“Boşuna mı okuduk? Türkiye’ de Beyaz Yakalı İşsizliği” 2011 yılında Tanıl Bora, Aksu Bora, Necmi Erdoğan ve İlknur Üstün’ ün kaleme aldığı on bir makaleden oluşmaktadır. Bu kitapta Türkiye’ deki beyaz yakalı işsizliğine dikkat çekmek için farklı meslek dallarından 47 üniversite mezunu beyaz yakalı işsiz ve 10 üniversite son sınıf öğrencisiyle görüşmeler yapılmıştır. İşsizliğin farklı boyutlarına değinilen bu kitapta, iş dünyasında imtiyazlı olarak kabul edilebilen bir topluluk olan beyaz yakalılar, içerisinde bulundukları işsizliğin, beyaz yakalıların anlam dünyasını nasıl etkilediğini, yaşadığı duygu durumlarını ve sosyal bir deneyim olarak işsizliğin nasıl algılandığına yer veriliyor. Ayrıca kitapta, beyaz yakalı işsizlerin ne gibi nedenlerle işsiz kaldıklarını, nasıl işlerde çalıştıklarını ve geçimlerini nasıl sağladıklarını öğrenmemizi de katkı sağlıyor.
İki bölümden oluşan bun kitapta, birinci bölümde kapitalizmin tarihsel gelişimi, işsizliğin, özellikle beyaz yakalı işsizliğin durumunun işlendiği çalışmalara, ikinci bölümde ise beyaz yakalı işsizlerin deneyimlerini, duygu ve düşüncelerinin yer aldığı çalışmalar bulunuyor. Ayrıca hemen her mezunun umut bağlayıp hazırlandıkları KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı), ekonomik krizlerde en çok etkilenen kesim olan bankacılar ve ataması yapılmayan öğretmenlere de kitapta yer veriliyor. İlk bölüm, Tanıl Bora ve Necmi Erdoğan’ ın ortak çalışması olan “Cüppenin, Kılıcın ve Kalemin Mahcup Yoksulları” Yeni Kapitalizm, Yeni İşsizlik ve Beyaz Yakalılar; Tanıl Bora’ nın kaleme aldığı çalışmalarından “İşten Çıkarma ve Zamanın Ruhu” Bir Film: Aklı Havada ve “Herkes İşsiz Ama Seninki Farklı” Türkiye’ de Beyaz Yakalı İşsizliğine Genel Bakış adlı üç makaleden oluşmaktadır. Bu makalelerde küreselleşmiş yeni kapitalizmin kitlesel işsizliği yapısallaştırmadaki etkisine dikkat çekmektedir. Bu bölüme göre, artan teknolojik faaliyetlerle üretim sürecinde işgücüne duyulan ihtiyacın azalmasının yanı sıra istihdamda azaltılmıştır. Böylece esnek, geçici ve güvencesiz çalışma eğilimlerinin yaygınlaşmasına yol açmıştır. 1970’ ler sonrasında artan ekonomik krizler, büyüyen işsizlik ve 1980’ ler itibariyle de yaygınlaşan neo-liberal ekonomi politikalarının etkisiyle sosyal refah devletinin müdahaleci, düzenleyici ve geliri yeniden dağıtıcı politikalarından da arındırılmasıyla beraber yeni kapitalizm başka bir boyut kazanmıştır. Bu bölümde eğitimli, diplomalı, şehirli ve orta sınıf kökenli işsizler üzerine bir değerlendirme de bulunmaktadır. Bu bağlamda yeni kapitalizmde beyaz yakalılar, işsizlik sürecinde kendilerini toplumsal konumları üzerinden tanımlayıp bu süreçte yaşadığı kimlik ve aidiyet boşluğu durumuna da dikkat çekilmektedir.
İkinci bölüm, Necmi Erdoğan’ ın kaleme aldığı çalışması olan “Sancılı Dil, Hadım Edilen Kendilik ve Aşınan Karakter” Beyaz Yakalı İşsizliğine Dair Notlar; Aksu Bora’ nın çalışmaları “ Çalışmakla Var Olacağım Gibi…” İşsizliğin Duygu Dünyası ve “Aile: En Güçlü İşsizlik Sigortası”; İlknur Üstün’ ün çalışmaları “Ayrımcılık Bağlamında Beyaz Yakalı İşsizliği” ve “Ataması Yapılmayan Öğretmenler”; Tanıl Bora’ nın çalışmaları “Beyaz Yakalıların İş Bulma ve Geçinme Stratejileri”; “KPSS’ ye Sığındım…” İşsizler, Seçme Sınavları, Stres ve Adalet Duygusu ve “Bankacılık: Üzgün ve Sağlıksız Adamlar, Kadınlar…” isimli makalelerden oluşmaktadır. Bu kısımda beyaz yakalı işsizlerin dünyasını ele alarak onların ruhsal durumu ve koşullara karşı savunma mekanizmalarını nasıl oluşturduklarına yapılan görüşmeler aracılığıyla değinilmektedir. Necmi Erdoğan’ ın “Sancılı Dil, Hadım Edilen Kendilik ve Aşınan Karakter” makalesine göre, eğitimli ve diplomalı beyaz yakalılar kendi işsizlik süreçleri üzerine konuşmaktan çoğunlukla kaçınmakta ve işsizliklerinden kendilerini sorumlu tutmaktadırlar. Bu noktada beyaz yakalıların içinde bulundukları şartlar ve konuma göre iş ve işsizlik tecrübeleri arasında farklılıkların olduğuna dikkat çekilmektedir. Aksu Bora, “Çalışmakla Var Olacağım Gibi” adlı makalesinde beyaz yakalıların iş hayatında aktif olarak çalışmanın kişinin anlam dünyasındaki önemine değinilmiştir. İşsizliğin insanlarda oluşturduğu buhran ve bunalım karşısında kendilerine olan özsaygı yitimi ile nasıl başa çıktıkları ele alınmıştır. Görüşmecilerin görüşme esnasında gösterdiği stratejilerden yola çıkarak beyaz yakalının işsizliğini, toplumdaki konumunu, tatmin duygusunu, kabul edilebilir bir hayat tarzı kuramayışını, beklentilerinden ve tercihlerinden vazgeçmeyişinin bir bedeli olarak görenlerde bulunmaktadır. Yani, işsiz kalma sebebini ilkeli davranmaktan kaynaklı olduğunu düşünmektedirler. Görüşmecilerden bu gibi kişiler, işsiz kaldığında zaman ve enerjilerini gönüllü ve ücretsiz aktivitelere yönelerek değerlendirdiklerini belirtmişlerdir.
İkinci bölümde Aksu Bora’ nın diğer çalışması olan “Aile: En Güçlü İşsizlik Sigortası” adlı makalesine göre, aile desteğinin, koşullara bağlı olarak şekillenen bu desteğin, özellikle kriz durumlarında koruyucu rolü görüşmeler esnasında da kendini göstermiştir. İşsizlikle ve onun getirdiği sıkıntılı ruh haliyle başa çıkmada aile en büyük destekçi olarak önem arz ediyor. Ailenin bu zor süreçte sunduğu maddi ve manevi destek bir nimet olsa da, beyaz yakalı işsiz bireyleri aileye bağımlı hale getiriyor. Bu bağımlılık bireylerin kendi hayatları üzerindeki denetimlerini kısıtlıyor. Bu durumda onları ailenin beklentileri karşısında daha güçsüz bırakıyor.
Eşler, karı-koca birlikte işsiz kaldıklarında ve birikimleri tükendiğinde çareyi aile büyüklerinin, anne-baba evine sığınmakta buluyor. Görüşmeciler arasında evlendikten veya bir şekilde kendi hayatını kurduktan sonra yeniden anne- baba harçlığına muhtaç kalmak, kendi düzenini bozup yeniden aile ile yaşamaya başlamak hem kadınlar hem de erkekler için zor bir deneyim olduğunu belirtmişlerdir. Mezuniyet sonrası ailesinin yanına dönen genç bireyler, iş arama süreçlerinde aile ve çevrenin etkisiyle kimi zaman hayatlarındaki önceliklerinde değişiklik yapmaya yönelmektedir. Örneğin, iş bulmayan genç kadınlar ‘iş bulamıyorsun madem sende evlen, çocuk yap o zaman’ denilerek, genç erkekler ise ‘iş güç yok gidip askerliği yap, çıksın aradan’ denilerek hayatlarına yöne vermektedirler. İşini kaybeden beyaz yakalı işsiz kocalar ve babalar, ailesini geçindirecek parayı kazanamadığı için kendisini yetersiz hissetmektedir. İşini kaybeden evli kadınlar ise bu süreçte kendilerini ‘ev kadını’ olarak nitelendiremedikleri gözlemlenmiştir.