DÜŞÜNCEL DEVLET ÜZERİNE
Bu makale, sitemizde yayınlanması için Hilal GEDİK tarafından gönderilmiştir.
Platon’un “Devlet” kitabında idealize edilen devlette yurttaşlar özelliklerine göre ayrılmış olup toplum üç sınıf üzerine inşa edilmiştir. Bu temel üzerine inşa edilen devlette herkesin kendine atfedilen (doğasına uygun) işi yapması gerektiği katı sınıf anlayışı ile açıklanmıştır. İnsanların bu sınıf ayrılığına uyması için Tanrı tarafından yaratılışlarında (mayalarında) altın, gümüş, tunç ya da demir olmak üzere üç sınıfa özgü soy olduğuna inandırılması öngörülmüştür. “Yurttaşlarımız hangi iş için yaratıldıysa yalnız o işi yapsın.’’[1] Bu katı hiyerarşik sistem ile devleti mümkün kılan özellikler belirlenmiştir:
Bunlar: İş bölümü, uzmanlaşma, ticaret şeklinde sıralanabilir. Buna göre iş bölümü olmaksızın devletin inşası mümkün değildir. “Çünkü mayasında demir ya da tunç katışık olanların önderlik edeceği gün şehrin yok olacağını tanrı buyurmuştur.’’[2] Bu kuralı Tanrı buyruğu gibi göstererek inandırıcılığını arttırmış ve bu inanışa kesin itaat sağlamışlardır. Fakat bu katı sistemin getirdiği ayrılık neticesinde yurttaşlar birbirlerine yabancılaşabilir. Yine devlet kitabında Sokrates’e göre, devletin bu üç sınıfı; yönetenler, askeri sınıf ve üreticiler olarak belirlenmiş, mayasında bulunan bileşene göre insanlar bu sınıflara ayrılmış ve devlet oluşumu için dört temel arete belirlenmiştir; bilgelik, cesaret, itidal, adalet. Sokrates devletin oluşumu ve işleyişi için her ayrıntıyı tek tek düşünerek, her şeyi nedenleri ve sonuçları ile açıklamıştır. Sokrates’in modernize ettiği bu devlet öyle mükemmel bir inşadadır ki temelden bir düzen üzerine oturtulup düzenin işleyişi için insanların iknası ve daha sonrasında itirazı göze alınarak önleme tabi tutulmuştur.
“Bir devlet işe iyi başladı mı, sudaki halkalar gibi düzenle genişler.’’[3] Yönetici sınıf, askeri sınıf, üreticiler şeklinde üç temel parçaya ayrılmış devlette her sınıfın özelliği özenle açıklanmıştır. Yönetici sınıf; filozof krallardan oluşur. Tüm siyasi erki elinde bulundurur. Bu tanımı günümüze uyarlayacak olursak yasama ve yargı yapar diyebiliriz. Peki bu sınıf kimlerden oluşur? Nasıl seçilir? Yaşlılar arasından en iyileri seçilir. Devleti korumayı en iyi bilenler arasından seçilir. “Bu iş için akıllı, değerli, üstelik toplumla ilgili insanlar bulmalıyız.’’[4] Yönetici sınıf için seçilecek olan bu insanlar ömürleri boyunca kendilerini bu işe adayacak insanlar olmalı ve yalnız toplumun yararına olacak şeyler yapmalılar. ‘’Yapılması gereken şey, devlet için en yararlı olan şeydir.’’ [5]Kişinin bu sınıfa uygun olup olmadığı yaşlılık dönemine gelene kadar gözetlenerek belirlenecek. Böylelikle devleti yönetmede en yaşlı kişiler tecrübe kazanmış olmaları bakımından, yurdunun yararını gözetmeyi ödev haline getirmiş, sorumluluk sahibi insanlar arasından seçilir. Bir devletin varlığı için en önemli mevki bu şekilde titizlikle doldurulmuştur. Dört temel areteden biri olan bilgelikte yalnız ve yalnız bu gruba atfedilmiştir. “Bizim kurduğumuz devlette bilgelik vardır çünkü kararlarını bilgece verir.’’ [6]
“İnsanlar bilgisizlikle değil, bilgileriyle karar verir’’[7] O halde karar bilgi işidir. Benim bu konudaki eleştirim bilgeyi yalnızca yöneten sınıfına atfetmekle toplumda kendini geliştirmek isteyen belki de günümüz kavramıyla ‘teknokrat’ sıfatı ile topluma yararlı olabilecek iktidardan soyut şahıs ya da grupların engellenmiş olmasıdır. Kurulan devlette yurttaşların şu ya da bu işi bilenlerin arasında koruyucular bir azınlık olacak. Tüm bunlarla birlikte bu kurallara uygun kurulan devlette bilgelik onu yöneten küçük bir topluluğa bağlıdır. Çıkarım yapılacak olursa yöneten sınıfın diğer sınıflara oranla azınlıkta kaldığını, az kişiden oluştuğunu söyleyebiliriz. Sokrates kurmayı amaçladığı devlette bu ilkesiyle adeta ileriyi görmüş günümüzde dahi yöneten sınıfın yönetilenlere oranla azınlıkta kalması gerekliliğini o zamanlarda ortaya atmıştır.
