Görsel: 1
Atlı göçebe kültüre Türklerin yaşadığı sahadan dolayı ”Bozkır kültürü”de denilmektedir.Bozkır kültürü “at” üzerine kurulmuş ve at üzerinde gelişmiştir. Atın yanında demirin de önemli bir yeri vardır. At ve demir bozkır kültürünün iki temel unsurunu oluşturmuştur.1
Bozkır kültürü, Orta Asya’nın verimsiz tabiat ve iklim şartlarında meydana gelmiştir.Bu zor doğa koşullarına karşı Türkler direnç ve azim göstererek tabiat ve iklim şartlarına uyum sağlamış hatta bu tabiat ve iklime hükmederek burada varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır. Bu kültürün en önemli özelliği yabancı etkiden uzak ve özgün olmasıdır.2
Orta Asya’nın tabiat ve iklim şartlarının besiciliğe uygun olması Türk’ü atlı göçebe bir hayata sevk etmiştir. Besledikleri hayvanlar arasında ilk sırada at bulunurken, ikinci sırada ise koyun bulunmaktaydı. Sürülerine verimli otlaklar bulabilmek için göçebenin sürekli yer değiştirmesi gerekiyordu. Bu durum Türklerde yaylak ve kışlak hayatının temelini oluşturmuştur.3Bozkır hayatının besiciliğe elverişli olması sürat aracı olan atın evcilleştirilmesine imkan sağlamıştır. Böylece Türkler ata binen ilk kavim olmuşlardır.4
Türklerdeki atlı göçebe kültür ile yerleşik kültür birbiriyle karıştırılmamalıdır. Bunlar birbirlerinden farklı kültürlerdir. Gülçin Çandarlıoğlu bozkır kültür ve yerleşik kültür arasındaki ayrımı şu şekilde ifade etmiştir:
1- Yerleşik kültürlerde, iktisadi açıdan, köylü yalnız kendi ailesine yetecek kadar toprak parçası ile ilgilenirken, bozkır insanı yüzbinlerce hayvanın dağıldığı geniş otlakları düşünmek zorunda idi.
2- Yerleşik kültür insanının dünyası sadece evi ve tarlası idi. Daima yeni otlaklar için bir iklimden diğerine koşan bozkırlının ise tecrübesi artmış, ufku genişlemiştir.
3- Yerleşik kültürdeki hareketsiz, sakin hayata karşılık, bozkır kültüründe canlılık vardı. Kalabalık sürüleri uzak otlaklara sevk etmek, hastalıklardan korunmak, su için mücadele etmek, sürü ve sahiplerinin emniyetini sağlamak hep tecrübe isteyen işlerdi. Sürü sahipleri daha iyi korunabilmek, düşmanlara karşı daha kuvvetli olmak amacıyla birleşmeye başladılar. Bu birleşmeler gittikçe büyüyerek devlet teşkilatı haline geldi.
4- Yerleşik kültürün ilk zamanlarında daha ziyade ‘’aile için haklar” yürürlükte iken bozkır insanı, mücadeleci ve savaşçı nüfus ile toplulukların bir arada huzurlu yaşayabilmeleri için, karşılıklı saygı, sevgi anlayış içinde bir hak ve adalet düzenine inanıyordu. Bu inancın sonucunda da hukuki bir nizam ortaya çıkmıştır.
