Feylak uş Şam sözcüsü Muaz Ebu Ömer’in 20 bin muhalif unsurun hazırlıklarını tamamladığına yönelik 11 Ocak tarihli açıklaması[i], bir süredir stratejik ve taktiksel hesaplamaların yapıldığı Afrin’e yönelik olası operasyonun kapıda olduğunu gösterir nitelikteydi. 2016 yılının Ağustos ayında başlatılan Fırat Kalkanı Operasyonu ile güvenlik-prestij ekseninde bir dış politika yapım sürecine giren Türkiye, DAEŞli teröristleri sınırdan temizleme yöntemi ile Suriye’ye aktif müdahale gerçekleştirmiş, müteakibinde ise terör koridorunun yıkılmasını önceleyerek olası göç akımlarının da önüne geçmeye çalışmıştır. Türkiye’nin bu noktada güvenlikleştirdiği iki temel unsur sınırda kurulacak sözde bir devlet ve Türkiye’ye yönelik muhtemel göç akımlarıdır. Yaklaşık 40 yıldır PKK terör örgütü ile ülke içinde mücadele veren Türkiye, 2016’nın ikinci yarısında başlattığı yoğun güvenlik operasyonları sayesinde ülke içerisinde yeri geldiğinde önleyici yeri geldiğinde anlık müdahaleler ile terör olayları ve bu olaylar neticesinde oluşan beşeri kaybı çok büyük oranlarda azaltmıştır. Yine de DAEŞli teröristler ile mücadele bağlamında Suriye’nin kuzeyine yerleşen PKK/PYD, Türkiye ile Suriye arasındaki sınırın yaklaşık %65ini oluşturması sebebiyle Türkiye için bertaraf edilmesi gereken bir tehdit unsurudur. Öte yandan, rejim güçleri, muhalifler ve DAEŞ arasında süregelen çatışmaların yerinden ettiği binlerce insan –özellikle İdlib bölgesi- ülke içinde ve Türkiye istikametine hareket etmektedir. Hali hazırda 3.424.237 kayıtlı Suriyeliye[ii] ev sahipliği yapan Türkiye, ekonomik ve yapısal faktörleri de göz önüne alarak olası göç akımlarına yerinde müdahale etme stratejisi izlemekte ve göçü güvenlikleştirmektedir. Bu tabloyu göz önünde bulundurduğumuzda, Türkiye’nin Afrin operasyonu önleyici müdahale bağlamında değerlendirilen ve askeri etki araçlarının en aktif şekilde kullanılacağı bir operasyon olarak görülmektedir.
Afrin’de operasyon için düğmeye, ABD’nin PKK/PYD bölgesinde militanlara askeri eğitim vermesi ve sözde ordu kurulmasına yönelik yapılan açıklamalar sonrası basılmıştır. The Times’a verilen röportajla sözde ordunun kurulduğunun teyit edilmesi Ankara cephesinde sert bir dille eleştirilmiş[iii], ABD Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Philip Kosnett Dışişleri Bakanlığı’na çağrılmıştır[iv]. Bu noktada ABD’nin NATO müttefiki Türkiye’nin güvenlik endişelerini ikinci plana atması, araçsallaştırdığı YPGli teröristlere yönelik politikasının ardında durması ve kesileceği iddia edilen askeri yardımın devamlılık arz edeceğinin anlaşılması üzerine Türkiye, Afrin operasyonu sürecini hızlandırmıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “TSK, en kısa sürede Afrin ve Menbiç meselesini halledecektir. Hazırlıklarımız tamamlanmıştır.” açıklaması, Kilis ve Hatay’a askeri yığınak yapılmasını beraberinde getirmiş, Afrin’de YGP militanlarının bulunduğu hedeflere yönelik top atışları başlamıştır. 14 Ocakta havan toplarıyla vurulan Afrin’e karşılık militanlar, Fırat Kalkanı Bölgesi’ndeki Azez’i hedef almıştır. Bu noktada muhalif unsurlar ve YGPli teröristler arasındaki çatışmalar da aralıklı olarak devam etmekte, muhalif unsurlar temelde Bafliyun ve Qastal kasabalarını hedef almaktadır. Türk topçu atışı ise aslen 2 bölgede yoğunlaşmaktadır: TSK Gözetleme üssü (Daret İzze)’nün kuzeyi ve Azez’in batısı.