Yöneticilerin yardımcıları ya da koruyucu olarak da adlandırabileceğimiz askeri sınıfsa kralların koyduğu kuralları yürürlüğe koyacak ve bu kuralları uygulamada yönetici sınıfa bağlı kalacak, bu kurallardan dışarı çıkmayacaktır. ‘’Kanunların ve toplumun koruyucuları olanlar koruyucu olmadan koruyucu geçinirlerse devlet çöktü demektir.’’[8]Bununla ülkede yürütmeyi sağlayan bu organın işlevini hakkıyla yerine getirmesi ve yozlaşma tehlikesine karşı bir önleme dikkat çekilir. Bekçilerin zorbalık yapmamaları şu şekilde sağlanacak: iyi eğitim verilecek, mal mülk edinmeyecek, yiyecekler ortak ambarda saklanacak, bir arada yaşanacak. Ayrıca bu sınıf, devleti hem iç hem dış müdahalelere karşı koruyacak. Sokrates dört temel aretesinden yiğitliği askeri sınıfa özgü kılmıştır ve şöyle açıklamıştır: savaş anında kişinin güçsüz olsa dahi pozisyonunu terk etmemesidir, o an korku hissedip hissetmemesi önemli değildir. Üçüncü ve son sınıf ise üreticilerdir. Bu sınıf ekonomik faaliyetlere katkıda bulunan çiftçi, zanaatkar, tüccarlardan oluşur. Bu sınıf kölelerle birlikte devletin iktisat temelini oluşturur.
Adalet erdemi diğer üç erdemi yaratan ve doğurandır. Bir insanın toplumda yaratılışına uygun tek bir işi görmesi olarak açıklanabilir. “Kendi işimizi istenilen biçimde yapmak’’[9] Devletin kurulmasını mümkün kılan şartlardan biri olan iş bölümüne işaret eder. Öyleyse bu erdem toplumun tüm sınıfları için geçerlidir.
Ölçülülük bir düzen ve uyum, isteklere vurulan dizgin, kendine hâkim olma şeklinde tanımlanır ve her insanda olması gereken bir özelliktir. Sınıflar arası uyum, armonik yaşam anlamına da gelir. Öyleyse her sınıfta olması gereken bir özelliktir.
Bu ilkeler doğrultusunda sağlam bir temel üzerine katı bir sınıfsal yapı şeklinde oluşturulan devlet yönetimini filozof krallara, yürütmesini gardiyanlara (askeri sınıfa) iktisadını köleler ve üreticilerine bağlamıştır. Bahsedilen bu katı sınıf anlayışı ile mükemmeliyetçilik hedef alınsa da yurttaşları zorlar nitelikte olması bakımından uygulanması halinde zamanında MÖ 487’nin Roma’sında meydana gelen tarihe “Düzenlerin Mücadelesi” olarak geçen bir başkaldırmaya sebep olabilir. Toplumda olması gereken dört temel arete (erdem) belirleyip her birini belli sınıflara atfetmiştir. Askeri sınıfa özgü bir komünal sistem belirlemiştir. Kadınları ve çocukları toplumda ortak saymıştır. Burada atlanılmaması gereken nokta tüm açıklıkları ve çıkmazları ile beraber ortaya konulan devletin düşüncel yani gerçekte var olmayıp yalnızca tasarım biçiminde, düşüncede var olmasıdır. Tarihimizin ileri ki çağlarında yazılan devlet ütopya ve distopyalarına temel teşkil ettiğini düşünüyorum.
[1] Platon, Devlet, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları,2018, 120
[2] Platon, a.g.e, 111
[3] Platon, a.g.e, 120
[4] Platon, ‘’Devlet’ten Seçme Parçalar’’, Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi: Eski ve Orta Çağlar içinde, ed. Mete Tunçay (İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2018), 64
[5] Platon, Batıda Siyasal Düşünceler, 65
[6] Platon, a.g.e, 126
[7] Platon, a.g.e, 126
[8] Platon, a.g.e, 116
[9] Platon, Batı’da Siyasal Düşünceler, 78
Kaynakça
Platon, “Devlet’ten Seçme Parçalar,’’ ; “Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi: Eski ve Orta Çağlar” içinde, ed. Mete Tunçay, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2018.
Platon, Devlet, İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları, 2018