TÜRKLERDE SOSYAL YAPI
1.Aile (Oğuş):Eski Türk toplumunda ilk sosyal birlik olan aile, Türk devletinin çekirdeğini ve temelini oluşturmuştur. Birliğin temeli kan akrabalığı esasına dayanmaktaydı.Eski Türk ailesi,”baba ailesi” tipindeydi.Türk toplumunda kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Tek eşle evli olmak yaygındı. Kadın toplumda saygı görürdü. Ata biner ve ok atardı.Toplumun çekirdeği olan ailenin yapısı devletin bütün kuruluşlarını etkilemiştir.5
2.Soy(Urug):Soy, aralarında kan bağı ve dayanışma olan aileler birliğidir.Göktürk yazıtlarında urug ifadesinden bahsedilmiştir.”Türk Tanrısı ve Türk’ün mukaddes yeri ve suyu:”…(Çin),Türk milletini öldüreyim!Soyunu(urug) kurutayım!Der imiş!Yok etmeğe(doğru) gider imiş.”6
3.Boy(Bod):Boy, soyların bir araya gelerek oluşturduğu siyasi birliktir. Boyun başında bulunan boy beyinin görevi, iç dayanışmayı sağlamak ve boyun çıkarlarını korumaktı.Boyun belirli toprak ve savaşçıları vardı.Hayvan sürüleri ve malları özel damgalar ile ayırt edilmekteydi. Boy beyleri cesareti, mali kudreti,doğruluğu ve adaleti ile tanınmış kimseler arasından seçim yolu ile iş başına gelirlerdi. Aile ve soyların temsilcileri seçici heyeti oluştururdu. Bu heyet eski Türk devletlerinde mevcut “meclis”(toy)lerin, ilk küçük çaplı örnekleridir. Aynı soydan gelenler tarafından oluşturulmuş olan boy homojen bir yapıya sahipti. Aynı aile ve soydan oldukları için gelenek ve görenekleri ortaktı.Bu durum boy içerisinde iç dayanışmayı, birlik ve beraberlik düşüncesini de pekiştirmiştir. Boyun bu özelliği boduna ve özellikle Türk devletine kuruluşunda, dağılmasında ve yeniden kurulmasında temel yapı taşı olmuştur.Boy devlet için parçalanmayan en önemli sosyal birlikti.Bu sayede eski Türk devletleri tekrardan hızlı bir şekilde kurulmaktaydı.7
4.Boylar Birliği(Bodun):Boyların bir araya gelmesi sonucunda boylar birliği oluşuyordu. Boy birliklerinin başında yabgu, şad, ilteber vb. gibi unvanlar taşıyan idareciler bulunuyordu.Boylar soy ve dil birliğine bağlıyken bodunlar aralarında sıkı bir işbirliği bulunan siyasi topluluklardır.
5.Devlet (il, el):Bodunların birleşmesi ile devlet oluşmuştur. “İl”, V. Thomsen’e göre; “siyasi bakımdan müstakil, muntazam teşkilatlı millet” demektir. Türk il’i; toprağı (uluş) , halkı (bodun, kün), ortak bir idari ve hukuki kanunu (töre) ile vatanı koruyan, huzur ve barış içinde yaşatan bir siyasi kuruluştur.Böylece eski Türk devletlerinde il teşkilatlanması istiklal, ülke, halk ve kanundan oluşmuştur. Türk “il”ini yakından tanıyabilmek için teşkilat yapısı incelenmelidir.8
DEVLETİN UNSURLARI
1.İstiklal (Oksızlık):Devlette istiklal duygusunun hakim olması sadece yöneticilerin istenmesi ile değil, halkın da bu düşüncede olmasıyla gerçekleşir.Türklerde istiklal anlayışının temeli atlı göçebe Türk kültüründe yatmaktadır. Bozkırlı Türk her zaman yer değiştirme imkanına sahipti.Bu sayede ağır dış baskı ve esaret gibi tehlikeli anlarda yerleşik hayat süren toplumlar, topraklarını terk edemedikleri için düşmana karşı boyun eğerken Bozkırlı Türk boyun eğmiyordu.Güçlü bir dış baskı karşısında Türk toplulukları, istiklallerini değil yurtlarını feda ediyorlardı.Çünkü Türkler üzerinde hür ve bağımsız olarak yaşayabildikleri toprakları yurt olarak kabul etmekteydiler. 9
2.Ülke (Uluş):Türkler, devletin hak ve yetkilere sahip olduğu üzerinde halkın yaşadığı toprak parçasını ”ülke”,”uluş” ve ”yurt” olarak ifade ediyorlardı.Uluş,toprakla beraber halkı ifade ederken yurt ise ”vatan” gibi kutsal bir anlam taşımaktaydı. Türk hakanlıklarında ülke toprakları hükümdar ve ailesinin mülkü değil, bütün milletin ortak toprağıydı.Hun hakanı Mete(Mo-tun) tahta çıktığı günlerde, komşu, Tunguz(Tunghu)’ların ondan bazı istekleri olmuştur. Mete onların vergi olarak at ve kadın istemelerine karşı isteklerini yerine getirmiştir.Tungu’ların lideri, Hun ve Tunghu sınırında olan, çorak ve terk edilmiş bulunan toprak parçasını Hun hakanı Mete’den istemiştir.Mete danışmanlarıyla görüşerek onların görüşlerini aldıktan sonra, son sözü söylemiştir.”Devletin temeli olan toprağı nasıl verebiliriz?”.Görülüyor ki, Bozkır Türk ilinde “uluş” hükümdarın şahsi malı gibi kullanabileceği bir toprak parçası değildi, bizzat devlet hakanının korumakla görevli olduğu ata yadigarıydı.10
3.Halk (Kün):Türk devletlerinde halk, devletin temel unsuruydu. Devlet halk sahip çıktığı sürece varlığını koruyordu. Devletin kurucusu olan halk ayrıca koruyucusu ve varlığının güvencesi konumundaydı.Ancak, devleti oluşturan bu temel unsur dağıldığında,devlet de ortadan kalkmış oluyordu. Bozkırlı Türklerin hayatında imtiyazlı sınıflar oluşmamıştı. Bozkır kültür çevresinde iktisadi, idari- siyasi ve dini bakımdan ön plana çıkan sınıflar bulunmamaktaydı. İktisadi bakımdan geniş topraklara sahip olmak, idari- siyasi bakımdan askerliği meslek edinmek ve dini açıdan da ruhban sınıfa üye olmak gibi şartlar bu toplumda yoktu. Bozkır Türk toplumunda tarım ekonomik açıdan elverişsiz olduğundan toprak soylularından oluşan bir sınıf oluşmamıştır.Türklerde askerlik ayrı bir meslek değildi.Türk toplumunda kadın erkek ayrılmaksızın her an savaşa hazır olduklarından askerlik ayırıcı bir özellik değildi. Eski Türklerin Gök Tanrı inancında din adamları da imtiyazlı bir sınıf oluşturmuyorlardı.Devlet, gücünü sınıfsal farklılıkların olmadığı halktan alıyordu. Halk iktisadi, idari- askeri ve dini özelliğiyle kendine özgü bir yapı oluşturuyordu.11
4.Kanun (Töre):Eski Türklerde töre sosyal hayatı düzenleyen hukuki kuralların bütünüdür. Töre hükümleri bütün toplum için geçerliydi.Devletin yönetimi ve hakanın başa geçişi de töre hükümlerine göre olmaktaydı. Devleti yöneten kişi gökteki en büyük güç olan Tanrı tarafından ve onun izni ve emri ile tahta geçmekteydi. Tanrı tarafından tahta çıkarılmış olan hakanın halka karşı bir takım sorumlulukları vardı. Onun görevi halkı daha iyi yönetmek, toplum içinde birlik ve dirliği sağlamaktı.Halkın huzur içinde yaşaması törenin uygulanmasına bağlıydı.Törenin değişmeyen hükümleri de bulunmaktaydı.Bunlar, könilik (adalet), uzluk (iyilik, faydalılık), tüzlük (eşitlik) ve kişilik (insanlık, üniversellik)tir.12
Dipnotlar:
1İbrahim Kafesoğlu,Türk Milli Kültürü,Ötüken Yayınları,İstanbul 2011, s.206
2Salim Koca,Türk Kültürünün Temelleri,Berikan Yayınevi,Ankara 2016,s.16-17
3Age, s.18
4Gülçin Çandarlıoğlu,İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü,Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay.,İstanbul 2003,s.92
5İlhami Durmuş,Türk Kültürüne Giriş,Akçağ Yayınları,Ankara 2016,s.130-132
6Bahaeddin Ögel,Türk Kültürünün Gelişme Çağları,Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay.,İstanbul 2001,s.23
7 İlhami Durmuş,Türk Kültürüne Giriş,Akçağ Yayınları,Ankara 2016,s.134-135
8İbrahim Kafesoğlu,Türk Milli Kültürü,Ötüken Yayınları,İstanbul 2011, s.224-225
9Gülçin Çandarlıoğlu,İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü,Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay.,İstanbul 2003,s.93-94
10Salim Koca,Türk Kültürünün Temelleri,Berikan Yayınevi,Ankara 2016,s.82-85
11İlhami Durmuş,Türk Kültürüne Giriş,Akçağ Yayınları,Ankara 2016,s.143
12İlhami Durmuş,Türk Kültürüne Giriş,Akçağ Yayınları,Ankara 2016,s.148-151
Görsel: http://media.dunyabizim.com/haber/2016/10/05/huseyin-taskin.jpg
Görsel 1: https://goo.gl/images/4buVBK