Türkiye’nin Afrin Operasyonu bölgesel ve uluslararası olmak üzere iki ayrı düzlemde analiz edilmelidir. Bölgesel düzlem Türkiye’nin sınır güvenliği, YPG strateji ve taktiklerinin belirlenmesi ve muhalif unsurlarla olan ittifakın değerlendirilmesinden oluşurken, uluslararası düzlemde Afrin operasyonu, Türkiye’nin ABD ve dolaylı olarak NATO ve Rusya ile ilişkilerinin analizini gerektirmektedir.
Afrin’in batısı muhalif unsurlar, doğusu Fırat Kalkanı Bölgesi ve güneybatısı TSK Gözetleme üssü tarafından çevrelenmiştir. Bu noktada YGPli militanların Türkiye sınırını taciz ederek sınır ve sınırın bu yakasında tahribata yol açacağı iddiası ABD ile yapılan dolaylı ittifak göz önüne alındığında gerçekçi değildir. ABD hali hazırda DAEŞ ile mücadelede araçsallaştırdığı YGP’ye olan desteğini Afrin özelinde vurgulamasa da, olası operasyonun bölgesel istikrarı bozacağına ilişkin çekincelerini vurgulamakta ve YPG’ye olan silah yardımını da sürdürmektedir. ABD Ulusal Savunma Bütçesi’nde 2018 yılında YGP’ye yapılacak yardım miktarı 1 önceki yıla oranla artarken[v], son günlerde ABD’nin YPG’ye tırlarla silah sevkiyatı yapıldığı da iddia edilmektedir. ABD böylesi bir konumdayken, NATO müttefiki Türkiye’nin sınırında kendi silahlarının izlerini görmek istemeyecektir. Bu bağlamda Türkiye’nin de bunu öngördüğü, şimdilik Afrin’in doğusu ve güneyinden top atışları yaptığını görmekteyiz. Arap nüfusun yoğun olduğu Tel Rifat bölgesinden yapılacak bir harekât da masadaki opsiyonlar arasında yer alıyor.
YPG’nin bölgede nasıl bir strateji benimseyeceği de önem arz eden bir diğer husus. YPG’nin Afrin’de karşı karşıya kalacağı bir saldırı sonrası Menbiç’teki militanların Fırat Kalkanı Bölgesi’ne bir karşı saldırı yapabileceği ihtimaller arasındadır. Bu noktada muhaliflerin saldırı kapasitesini azaltma amacı güdeceklerdir. Yine de bu derinlikte bir operasyon şimdilik olası değildir. Öte yandan Afrin’de konuşlanmış olan 10.000 civarında YPGli militanın Azez’i hedef alarak saldırıları püskürtme taktiği izleyeceği söylenebilir. Bu noktada Afrin’de bulunan beş Rus askeri üssü önem arz etmektedir. Keza YPG’nin bu üslerin konumundan faydalanarak Türkiye’yi zora sokması ihtimal dahilindedir. Rusya’nın konumu uluslararası düzeyde daha detaylı olarak ele alınacaktır. Son olarak belirtmek gerekir ki, Afrin’deki militanlara kıyasla sayısal üstünlük gösteren muhaliflerin savaş taktikleri bağlamında YPG militanları karşısında ne derece varlık göstereceğini önümüzdeki süreç gösterecektir.
Afrin operasyonunun okuması çoğunlukla uluslararası düzlemde yapılmakta, aktörlerin birbirlerine karşı konumları değerlendirilmektedir. ABD temelde Fırat Nehri’nin doğusunda konuşlandırdığı birlikleri ile Suriye’de yer alıyor. Bu noktada Afrin’e yönelik bir operasyon sahada ABD birlikleri ile herhangi bir karşılaşmayı gerektirmiyor. ABD’nin bu konuyu fırsata çevirmeye çalıştığını söylemek yanlış olmayacaktır. DAEŞ karşıtı koalisyon sözcüsü Albay Ryan Dillon Afrin’in operasyon alanı olmadığı, Fırat’ın doğusu ve Ebu Kemal’in kuzeyinde DAEŞ’i yenmek gayesiyle ortaklara destek verildiğini açıkladı[vi]. Pentagon sözcülerinden Binbaşı Adrian Rankine Galloway ise Afrin’de bulunan PYD/PKK unsurlarına ilişkin sorulan soruya “Onları DAEŞ mücadele operasyonlarımızın parçası olarak kabul etmiyoruz. Onları desteklemiyoruz ve onlarla hiçbir işimiz yok.” şeklinde cevap verdi[vii]. Bu açıklamalara ek olarak Dışişleri bakanlarının görüşmesinden çıkan hususlar da basına yansıdı. Bu noktada öz-savunmacı bir yaklaşım sergilediğini gösteren Türkiye’nin, ABD ile Suriye’de siyasi çözüm noktasında örtüşen amaçlara sahip olduğunu vurgulamak gerekir. Trump yönetiminin “Esedsiz geçiş” temelli bir yaklaşım sergilemesi ve süregelen siyasi çözüm sürecinde İran’ın ağırlığını ortadan kaldırmak istemesi sebebiyle, Türkiye’nin çıkarlarını gözetmesi önem arz ediyor. Astana’nın garantörleri arasında Esedsiz geçiş düsturunu benimseyen tek ülke olarak Türkiye, ABD tarafından çözümün olmazsa olmazı olarak tanımlanabilir. Obama döneminde uygulanan retrenchment politikası ile kendini askeri ve siyasi çözüm süreçlerinin dışında konumlayan ABD, Donald Trump’ın başkan seçilmesi ile bu açığı kapatmaya gayret gösterecektir. Yine de ABD’nin bekle-gör taktiği uyguladığı aşikâr. ABD öncülüğünde küresel terörizme karşı ortak mücadeleyi temel alan NATO ise söylem düzeyindeki desteğini pratiğe dökecek bir konumda gözükmüyor.
Suriye’de Şam merkezli bir tutum sergileyen Rusya’nın Afrin’de 5 adet askeri üssü bulunuyor. Yapılan ilk açıklamalar Türkiye’nin bölgeye yönelik operasyonuna sıcak bakılmadığını gösterdi. Haliyle bu operasyonun Rusya’nın onayıyla ya da Rusya’ya rağmen yaklaşımıyla yapılacağını söylemek yerinde olacaktır. Minnag Askeri Hava Üssü’nde asker konuşlandıran Rusya’nın bölgeden çekilmesi ABD kanadında memnuniyetle karşılanacak bir hamle olsa da, buradaki inzibatların çekilmesine yönelik Rusya kanadından herhangi bir adım atılmış değil. Bu noktada Rusya, Afrin okumasını İdlib’teki Türkiye varlığı üzerinden yapıyor demek doğru olacaktır. Bilindiği gibi Astana ile belirlenen 14 Türk askeri gözlem üssünün yalnızca 3 tanesi kurulabildi. İdlib’in kuzeyinde yer alan Türk birlikleri, yoğun çatışmaların sürdüğü güney İdlib ve Hama’nın doğu kırsalında direkt bir müdahalede bulunmadı. Aksine Rus hava saldırıları ile ilerleyen rejim güçlerinin muhaliflerin kontrolündeki bölgeleri ele geçirmesi ve 100.000i aşkın kişinin yerinden edilerek kuzeye göç etmesi sebebiyle Türkiye endişelerini ortaya koydu. Rusya’nın bu noktada Afrin’i bir koz olarak değerlendirdiği, Türkiye’nin öncelikle İdlib’te radikal unsurlar ile açıktan bir mücadele içerisine girmesinin beklendiği öngörülebilir. Bu beklentinin yeni olmadığı, Hama’nın doğusunda başlayan saldırılar öncesinde de masada olduğuna yönelik iddialar da akılda tutulmalı. Önceliği İdlib yerine Afrin’e veren Türkiye’nin, Afrin’e müdahaleye yeşil ışık yakmayan Rusya faktörünü göz önünde bulundurarak, Afrin’in tümüne yönelik değil kısmı bir operasyon yapması da ihtimaller arasında sıralanabilir.
Yerel, bölgesel ve uluslararası dinamiklerin iç içe geçtiği Suriye’de, Türkiye’nin düzenleyeceği Afrin operasyonu orta ve uzun vadede game changer / oyun değiştirici bir hamle olabilir. Siyasi çözüm sürecinde koltukların rezerve edilmeye çalışıldığı şu günlerde uluslararası aktörlerin Türkiye ile ya da Türkiye’ye karşı alacakları konumlar, gerek Afrin gerekse Menbiç’e yönelik operasyonların seyrine etki edecek. Türkiye’nin sınırındaki terör tehdidini bertaraf ederken, ABD ve Rusya arasındaki çıkar çatışmasını fırsata dönüştürecek hamleler yapması, uzun vadede Türkiye’nin stratejik önemini daha çok artıracaktır. Bu noktada Türkiye’nin Afrin operasyonunu ne zaman değil nasıl gerçekleştireceğini düşünmek ve o bağlamda yorumlamak önem arz etmektedir.
[i] Özkızılcık, Ömer. “Afrin operasyonun boyutları.” Suriye Gündemi. Ocak 15, 2018. http://www.suriyegundemi.com/2018/01/15/turkiyenin-afrine-operasyonu-ve-muhtemel-sonuclari/ (15 Ocak 2018 tarihinde erişildi).
[ii] Göç İstatistikleri – Geçici Koruma. İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü. Ocak 5, 2018. http://www.goc.gov.tr/icerik6/gecici-koruma_363_378_4713_icerik (16 Ocak 2018 tarihinde erişildi).
[iii] Dogru, Ayşe. «PKK/PYD admits forming so-called army in Syria.» Anadolu Agency. 11 Ocak 2018. http://aa.com.tr/en/middle-east/pkk-pyd-admits-forming-so-called-army-in-syria/1028166 (15 Ocak 2018 tarihinde erişildi).
[iv] Tokyay, Menekşe. «Turkey, US at odds over YPG regiment.» ArabNews. 12 Ocak 2018. http://www.arabnews.com/node/1223756/middle-east (13 Ocak 2018 tarihinde erişildi).
[v] Çamlıbel, Cansu. «Trump’tan o listeye onay.» Hürriyet. 23 Aralık 2017. http://www.hurriyet.com.tr/trumptan-o-listeye-onay-40687271 (9 Ocak 2018 tarihinde erişildi).
[vi] Anadolu Ajansı. «ABD öncülüğündeki Koalisyon’un sözcüsünden Afrin sorusuna yanıt.» NTV. 16 Ocak 2018. https://www.ntv.com.tr/dunya/abd-onculugundeki-koalisyonun-sozcusunden-afrinsorusuna-yanit,8Pa6BZVszUe9CB-CZgbGxg (16 Ocak 2018 tarihinde erişildi).
[vii] «Pentagon Sözcüsü Galloway: Afrin’deki PYD/PKK unsurlarını desteklemiyoruz.» TRT Haber. 16 Ocak 2018. http://www.trthaber.com/haber/dunya/pentagon-sozcusu-galloway-afrindeki-pydpkk-unsurlarini-desteklemiyoruz-346733.html (16 Ocak 2018 tarihinde erişildi).