ÖZET
Bu çalışmada, Türkiye Cumhuriyeti devletinde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na (DMK) tabii olarak çalışan devlet memurlarının, disiplin soruşturmaları sonucu yaptırım olarak karşılaştıkları cezalardan olan, uyarma ve kınama cezalarının 2010 Anayasa değişikliği süreci öncesi idari yargı yolunun kapalı olması durumuna ilişkin Avrupa ülkeleri ve Türkiye’deki durumun karşılaştırmalı bir değerlendirmesi yapılıp, 2010 sonrası mevcut durumun tahliline yönelik bir anlatım yapılmaktadır. 2010 Anayasa değişikliği öncesinde Türkiye’de memurlar disiplin soruşturmaları sonucu idari bir yaptırım ile karşılaştıklarında bunlardan, uyarma ve kınama cezası hariç yöneltilen tüm yaptırımlara karşın idari yargı mercilerine başvurabiliyordu. Bu hususları içeren konularda ise başvurular yapılamıyor ve memurların hak arama özgürlüğü noktasında kısır kaldığı görülüyordu. Bu süre zarfında Avrupa’da ise örnek olarak aldığımız 3 davadan yalnızca 1 tanesinde Türkiye’deki durumun aksini gösteren bir dava görülmüştür. Benzer şekilde orada da verilen disiplin cezalarının bir kısmı yargı mercilerinin kapsamı dışında tutuluyordu. Lakin Avusturya’da verilen Perterer kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadına rağmen verilmiş, tıpkı Türkiye’deki Ankara 5.İdare Mahkemesi’nin kararı gibi, uyarma ve kınama gibi idare tarafından verilmiş cezaların idari yargıya taşınamaması aslında hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma haklarının çiğnenmesi gibi değerlendirilmişti.2
Türkiye’de görülen ve benzeri dünyada yaşanılan bu olayların neticesinde 2010 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir anayasa değişikliği yaparak uyarma ve kınama cezalarına da idari yargı yolunu açmıştır. İşte bu çalışma da , yapılan bu değişikliğin yerinde olup olmadığını değerlendirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Adil Yargılanma, Disiplin Kararları, Anayasa Değişikliği, Medeni Haklar