TR

İktisat Üzerine

ÖZET

İktisat bilimi üzerine yapılan tartışmalar uzun zamandır süregelmektedir. Tanımı birçok kişiye göre değişmekte ve ekonomi ile çoğu zaman aynı manada kullanılmaktadır. Bishop’a göre  “Ekonomi/İktisat, “toplumun kıt kaynaklarını nasıl kullandığı üzerine etüt” veya daha uygun bir ifadeyle; toprak, işgücü, hammadde, sermâye, girişimci ruh ve zaman gibi kıt şeyleri nasıl kullanacaklarına karar vermelerinde insanlara yardımcı olan “tercihlerin bilimidir”. İktisadî bir anlayış, bu nedenle, insanlara siyasette ve kamu hizmetinde, işlerinde ve mesleklerinde, ve hatta özel hayatlarında ulaşmak için uğraştıkları sonuçları elde etmelerinde yardımcı olur (Bishop,2013). Yani özetle iktisat kıt kaynaklarla yaşamı idame ettirebilme sanatı diyebiliriz . Bu makalede iktisat biliminin tanımı, anlamı ve diğer bilimlerle olan ilişkisi açıklanmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: İktisat, Sosyal Bilimler, Kıt Kaynaklar, İktisadi Anlayış.

 

GİRİŞ

“İktisat teorisiyle uğraşırken  biçimsel model yapısında bulunan (ya da bundan çıkabilen) önermelere ek olarak, teoriye ait “inançlar” olabileceğini bilmeliyiz.” diye eklemektedir  Leijonhufvud (Kazgan, 2000). Bu bakış açısına göre iktisadın salt matematiksel modellerle açıklanmadığını anlayabiliriz öyleyse.

İktisat doğa bilimlerinden farklı olarak insan davranışları ile de ilgilidir. Sadece bireylerle değil onların oluşturduğu kurumlarla da yakınen ilişki kurar iktisat. İktisat sosyal bilimler arasında çok uçlarda yer almaz sınanabilirlik açısından. Ne şiir kadar hiç sınanmaz ne de fiziki kimya kadar en katı yerde değildir.

Ancak, iktisat, sosyal bilimler arasında özgün bir bilimdir. Hem, bireysel davranışların ve bunların kolektif amaçlara ne ölçüde hizmet ettiğini hiç içermeyen fizik gibi “sağlam” bilimlerden farklıdır; hem sosyoloji, siyasal bilimler gibi sosyal bilimlerden insan davranışlarını tümdengelim yöntemiyle piyasa ilişkilerini açıklayabilen teorilere dönüştürebildiği için farklıdır. Bunu yaparken, “teleolojik” niteliğinden ötürü, çok zaman yoğun biçimde, ideolojik/ politik bir içerik taşıdığı da bir gerçektir. Nitekim başlangıçta iktisat “politik iktisat” olarak doğmuştur; günümüzde de sık sık bir alanın “politik iktisat”ından konu edildiği görülür. Geçmişte almaşık ideolojilerin, öğretilerin varlığına demokrasi adına tahammül ederken, günümüzde giderek tek boyutlu olmuştur (Kazgan, 2000).

İktisat diğer bilimlerden değindiği alan, kullandığı yol ve araçlar bakımından ayrılmaktadır. İktisat artık insanların seçimleriyle ilgilenen, bu seçimleri bir optimizasyon sorusunun çözümü olarak anlamaya çalışan bir disiplindir.(Gürkaynak ve Güven, 2003). U yönüyle de özgünlüğünü korumaktadır.

Tüm bu tanımlamalardan sonra ülkemizdeki iktisat bilimini ele almak istersek Türkiye’de ve dünyada iktisat ders kitapları, neredeyse her işte olduğu gibi, Amerikan kökenli ders kitapları örnek alınarak yazıldığını görmekteyiz. Bu yeni anlayışın her yerde iktisatçılar arasında yayılmasının başlıca aracı da bu alandaki yüksek eğitimin dayandığı kitaplardır. Özellikle İngilizceye dayalı eğitim artık yerli ders kitabı yazma gereğini de ortadan kaldırdıkça, ABD kaynaklı ders kitapları ana bilgilenme kaynağı oldukça, tek kutuplu dünyanın tek boyutlu bilim anlayışı da her yere yayılmış olmaktadır. Kısacası, iktisadın bilimselleştiği varsayılan süreçte tek kutuplu dünyaya refakat eden bilimsel iktisat, etik değerleri ve insanı atmış, serbest piyasa ekonomisini tanrılaştırmış, rekabet de bu tanrının peygamberi olurken bu yeni din sadece zenginlere hizmet eder olmuştur. İnsanı, onun kurumlarını, gelişmişlik düzeyini dışlayıp, “işte tek yolu budur”, şeklinde yapılan dayatma başlı başına bir etik sorun olarak karşımıza çıkmaktadır (Kazgan, 2006, s. 7).

Diğer bir eleştiri ise ağırlıklı olarak matematiğe boğulmuş bir iktisadi eğitimin ülkemizde verilmesidir. Yorum yapma ve araştırmaya izin vermeyen bir anlayış hakim olmaktadır. Tüm bunlar hem iktisatçının ufkunu daraltmakta, hem de sahip oldukları kısır analiz yöntemleri nedeniyle hatalı ve çarpık sonuçlara varılmasına neden olmaktadır (Acar, 2008).

 

SONUÇ

Günümüzdeki en büyük sorunu felsefenin iktisadın içine harmanlanamıyor olmasıdır. Herhangi bir bilim dalı öğrenilirken önce o bilimin ardında yatan felsefenin öğretilmesi gerekmektedir. O bilim dalının ulaştığı sonuçları öğrenmeden önce söz konusu bilim dalının geçirdiği düşünsel aşamaların iyi bir şekilde öğrenilmesi gerekir. Üniversitelerin görevi her tekniğin ve her sonucun ardındaki düşünce sisteminin alternatif düşünce sistemleri arasındaki ilişkilerin objektif bir şekilde öğrenciye yansıtılmasını sağlamak olmalıdır. Öğrenci eğer işin başında iktisadi düşüncenin gelişme seyrini ve farklı iktisadi düşünce okullarının varlığını, iktisadi felsefenin nasıl oluştuğunu ve farklı okullar arasında nasıl farklılıklar gösterdiğini öğrenirse ileriki sınıflarda okuyacağı iktisat öğretisinin var olan tek öğreti olmadığını kolaylıkla algılayabilecektir (Ruben, 2001).

 

 

 

 

KAYNAKÇA

Acar G.T.(2008). İktisadı Değiştirmek. İletişim Yayınları.

Gürkaynak, R. ve Güven, A.B. (2003), İktisat ve Toplum Bilimleri: Bir Katolik Evliliğinden Kenar Notları. Toplum ve Bilim.

Kazgan G.(2000). İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi. Remzi Kitabevi.İstanbul

Matheww B.(2013). Ekonomi Sözlüğü.Adres Yayınları.Ankara

Ruben, E. B. (2001). İktisat Öğretiminin Sorunları. İktisat Dergisi, 415, 35-36.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR