Jeopolitik, devletlerin kendi sınırları dahilindeki ve uluslararası arenadaki politik davranışlarını, coğrafi unsurlar aracılığıyla anlamak, açıklamak ve geleceği tahmin etmek üzerine kurulu coğrafi konuma, politik güce ve güç dağılımına odaklanan bir disiplindir. Jeopolitik terimi, ilk kez İsveç kökenli coğrafyacı Rudolf Kjellén tarafından[1] kullanılmıştır. Sözlüklerde jeopolitik; “siyasî ve iktisadî coğrafyanın bir devletin politikası, millî gücü, dış politikası vb. üzerindeki etkisinin incelenmesi veya uygulanması; bir devleti veya coğrafyayı etkileyen (veya tanımlayan) coğrafi ve politik faktörlerin kombinasyonu; siyaset ve coğrafyanın karşılıklı ilişkisine dayanan millî politika” olarak da tanımlanmaktadır.[2]
Günümüzde “jeopolitik” kavramı hakkında herkes tarafından kabul edilen genel geçer bir tanım bulunmamaktadır. Bu durum, jeopolitiğin gelişmekte olan ve çok sayıda bilim dalını içeren bilimler arası bir disiplin olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki, jeopolitik; coğrafya temelinde sosyoloji, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, dinler, kültürler, mezhepler, demografi, diller, edebiyat, ideolojiler, siyasi organizasyonlar, ekonomik faaliyetler, siyasi konjonktür gibi çok sayıda alanı kapsamaktadır.
Jeopolitik, devletlerin -coğrafi ve doğal nitelikleri çerçevesinde- dış politikasını belirlemek için belirli bir zemin sağlamaktadır. Örneğin, Hindistan’ın yarımada büyüklüğü, Hint Okyanusu’nun üç tarafına yayılması, Himalaya Sıradağlarının varlığı, Hindistan’ın uluslararası ilişkilerini şekillendirmede belirleyici rol oynamaktadır. Türkiye’nin de, üç tarafının denizlerle çevrili olması, Boğazları içinde barındırması, Karadeniz ve Hazar Denizi havzası ile olan yakınlığı, aynı zamanda bir Akdeniz ülkesi de olması; Türkiye’nin dış politikasını şekillendirmede belirleyici rol oynamaktadır. Yani devletlerin jeopolitik özellikleri, dış politikalarını ve uluslararası siyasetteki konumlarını etkilemektedir.
Jeopolitik kavramı, tarihsel süreçte ortaya çıkışı ve ilk yaygınlaşması itibarıyla, yayılmacı bir felsefenin argümanı olarak görülmüştür. Zira jeopolitiğin Avrupa’da yaygınlaşması, Avrupa devletlerinin, kendi coğrafi konumlarından yola çıkarak, ihtiyaçları için kaynaklarını arttırmak ve devletlerinin ekonomik nüfuzunu genişletmek amacıyla, dış politikada etkin şekilde kullanmaları suretiyle yaşanmıştır. Dolayısıyla yeni topraklar elde etme ve yayılma amaçlı toprak kazanma hırslarını ortaya koyan bir araç olarak da nitelendirilmiştir. Örneğin jeopolitik kelimesinin karşılığı olarak “siyasî, coğrafi, tarihî, ırkî ve iktisadî etkenlerin bir kombinasyonunun Almanya’nın sınırlarını genişletme ve çeşitli stratejik kara kütlelerini ve doğal kaynakları kontrol etme hakkını doğruladığı Nazi doktrini”[3] şeklinde tanımlar da mevcuttur. Ancak günümüzde jeopolitik kavramının yanı sıra jeokültür, jeoekonomi gibi kavramlar geliştirilmiş ve bu kavramlar yumuşak güç gibi çeşitli kavramlarla etkileşime girmiş; nihayetinde jeopolitik kavramı artık askeri bir harekâtla toprak işgal etmekten öte, her konuda uluslararası ilişkilerin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir.[4]
Bu çerçevede jeopolitik terimi, günümüzde “coğrafya, ekonomi ve demografi gibi faktörlerin siyaset ve özellikle de bir devletin dış politikası üzerindeki etkisinin incelenmesi; jeopolitik tarafından yönlendirilen bir devlet politikası, bir konuyla ilgili politik ve coğrafi faktörlerin bir kombinasyonu” gibi anlamlar kazanmıştır. [5]
Kaynakça
[1] Sait Yılmaz, “Jeopolitik ve Jeostrateji”, https://www.academia.edu/7648509/Jeopolitik_ve_Jeostrateji
[2] “Definition of Geopolitics | Dictionary.Com”, https://www.dictionary.com/browse/geopolitics.
[3] “Definition of Geopolitics | Dictionary.Com”
[4] Jeopolitik Hasanov, Jeopolitik (Teorileri-Metodolojisi-Aktörleri-Tarihi-Karakteristiği-Kavramları), çev. Fuad Şammedov, 1. bs (Babıali Kültür Yayıncılığı, 2012), 41-100.
[5] “Definition of Geopolitics”, https://www.merriam-webster.com/dictionary/geopolitics.