TR

Yeni Mekânsal Dönüşümler: Mekân-Ev Kavramı


“Kentleşme” ve “Kent” kavramlarında meydana gelen ekonomik, kültürel ve sosyo-mekansal değişimler her ülkeye göre farklılık göstermektedir.

Sosyal bilimciler, kent kavramlarını incelerken mekânsal alanlarda meydana gelen toplumsal yapıdaki değişikleri ekonomik, sosyo-kültürel, siyasal alanlarda meydana gelen değişim sürecinin özelliklerine bakarak tanımlamışlardır. Bu tanımların genel özelliği kenti sanayileşme üzerinden ele alırken, toplumsal yapıda meydana gelen değişimleri kendi bakış açılarına göre yorumlamayı sağlamaya yöneliktir.

Harvey ( 2006: 275-76) kent ve kentleşme kavramlarını değerlendirirken, kentleşmenin üretimin bir sonucu olarak ortaya çıktığını ve kent hakkı kavramının, yoksulluğunu eşitsizliğini ortadan kaldırmak için bir model olarak kentte inşa edilmesini gerektiğini vurgulamaktadır. Kentleşme kavramının sınıf mücadelesinin yaşandığı, bireylerin kentte yurttaşlık, hemşerilik hakların bir sonucu olarak ortaya çıkan bir yaşam tarzı olarak görülmekte ve kentleşme kavramın üretimin bir sonucu olarak ortaya çıktığı vurgulanmaktadır.

Böylece mekan kavramı kent içinde karşılıklı ve karmaşık döngüleri içinde barındıran alanları oluşturmaktadır. Yaşadığımız mekânda kenti bireyler kolektif olarak üretirken, iktidarın ve devletin ekonomik, sosyo-kültürel ve ideolojik gücüyle şekillendiği döngünün tamamlayıcıdır (Harvey, 1990: 249). Bu bağlam da yeni mekânsal alanların oluştuğunu söylenebilmektedir. 


Küreselleşmeyle birlikte mekân ulusal sınırları üzerinde yeniden şekillenerek iktidarların ideolojik tutumlarını yansıtmaktadır. Mekânı üretim ilişkileri içinde incelendiğinde mekânın iktidarın gündelik hayata kurmaya çalıştığı hegemonyanın bir hedefi olduğu da ileri sürülebilir (Harvey, 2000: 345) . Pandemiyle mücadele etmeye çalışırken içinde yaşadığımız süre bizleri “fiziksel” olarak etkilerken aynı zamanda “zihinsel ve “sosyal” boyutları ile de içine almaktadır. Dünya da meydana gelen yeni değişimler toplum yaşamını etkilemekte ve toplumsal eylemlilik içinde tüketilmektedir. Bireylerin farklı rollerde toplumlaşmasına neden olmaktadır.  Ev her zaman daha büyük bir yapının bir alt yapısı gibi davranır. Kentler evlerden oluşur, bireyler bu evler de inşa edilen ilişkiler bütünü meydana getirir (Kıyıcı,2016 :11).  Kentin ilk ve son durağı aslında evdir.   Evin içinde bireyler öz kimliklerini yansıtmaktadır.  Birey için bu kimliğin inşası ile bir konuttan bir evin meydana gelmesi süreci  zaman kavramının sorgulanmasına neden olmaktadır. 

Zaman ve mekânda meydana gelen değişimler yaşadığımız dünya da değişebilecek değişkenleri bünyesinde bulundurmaktadır (Harvey, 2004: 121-123). Dünyanın ve geleceğin değişimi için evlerimizde zaman geçirirken üretmeye edersek aslında kendimize ve çevremize farklı bakış açıları sunabiliriz. Zamanı yönetmek kavramı işte tam da burada karşımıza çıkmaktadır. Zaman ve mekân, anlık zamana sıkışmayan, mekânsızlaşma içinde kaybolmayan bir süreçtir. Toplumsal değişmelere bağlı olarak yeniden şekillenerek “gerçek öznenin hakikatini” işaret eden aktif bir yapıdır.

Yenidünya düzeninde zamanı yönettiğimiz alanlar aslında Mekân-Ev’dir. Bedenin ruhsal, fiziksel, toplumsal, mekanik çevresi ile karşılıklı ilişkisi olarak tanımlayabiliriz. Mekân-Evi-Kavramı bu açıdan günlük hayatımızda üretimin arttığı, , herhangi başka bir konuttan daha fazla yaşanabilir alanlardır. Zaman unsuru mekâna dönüşmüş dönüşmektedir. Ev içinde gündelik olarak yaptığımız işler dışında aslında eğlenme, çalışma, uyuma, vb. yaşam hangi işlevleri kendimiz yönetmekteyiz. Mekânın kendi dinamiği yenidünya düzeninde şekillenmektedir. Elbette dünya da meydana gelen yeni gelişmeler kendi dinamikleri ile bireylerin sosyal yaşamı birbirlerinden etkilenmektedir. Bu yönüyle bireylerin kendi eylemleri de mekânın yeniden üretilmesini sağlamaktadır. Bireyler doğrudan veya dolaylı olarak hakları için mücadele etmektedirler.

Mekân kavramı zihnimizin  içinde saklanan bilgiye ve o bilgiyi renklendiren inanca göre şekillenen  alanlardır.  Yaşadığımız  dört duvar sadece yaşamak için oluşturulmuş  alan olarak tanımlanmamalıdır.  Bireylerin, ailelerin, toplumunun geleneklerin, alışkanlıkların oluşturan yaşam alanlarımız bütünü mekânı-evdir. 

Kaynakça
 

Gökten Kıyıcı (2016 ), “Bildiri: Ev Mekânı Ve Sınırlarının Anlamları Üzerine” İç Ve Dış Arasındaki Çeper Temalı Ulusal Mekân Tasarımı Sempozyumu 

Harvey, D. (1990). The Condition of Postmodernity: An Enquiry into the Origins of Cultural Change. Cambridge, MA: Blackwell: 201-308.

Harvey, D. (2000). Spaces of Hope. Scotland: Edinburg University Press.

Harvey, D. (2006). “Space as a keyword”. David Harvey: A Critical Reader, Noel CandDerek Gregory (eds.), Wiley-Blackwell Publishers

] }

AKADEMİK KAYNAK
 

 TR