GİRİŞ
Zamanın ilerlemesiyle değişen sistemler birbiri ardına ortaya çıkıyor. Ulus devletlerin oluşumları, kimlik ve benlik arayışları da bu denli değişimin önemli kısımlarıdır. Ulus devletlerin baş göstermesi de birçok alandaki egemenlik sahalarının genişlemeleri de kaçınılmaz. İnsan hakları, demokrasi, hak ve özgürlük arayışları bu arayışlar ile birlikte farklı toplu durum oluşumları da yeni düzenin bir parçası. Devletlerin politika anlayışları, iç kimlik ve dış kimlik siyasetlerine sirayet ederek değişen düzenin daha anlamlı ve hissedilebilir olmasına da imkân veriyor. Kitap birçok konuda geniş bir anlatım dağarcığına sahip görünüyor. Türk dış politikası, politika oluşumlarına etki eden faktörler, geçmiş politikaların günümüz etkisi gibi birçok alanda mesaj ve bilgi veriyor. Gelecekteki politikalar ve kimlikçi bir dış politika anlayışına yer veren kitap günümüz liderlerinin ve geçmiş liderlerin politik bakış açılarına yer vererek değişime uğrayan Türkiye’nin geçmişte yaşanmışlardan gelecekte ona göre hareket edilmesine dikkat çekiyor. Yeni nesil insanlarına ve bürokrasiye hitaben yazılmış olan kitabın en çok ta dış politika oluşumlarında kimlikçi anlayış üzerinde durması, Osmanlının Abdülhamit ile birlikte uyguladığı sınır güvenliği ve uzlaşmacı bir dış politika hissinin günümüzde oluşamayacağını, bu sebeple milli bağlarımızın oldukları yerlerde bizim de aktif rol almamız gerektiğini düşündürüyor. Nitekim milliyetçilik ile süslenmiş bu kitap politika anlayışımızın birçok noktasına etki ediyor.
-Kimlik ve milliyetçilik anlayışı dış politika da etkili mi?
İlk bölümde kitap; milli kimlik ve milliyetçilik kavramlarını açıklayarak ve anlatarak başlıyor. Dış politika ve iç politika durumlarında izlenecek yolların bu unsurlara paralel olması gerektiğine dikkat çekiyor. Milli kimlik arayışının yeni bir süreç olmadığını bu arayışın tarihin çok başlarından oluşmaya başladığına yer veriyor. Milli kimliğin Rönesans’la başlayan hür ve aydın düşünce yapısıyla güçlendiğini, milli kimlik arayışıyla hak ve özgürlüklerin genişlediğini, Rönesans döneminde ki arayış sebebiyle ortaya çıkan durumlar vesilesiyle de otorite olarak bilinen kilisenin insanlar üzerinde etkisinin azaldığını beyan ediyor. Genişleyen hak ve özgürlükler çıkarımlarıyla da modern dünyanın oluşumunun tabanı hazır hale geldiği ve bu oluşumla beraber de birçok eski siyasi sistemlerin çürüme evresine girdiği eklenmiş. Milli kimlik arayışları daha da ilerledikçe oluşan nüfus artışı, ihtiyaca karşılık verememe, yerleşme-toprak-, ticaretin gelişmemesi feodal yapıların değişimine yol açmıştır. Kitapta okuduğum bu bölüme kadar aslında; yeni haklar ve özgürlükler sayesinde kişilerin kendi benliğini oluşturma çabaları lanse ediliyor. Bu sayede de milli egemenlik anlayışının doğuş belirtiliyor. Fransız İhtilali ile birlikte milliyetçilik anlayışı/akımı daha da genişlemiş; imparatorlukların çözülmesine-dağılmasına- sebebiyet verir hale gelmiş. İhtilalle beraber anayasallaşma, eşitlik, özgürlük gibi olgular da milliyetçilik ve milli kimlik oluşumuna hız kazandırmış, yönetici gruplarının da anlayış biçimlerinde değişimler yaşandığı aktarılmış. Milli kimlik oluşumlarının bulundukları ortama göre değiştiğini söyleyen kitapta liberal anlayış da ön planda duruyor. Devletlerarası ilişkiler, devletin vatandaşına karşı tutumu da aktarılan konular arasında. Devletlerin dış politika oluşumlarında milli kimlik/çıkar uyumunu göze alması ve milli duruş sergilemesi de yer alan bilgiler arasında. Devletlerin içindeki milli kimlik varlığı hissinin kaybolması halinde de iktisadi, içtimai, siyasi çöküşlerinde yaşanabileceği aktarılıyor. Milli kimliğin her milletin kendine uygun ve kendi oluşturduğu normlara göre şekillenen akım olduğu anlaşılıyor kitaptan. Milliyetçi özelliğin girdiği ortamlarda kendini kabullendirme havasının olduğu ve nitekim kabullendirdiği de söyleniyor. Milli kimlik oluşumları sayesinde de herhangi bir kutuplaşma durumunun önüne geçileceği ve zıt oluşumların karşısına müdafaa olarak doğacağı da anladıklarımın arasında. Liberal anlayışlı devlet yönetimlerinin ülke içinde oluşan bilinci kimlik anlayışına vereceği destekle birlikte iktidar-halk arasındaki etkileşimi kuvvetlendireceği, iktidarın iç ve dış politika çalışmalarında liberal ağırlıklı ve kimlikçi bir tutum sergileyebileceği de anlatılanlar arasından çıkarılan bir sonuç. Bürokrasinin ve bunun yanında lider kişiliklerinde ülke yönetiminde tutundukları tavır ve edindikleri kişilik yapıları bir ülkenin kimlikçi yapısının oluşmasında rol oynayan önemli bir etkendir. Dış politikayı ve iç politikayı ülkenin menfaatlerine göre tasarlayan ve ülkesini uluslararası arenada ülke kimliğinin yapısına göre müdafaa eden yöneticilerin bu tutumu milli kimlik ve milliyetçilik anlayışlarının halk üzerinde oluşmasına katkıda bulunacakları da kaçınılmazdır.
Türkiye Osmanlı olma yolunda mı, bu bağlamda oluşturulan politikaları nasıl?