TR

Avrupa Birliği ve Türkiye ile Müzakere Başlıkları

Avrupa Birliği ve Türkiye ile Müzakere Başlıkları

1. Avrupa Birliği 

Giriş

Avrupa Birliği, Avrupa Birleşik Devletleri’nin oluşturulma projesidir. Ancak bugüne kadar Avrupa Birliğinin uyguladığı politikalar, Avrupa ekonomisinin politikaları olmuştur. Peki Avrupa Birliği hangi süreçlerden geçerek günümüzdeki halini almıştır? Bu çalışmanın ilk bölümünde bu süreç açıklandıktan sonra Türkiye-AB arasındaki müzakere konuları masaya yatırılacaktır.

  1. Dünya Savaşının ardından Avrupa’da Sovyetler Birliği’nin kontrolünde olmayan bölgelerde yeni bir savaşın mutlaka önlenmesi gerekiyordu, savaşın temel kaynakları demir ve çelikti savaşın nedenlerinde birisi de demir ve çeliğin paylaşımında yaşanan anlaşmazlıklardı bu nedenle öncelikle Almanya ve Fransa’daki demir ve çeliğin ulusal egemenliğin dışına çıkartılması kararlaştırıldı. 1951 yılında imzalanan Paris Sözleşmesi ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu oluşturuldu, 1954 yılında ise Batı Avrupa Birliği (BAB) kuruldu. Avrupa Birliği önce Avrupa Ekonomik Topluluğu olarak 1957 yılında Roma Antlaşması ile 6 ülke tarafından kuruldu (Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda). [1]

1986 yılında Avrupa tek sendi imzalandı böylece üye devletler arasında kişilerin, malların, sermayenin serbest dolaşımı tam olarak sağlandı. 1992 yılında Maastricht anlaşması ile kuruluşun adı Avrupa Birliği olarak değiştirildi ve Avrupa vatandaşlığı kavramı getirildi. 1993 yılında üyelik konusunda Kopenhag kriterleri benimsendi.

a)Genişleme Süreci

Avrupa Birliği, Kazandığı ‘’uluslar-üstü’’ yapı ile kurucu üyelerin dışında kalan diğer Avrupa Devletlerince de birliğe katılım bir hedef haline gelmiştir. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ile dile getirilmeye başlanan ‘’Avrupa Birleşmiş Devletleri’’ fikri hayata geçmeye başlamıştır. İlk genişleme dalgası, İngiltere, Danimarka, ve İrlanda’nın 1973 yılında katılımıyla gerçekleşmiştir. İkinci dalga ise 1981 yılında Yunanistan, 1986 yılında ise İspanya ve Portekiz birliğe tam üye olarak katılmışlardır. Tarafsızlıklarıyla bilinen Avusturya, İsveç ve Finlandiya ise 1995 yılında üye olmuşlardı. 2004 yılında ise Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Polonya, Slovakya, Slovenya, Malta’nın katılımı ve 2007 yılında Romanya ve Bulgaristan’ın birliğe girmesiyle üye sayısı 27’e çıkmıştır. En son 2013 yılında Hırvatistan’ın da katılımıyla birlik üye sayısını 28’e çıkartmıştır.[2]

b)Avrupa Birliği Organları

Avrupa Birliği Bakanlar Konsey :  Her üye ülkenin belirli bir konuda görevlendireceği bakanlardan oluşmaktadır. Avrupa Birliğinin yasama organıdır. AB konseyinin kabul ettiği Yönergeler tüm ülkeler için bağlayıcıdır.

Avrupa Komisyonu : Avrupa Birliğinin günlük işlerini yürütmekle sorumlu olan organdır. Komisyonun görevleri, karar ve öneri hazırlamak, birlik adına girişimlerde bulunmaktır. Komisyon ulus-üstü nitelikte faaliyetler sürdürmektedir.

Avrupa Parlamentosu : AB vatandaşları tarafından doğrudan seçimle işbaşına gelen üye devlet parlamenterlerinin oluşturduğu ve Birliğin temsiliyetci karaktere sahip organıdır. Lizbon antlaşması AP’yi Bakanlar Konseyi ile eşit statüye sahip temel yasama organı haline getirmiştir.

Avrupa Konseyi : Devlet ve Hükümet Başkanlarını ve Komisyon başkanını bir araya getiren AB üst organıdır.

Lizbon Antlaşması Sonrası Oluşturulan Diğer AB Organları: Adalet Divanı, Sayıştay, Avrupa Merkez Bankası, Ekonomik ve Sosyal Komite, Bölgeler Komitesi, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Kamu Denetçisi

 2. Avrupa Birliği ve Türkiye

a)İlişkilerin Tarihçesi

Türkiye Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun 1958 yılında kurulmasından kısa bir süre sonra 31 Temmuz 1959’da Topluluğa ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye adına bu başvuruyu dönemin Demokrat Parti lideri ve Başbakan’ı Adnan Menderes yapmıştır. AET Bakanlar Konseyi Türkiye’nin yapmış olduğu başvuruyu kabul etmiştir.

12 Eylül 1963’de imzalanan Ankara Antlaşması 1 Aralık 1964’de yürürlüğe girmiştir. Ankara antlaşmasının 28. Maddesi Türkiye’nin üyeliğini düzenlemektedir: ’’Anlaşma’nın işleyişi, topluluğu kuran anlaşmadan doğan yükümlülüklerin tümünün Türkiye’ce üstlenilebileceğini gösterdiğinde, Akit taraflar Türkiye’nin Topluluğa katılması olanağını incelerler.’’ 13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol ile birlikte, Ankara Anlaşması’nda öngörülen hazırlık dönemi sona ermiş ve “Geçiş Dönemi’’ne ilişkin koşullar belirlenmiştir.

Türkiye-AB ilişkileri, 1970’li yılların başından 1980’lerin ikinci yarısına kadar, siyasi ve ekonomik nedenlerden dolayı istikrarsız bir seyir izlemiştir. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından ilişkiler resmen askıya alınmıştır. Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde, Ankara Anlaşması’nda öngörülen dönemlerin tamamlanmasını beklemeden, üyelik başvurusunda bulunmuştur. Komisyon, bu başvuru ile ilgili görüşünü 18 Aralık 1989’da açıklamış ve kendi iç bütünleşmesini tamamlamadan Topluluğun yeni bir üyeyi kabul edemeyeceğini belirtmiştir. 5 Mart 1995 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece, Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin “Son Dönem”ine geçilmiştir. 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi’nde, AB-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası daha yaşanmış ve Zirve’de Türkiye’nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005’te müzakerelere başlanması kararı alınmıştır.[3]

  1. b) Türkiye-AB İlişkilerinde Müzakere Başlıkları

Türkiye-AB arasındaki müzakereler toplam 35 başlıktan oluşmaktadır.

Bunlar:

1-Mallerın Serbest Dolaşımı,

2-İşgücünün Serbest Dolaşımı,

3-Yerleşme Hakkı ve Hizmet Sağlama Özgürlüğü,

4-Sermayenin Serbest Dolaşımı,

5-Kamu İhaleleri,

6-Şirketler Hukuku,

7-Fikri Haklar Hukuku,

8-Rekabet Politikası,

9-Mali Hizmetler,

10-Bilgi Toplumu ve Medya,

11-Tarım ve Kırsal Kesimin Kalkınması,

12-Gıda Güvenliği, Hayvan ve Bitki Sağlığı Politikası,

13-Balıkçılık,

14-Ulaştırma Politikası,

15-Enerji,

16-Vergilendirme,

17-Ekonomi ve Para Politikası,

18-İstatistik,

19-Sosyal Politika ve İstihdam,

20-Şirketler ve Sanayi Politikası,

21-Avrupa Üzerinden Giden Ulaştırma Ağları,

22-Bölgesel Politika,

23-Hukuki ve Temel Haklar,

24-Adalet, Özgürlük ve Güvenlik,

25-Bilim ve Araştırma,

26-Eğitim ve Kültür,

27-Çevre,

28-Tüketim ve Sağlık Korunması,

29-Gümrük Birliği,

30-Dış İlişkiler,

31-Dış Güvenlik ve Savunma,

32-Mali Kontrol,

33-Mali ve Bütçe Koşulları,

34-Kurumlar,

35-Diğer Konular.[4]

Açılan fasıllardan sadece “Bilim ve Araştırma” faslı geçici olarak kapatılmıştır.

Müzakereler başlıklar açılmasından sonra Güney Kıbrıs Rum Kesiminin muhalefeti ve Türkiye’nin iç meselelerinde yaşanan karışıklıklar nedeni ile olumsuz bir süreç olarak devam etmiştir. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile üyelik müzakereleri neredeyse tamamen Kıbrıs Sorununa kilitlenmiştir Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye’nin üyeliğinin söz konusu olamayacağı algısı yaratılmıştır. Sorunun çözümü de Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni tüm adanın siyasi temsilcisi olarak tanıması ve Gümrük Birliğinin bir parçası olarak tüm hava ve deniz ulaşımını bu devlete açması şartına odaklanmıştır.


Kaynakça

[1] TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ / Yıldırım KOÇ

[2] AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ / Murat ERCAN – Ali AYATA Sayfa 23.

[3] http://www.ab.gov.tr TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN TARİHÇESİ

[4] AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE İLİŞKİLERİ / Murat ERCAN – Ali AYATA  Sayfa 433

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR