CO2 emisyonu sorunu bugünlerde hepimizin sıkça duymaya başladığı ve dünyamızı her anlamda tehdit eden bir konu. Bunun sonuçlarından olan iklim değişikliği, küresel ısınma, hava kirliliği ve daha birçok tehlikenin ayak sesleri artık kapımızda. Alman araştırmacıların elde ettiği bilgiye göre dünyada her yıl 8,8 milyon kişi hava kirliliğine bağlı olarak erken ölüyor. Geçen sene dünyanın yaşadığı büyük Avustralya yangını ve ülkemizin özellikle güney kısmında karşı karşıya kaldığı orman yangınları küresel ısınmanın etkisine bir örnektir. Buzulların erimesiyle beraber deniz seviyesi artmakta ve böylece dünyadaki kara parçalarının su altında kalma tehlikesi artmaktadır.
Sanayi devriminde, buharlı motor daha sonra ise içten yanmalı motorların keşfi ile birlikte fosil yakıtların kullanımı hızlı bir artış göstermiştir. Bu fosil yakıtların havaya saldığı zararlı gaz ve partiküller arasında CO2 gazı başı çekmektedir. Bu gazın küresel ısınmadaki etkisini şu grafiklerden daha rahat görebiliriz.
Grafik 1. 1850’den bu yana yıllara göre dünyanın CO2 emisyonu
Grafik 2. 1850’den bu yana dünyanın ortalama sıcaklık değişimi
Görüldüğü gibi CO2’ in dünyanın sıcaklık artışına direk ve büyük bir etkisi vardır. Dünya’nın sıcaklığı 1850’den günümüze yaklaşık 1,5 0C artmıştır. Ayrıca yılların sıcaklık ortalamalarını karşılaştırdığımızda en sıcak yıl 2016 olmak üzere son 10 yılın, en sıcak yıllar arasında yer aldığını söyleyebiliriz.
İnsanlığın uzun süre görmezden geldiği ve yeterli önlemleri almadığı bu sorun hala büyümeye devam etmekte. Eğer dünyaca, kesin ve hızlı bir önlem alınmazsa CO2 emisyonu, dünyadaki canlıların yaşamına ve ekosistemin devamlılığına geri dönülemez zararlar verecektir. Bu durumun farkına varan bilim insanları ve araştırmacıların önerisiyle; dünyamızın geleceğini kurtarmak, mevcut tehlikelerin ilerlemesine dur demek ve bu büyük sorunlara bir çözüm bulmak amacıyla sırasıyla birçok ülkenin katıldığı Kyoto Protokolü, Paris Anlaşması ve Glasgow Zirvesi düzenlendi. Bu konferans ve anlaşmaların ortak noktası iklim değişikliğindeki en büyük ve ortak problem olarak belirlenen fosil yakıt kullanımının azaltılması ve alternatif yeşil yakıt kullanımının önünün açılmasıydı. Bu anlaşmalarla yine ülkemizin de dahil olduğu 130’dan fazla ülkenin CO2 kredileri yapılan yasal düzenlemeler ile azaltılmıştır. Bu kısıtlamadan en çok etkilenenler ise demir-çelik, çimento ve tekstil endüstrileri oldu. CO2 emisyonlarını belirli bir oranın altında tutmak zorunda kalan fabrikalar böylece üretim genişliğini azaltmak zorunda kaldı. Çoğu fabrika bu yüzden en yüksek kapasitesinde çalışamamakta ve bu durum ülke ekonomisine zarar vermektedir. Ayrıca günümüzde yaygınlaşmaya ve gelişmeye devam eden elektrik enerjisinin günlük hayatımıza entegre çalışmalarının (elektrikle çalışan otobüs ve arabalar gibi) tek başına CO2 emisyon sorununu çözemeyeceği anlaşılmıştır. Bu zirvelerde emisyonu azaltacağına dair taahhüt veren ülkelerin çoğu hedef değerlerinden çok uzaktır. Bu ülkelerin 2030’ da taahhüt ettiği değerlere ulaştıklarını varsaysak bile dünya ve insan sağlığı için yeterli bir çözüme ulaşamıyoruz. Yani dünyanın asıl ihtiyacı sadece CO2 salınımını azaltmak değil, var olan CO2’i dünyadan uzaklaştırmak olmalıdır. Bu da bu gazı endüstride hammadde olarak kullanarak yeni bir ürün elde etmekten geçer.
Grafik 3. Yıllara göre tahmini sera gazı emisyonları ve protokollerin uygulanmasına göre tahmini sıcaklık artışları
Bu noktada ise CO2’i hammadde olarak kullanarak elde edilen değerli bir son ürün, üretimi üzerine çalıştığımız sıvı metanoldür. Kullanılan metanol üretim tekniğimiz ise CO2 hammaddesine ek olarak yenilenebilir enerji yani güneş enerji sistemlerini kullanmakta ve suyun elektrolizinden yararlanmaktadır. Deniz ortasında güneşin geliş açısı, denizin tuzluluk oranı, konumun güneşlenme süresi gibi kriterlere göre belirlenmiş özel bir yerde yüzer güneş enerjisi ile oluşturulan bir yapay adadaki üretim tesisi sırasıyla; ters ozmos, elektroliz ve sıvılaştırma işlemlerini içeriyor. Burada en dikkat çeken kısımlar ise kullandığımız katalizör, anot-katot tasarımları ve üretimi tamamlanan metanol yakıtının çok fazlı bileşeniyle birlikte bir araç yakıtı olmasıdır. Güneş enerji sistemleri ile mevcut enerji ihtiyacımızı tamamen yenilenebilir ve yeşil bir teknoloji ile karşılıyoruz. Depolanan güneş enerjisini yüksek bir enerji potansiyeline ulaştırmış oluyoruz.
Üretimimizin can alıcı başka bir noktası ise ana ürünümüz metanolü üretirken, yeşil ve çevreci olarak hidrojen ve oksijen üretimi de sağlamış oluyoruz. Bu ürünler ayrıca kendi başına pazara sahiptir. Özellikle hidrojen, uzay ve enerji sektöründe çokça kullanılan, üzerine yoğun çalışmalar yapılan ve gelecek vadeden bir üründür. Ayrıca hidrojen ve oksijen; tıp, kimya ve ilaç sektöründe de büyük yeri olan maddelerdir.
Türkiye, CO2 emisyonu bakımından en büyük 16. ülke olduğu için üretimimiz, hammadde sıkıntısı çekmeyecek bir sistemdir. Hammaddenin büyük çoğunluğunun CO2 üreten fabrikalardan karşılanması hedeflenmektedir. Böylece CO2emisyonu yüksek olan ve bu yüzden CO2 kredisi ile sınırlanan demir-çelik, çimento ve tekstil fabrikaları ürettikleri CO2’i hammadde olarak kullandığımız için tam kapasitede çalışmaya başlayabileceklerdir. Yani üretimimiz sadece ürünü olan metanol ile değil aynı zamanda kullandığı hammaddesiyle de ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.
Sıvı metanolün kullanım yerlerine değinecek olursak; yakıt pili, araç yakıtı, roket yakıtı ve uzay aracı yakıtı olarak kullanılmasına ek olarak aynı zamanda ilaç, tıp ve kimya sektöründe de geniş bir yere sahip. Metanolün bir yakıt olarak en büyük avantajı ise fosil yakıtlardan daha uygun ve çevreci olmasıdır. Örneğin 2021 yılında Formula 1 araçlarında karışım olarak denenen metanol oldukça büyük bir etki yarattı. EPDK (Enerji Piyasasları Düzenleme Kurumu)’nca alınan kararda araç yakıtlarında yakıt katkısı olarak %5 oranında metanol kullanılması zorunludur. Bu oranın 2030 yılına gelindiğinde %20’den fazla olmasını bekliyoruz. Günümüz benzinli araçların motoruna yapılacak küçük revizelerle bu yüzde daha çok arttırılabilir. Metanolün daha performanslı bir yakıt olduğu deneylerle anlaşılınca %100 metanollü araç üretme çalışmaları başlamıştır. CO2 salınımını azaltarak, yenilenebilir ve sürdürülebilir yöntemler eşliğinde verimden taviz vermeden üreteceğimiz metanolün bir diğer çevreci yanı ise üretim atık miktarının diğer yollara kıyasla açık ara çok daha düşük olmasıdır.
Gelecek ve dünyamız için attığımız her adımı titizlikle düşünmeli ve planlamalıyız çünkü kaybedecek zamanımız kalmadı. Biz SomeCO2 ekibi olarak çıktığımız bu yolda aynı bizim gibi, ülkesini ve dünyayı daha yeşil bir hale getirmeyi görev bilmiş insanların katkısının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Yaşanabilir bir dünya için birlikte çalışmanın tam zamanı. Yeşil bir gelecekte buluşmak dileğiyle…
Kaynaklar
https://ourworldindata.org/co2-emissions
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47537853
https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-51120658
Bu makale Makale Gönder aracılığıyla SomeCo2 ekibinden Selin Haşlak ve Serhat Can Bayar tarafından gönderilmiştir.
SomeCO2 Ekip Üyeleri; |