Giriş
Sinema, varoluşundan itibaren çeşitli anlatım teknikleri ile bir dil oluşturma çabası içerisinde gelişimini sürdürmüştür. Tarihte birçok yönetmen sinemanın diline yenilikler katarak, bu sanat alanının farklılaşmasını sağlamıştır. Bu sanat alanı gelişimiyle beraber kuramsal anlamda tartışmalara da olanak vermiştir. Özellikle 1960’lı yıllarda sinemanın dil oluşturma serüveninde en çok tartışmaların olduğu dönemdir. Avrupa’da birçok kuramcı sinema üzerine tartışmalar yapmıştır(Özarslan,2013,S.13). Henüz sinematograf icat edilmeden önce bilimin farklı alanlarında kuramsal incelemeler yapılmıştır. Dilbilim, budunbilim, biçimbilim gibi alanlar metinler üzerine incelemeler yapmıştır. Dilbilimsel alanda çalışmalar yürüten Sausure bu alanın gelişmesini ve sonraki çalışmalarında etkilenmesini sağlamıştır. Saussure’ün yanı sıra Pierce, Jacobson, Chomsky gibi kuramcılarda farklı yaklaşımlarla, kendi dönemlerini ve gelecek dönemleri etkilemişlerdir. Dilbilimsel alanda yapılan çalışmaların akabinde ortaya yeni bir kavram çıkmıştır. Bu kavram dilbilimin içerisinden gelen göstergebilimdir. Göstergebilim sonraki dönemlerde birçok alanda yaygın kullanılmıştır. Göstergebilim kavramının temelinde göstergelerin anlamları yer almaktadır. Bir metinde, resimde, fotoğrafta, heykelde, filmde, renklerde vs. yaşamın içerisinde yer alan ve bir dile sahip olan her alanda göstergebilime rastlamak mümkündür. Yaşam içerisinde yer alan bu şeylerin tümü göstergebilim analiz yöntemiyle açıklanmaya çalışılmıştır. Sinemada bu göstergelerin çokça kullanıldığı bir alandır.
Filmlerde göstergeler ve göstergeler arası bağ daha ilk yıllardan itibaren kullanılmıştır. Sinema tarihinin öncü yönetmenleri Griffith, Melies, Ayzeştayn, Pudovkin, Kuleşov, Vertov gibi isimler sinemanın gelişimi için kurgunun ve imgelerin yardımı ile anlatım oluşturmuştur. Gelişen teknoloji ve değişen sinemanın anlatım teknikleri, daha fazla ve etkili anlatım olanakları sağlamıştır. Filmler üretilirken artık daha seçici ve imgelerin yan anlamlarına dayalı bir sunum oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu sunum arayışları sonucunda dünyanın çeşitli yerlerinde faklı sinema dilleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Bir tarafta İtalyan yeni gerçekçilik anlatım olanaklarını sunarken diğer taraftan Fransız Yeni Dalga hareketinin yönetmenleri filmler üreterek sinema diline destek olmuştur. Kimisi Dogma 95 hareketinde yola çıkarak tekniksel ve ekonomik farklılıklar ile anlatımlarını sağlamıştır. Kimisi de Yeni İran Sineması’ndaki gibi ya da Hong Kong Yeni Dalga sinemasındaki gibi edebiyatın ve felsefenin anlatım oluşturduğu bir üslup ile yenilik katmıştır. Dünya sinemasında her coğrafyada faklılık arayan ve gelişim sağlayan dil anlayışları ortaya çıkmıştır. Bu sayede filmler üzerinden okumalar yapılmıştır. İster klasik anlatı içerisinde olsun, ister çağdaş anlatı içersinde çekilmiş bir film olsun, her filmin imgeler ile aktardığı göstergeler ve bu göstergelerin yorumlanması olanaklı hal almıştır. Bu çalışmada, göstergelerin arasındaki bağ ve bu bağ sonucunda ortaya çıkan anlamlar üzerinden göstergebilimsel film analizi yapılacaktır. Film örneği olarak, Semih Kaplanoğlu’nun Buğday filmi incelenecektir. Film incelemesinden önce Yapı, dil ve gösterge üzerine kısa tanımlamalar yapılacaktır.
Dosya görüntülenmezse sayfayı yenileyebilir veya dosyayı indirebilirsiniz.