle bir ulusal biçim vermeli ve insanların kanıları ile beğenilerini öylesine yönlendirmelidir ki, herkes sevgiyle, tutkuyla, zorunlulukla vatansever olsun” (Zabcı, 2011: 595). Cumhuriyetçiler, zorunlu eğitim yoluyla Fransız halkının çoğunluğunu oluşturan köylüleri cumhuriyetçi yurttaş haline getirmeyi amaçlarlar (Borne, 1998: 157). Borne (1998: 158)’e göre, Fransız cumhuriyeti, köye belediye binasının iki yanına iki okul inşa ederek cumhuriyeti ve onun uzantısı cumhuriyetçi erdemle yaratılan yurttaşı yetiştirmeye odaklanmıştır.

Cumhuriyetçi yurttaşlık konumu müdahaleceğili beslyen bir içeriğe sahiptir. Cumhuriyetçi yurttaş haklardan ziyade görevlerle donatılmıştır. Yurttaş kamusal bir varlıktır, yaşamının her anında kamusallık önceliğini hatırlamlıdır. Okulda gerekli enformasyona tabi tutulan yurttaş cumhuriyetin hem öznesi hem de taşıyıcısıdır. Yurttaş, kamusal yaşama duyarlıdır, müdahildir, cumhuriyetin taşıyıcısıdır.

Şahin (2008: 31)’e göre cumhuriyetçiliğin dayandığı iki temel yapı vardır. Bu yapılar, “kamusallık” özel ve kişisel olmaktan çok şeffaf ve kamusal olma koşunu ifade eder. İkinci yapı ise, “hukuk devleti ve yurttaşlık erdemi”, siyasal olma, siyasete katılma olarak hayat bulmadır. Yurttaşlık erdemi, kamusal ödevleri yerine getirerek bireysel faydadan uzak olmayı sembolize etmektedir. “Sonuç olarak ister kalsik ister çağdaş olsun tüm verisyonlarında cumhuriyetçi düşünce, ahlaki açıdan biçimlendirici, ekonomik açıdan ise yeniden dağıtımcı bir idealdir” (Tunçel, 2010: 53).

Cumhuriyetçilik müdahil devlet yapılanması, pozitif özgürlük anlayışı ve kamusal bir varlık olarak kurguladığı yurttaşlık modeli ile müdahaleciği beslemektedir. Cumhuriyetçi müdahalecilik geçici değil, kalıcı, bir seferlik değil, daimidir. Cumhuriyetçilere göre, “kusursuz cumhuriyet” ideali kabul edilmektedir. Kusursuzluk hali ise cumhuriyetçi geleneğe “dikkat, endişe, korku” yaşatılmasına neden olmaktadır. Cumhuriyetçilik ideolojisi yurttaşı “taşıması zor” ödevlerle tanımlamaktadır. Çocukluktan itibaren eğitim yoluyla cumhuriyetçi yurttaşlık kişinin bir parçası haline getirilmeye çalışılmaktadır. Cumhuriyeti “tehlikede” gören yurttaşlar müdahale mekaniğini harekete geçirmek için eylemlerde bulunmayı bir görev olarak kabul etmektedirler. Özelikle asker yurttaşlar “darbeyi bir görev/sorumluluk” olarak tanımlamaktadırlar.

SONUÇ:

            Kökleri antik yunan kent devletlerine dayanan cumhuriyetçilik yaşadığı bir dizi kriz neticesinde önemli bir değişim göstererek Roma cumhuriyeti modeline geçiş yapmıştır. Daha kapsayıcı Roma Cumhuriyeti neo-klasik cumhuriyetçilik reformlarıyla günümüze değin varlığını korumuştur. İster klasik, ister neo-klasik cumhuriyetçiliğin özü müdahalecilikle maluldür. Teorik altyapı ve pratik uygulama düzeyleri ile cumhuriyetçi yapı toplum ve bireye ilişkin ciddi müdahale alanları oluşturmuştur. Cumhuriyetçi yönetim yapısının egemen olduğu toplumlarda geniş kamusal alanın, müdahaleci devlet aygıtının, militan yurttaşlığın izlerini görmek mümkündür.

Cumhuriyetçi modelin devlet aygıtı, çeşitli gerekçelerle toplumsal yapıya, ailelere, çocuklara ve tüm bireylere müdahale etmektedir. Cumhuriyetçi yapının ağababaları eğitim, yurttaşlık, ekonomi ve demokrasi gibi kurumsal yapılara devlet etkisini, regülâsyonları gerekli/yararlı görmektedirler. Devlet pozitif ve rol ile yaşamın her alanına, özellikle kamusal alana müdahil olmayı esas almaktadır. Pettit’e göre, müdahaleler tahakküm doğurucu olmamalıdır. Oysa müdahaleciliğin doğası zincirleme ve sürekli yeniden devletin müdahil olmasına yol açmaktadır.  Sosyo-ekonomik yeniden dağıtımcılığı esas alan cumhuriyetçi yapı bu alandaki sonuçlara etki etmektedir. Devlet erkinin misyonu, zaman zaman askeri darbeye değin uzanan bir mühendislik projesini doğal/normal görmektedir.

Cumhuriyetçi özgürlük anlayışı, pozitif bir özgürlük anlayışına denk düşmektedir. Sosyal liberallerin de savunduğu bu özgürlük anlayışı “bir şeyi yapma hakkından ziyade bir şeyi yapma gücü” olarak tezahür etmektedir. Tahakkümün özgürlüğü tam anlamıyla yaşatmadığını savunan cumhuriyetçi aydınlar, tahakküm doğran araç ve şartların yok edilmesini ileri sürmektedirler. Cumhuriyetçi özgürlük, negatif anlamından oldukça uzak konumlanmaktadır. Cumhuriyetçiler özgürlüğü bir toplum projesi olarak değerlendirmekte, ilk durumu devletin müdahaleleriyle sağlama arayışını yansıtmaktadırlar. Cumhuriyetçilere göre, tahakküm doğaldır, tahakkümü ortadan kaldırmak için yine devlet bir takım müdahale araçlarını kullanmalıdır. Bu araçlar yaygınlık ve yoğunluk temelli tahakkümü azaltan veya yok eden yapılardır. Tahakküm durumuna neyin/nelerin yol açabileceğine ilişkin somut veri ve kıstaslar bulunmamaktadır. Tahakkümsüzlük şartlarını sağlamak için yönetim erkinin sonsuz bir müdahale zinciri/yapısı kurması ve işletmesi zorunluluktur. Her tahakkümsüzlük sağlama müdahalesi yeni tahakküm oluşturma potansiyeline sahiptir. Cumhuriyetçi felsefe, cumhuriyet ve tahakkümsüzlük olarak özgürlüğü tehlikede görme eğilimine sahiptir. “Cumhuriyet tehlikede” yargısı oluştuğunda yine askeri müdahale kaçınılmaz bir yol olarak kabul edilir.

Cumhuriyetin yurttaş, pasif haklar ile statü sahibi birey olarak kurgulanmamıştır. Yurttaş cumhuriyetin yaşayan ve yaşatan asli bir öğesidir. Vatan sevgisi, erdemli, aktif kamusal bir varlıktır yurttaş. Yurttaş bir takım ödev ve sorumluluklar altındadır. Liberal bireyci yurttaşlıkta hak olan siyasal katılım (oy kullanma) cumhuriyetçi yurttaşlıkta yurttaşlığa içkin bir görevdir. Özel alan dar ve çok sınırlı bir konumdadır, buna mukabil kamusal alan geniş ve yaygın bir yapıdadır. Cumhuriyetin yurttaşı çocukluktan itibaren cumhuriyetçi erdemle donanması için okula gönderilir. Cumhuriyetin vücut bulduğu/bulacağı en önemli kurum okul/eğitimdir. Özetlenen yurttaşlık anlayışı militan yurttaş olarak da ifade edilmektedir. Militan yurttaş cumhuriyetin “tehlikede” olduğuna kanaat getirdiğinde cumhuriyeti korumak adına aktif bir rol üstlenmeye hazırdır. Özellikle askeri okul öğrencilerinin tam militan yurttaş prototipine uygun yetiştirilmesi rejim için son derece önemlidir.

Bir yönetim modelinin ülke için seçilen adı ve rejimin içeriği askeri müdahale despotizminin yaşanma olasılığını belirler. Cumhuriyetçi model, müdahaleciliği esas almaktadır. Müdahale araç ve yöntemleri teoride genellikle “kamusal yarar” odaklı olarak işlemektedir. Buna rağmen müdahalecilik nosyonu bir kez kabul edildi mi sonsuz bir zincir kurulmaktadır. Müdahalecilik hayatın, bireylerin toplumun en kılcal damarlarına değin genişleme eğilimi göstermektedir. Cumhuriyet rejimi daima tehdit ve tehlike altında olma kaygısı ile yurttaşları uyanık/hazır aktif tutma anlayışını yaşatmaktadır. Askeri darbelerin bir ideolojisi vardır, ya da belli ideolojik yapılarda icra edilmesi daha kolaydır. Hatta cumhuriyet için cumhuriyet yurttaşının görevidir.


KAYNAKÇA

Borne, D. (1998) “Fransız Eğitim Sisteminde Tarih, Coğrafya ve Yurttaşlık Bilgisi Tasarımı ve Bu Tasarımın Yurttaşın Oluşumuna Katkısı,”. Çev.: H. Tufan,  Dersimiz Yurttaşlık, Hazır.: Ilgaz, T. , İstanbul: Kesit Yayıncılık.

Kartal, F. (2013) “Phılıp Pettit’nin Cumhuriyetçi Özgürlük Anlayışı,” Platon’dan Skinner’a Antik ve Modern Düşünce Res Publıca Ed.: A. Öztürk, Ankara: Doğu Batı Yayınları.

Öztürk, A. (2016) Cumhuriyetçilik ve Liberalizm Neo-Roma Cumhuriyetçiliği: Özgürlük, Katılım, Yasa / Yurttaşlık Sorunsalları üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz, İstanbul: Doruk Yayıncılık.

Şahin, B. (2008) “Özgürlük Ekseninde Liberalizm ve Cumhuriyetçiliğin İlişkisi,” Antik Bir Düşünce Geleneği Üzerine Çağdaş Yorumlar  Ed. : N. Tok, Ankara: Orion Yayınları.

Tok, N. (2008) “Liberalizm ve Cumhuriyetçilik ,” Antik Bir Düşünce Geleneği Üzerine Çağdaş Yorumlar  Ed. : N. Tok, Ankara: Orion Yayınları.

            Tunçel, A. (2010) Bir Siyaset Felsefesi Cumhuriyetçi Özgürlük, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Pettit, P. (1998) Cumhuriyetçilik Bir Özgürlük ve Yönetim Teorisi  Çev.: A. Yılmaz. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Zabcı, F. (2011) “Thomas Hobbes: Devlet Ya Da “Ölümlü Tanrıya Övgü,”. Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, Ed.: M. A. Ağaoğulları, İstanbul: İletişim Yayınları.

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR